- 1508 Okunma
- 12 Yorum
- 5 Beğeni
VE TEK GERÇEK...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Mademki muhakeme yeteneği bahşedilmiş biz insan denen varlıklara mümkün mü iç hesaplaşmaya gitmemek.
Mümkün mü kıyaslamamak zihnimizi işgal eden düşünceleri kabul gören değerlerle ve mümkün mü yadsımak olması gerekeni eğer ki vuku bulan çok farklı bir boyutta seyretmekteyse.
Yüzyıllar evvelinde yüce düşünür Hz. Mevlana’nın bugünlere erişen naif dokunuşuyla:
‘’Her şey düşünceden ibarettir, gerisi et ve kemiktir.
Gül istersin gülistanlık olur, diken istersin dikenlik olur.’’
Çoktan insanın özüne vakıf olmuş hem de zamanımızdan yüzlerce yıl evvel.
Bizleriz düşünce mekanizmamızı yöneten ve gidişatı belirleyen. Ve yine biz insanlarız düşünce ve duygu devinimi ile hayatımızı biçimlendirip rotasını belirleyen. Aslında her birimiz kaptanıyız seyrindeki geminin ve yolculuğumuzun seyrini yine biz belirliyoruz pek tabii ki kader denen mefhumu da göz ardı etmeden.
Ne ekiyorsak karşılığında edindiğimiz de aynı paralelde. Sevginin ve tüm müspet duyguların getirisi yine güzellik ve mutluluk olarak yansımakta bizlere.
Günümüze uyarladığımızda hep aynı söylemle karşı karşıyayız:’’İyi düşün iyi olsun.’’ Bu alanında tüm uzmanların ortak paydada buluştuğu bir öngörü neticesinde. Kısaca her şey düşünceden ibaret.
Savunulan bir düşünce mekanizması buraya kadar bahsi geçen ve kabul gören de insanın özünde taşıdığı iyilik ve tüm müspet oluşum.
Buna istinaden madem ki her birimiz Yaradan’ dan bir parçayız kötü olmamız asla kabul görmemekte.
İşte savunulan ve şahsımın da sonuna kadar bu düşünce sistemi ile hareket etmesindeki tek etken: Özümüz ve yetilerimiz…
Evet, her şeyin farkındayım; farklılıklarını insanların ve sahip olduğum farklı yönlerimin de. Ve tüm bu farkındalığıma rağmen aynı cephede sürmekte tüm savaşım. Savaş demeyelim de hayatta kalma mücadelesi diye adlandıralım. Kısaca her birimizin ilk günden beri uğrunda mücadele verdiği…
Kazanan ve kaybeden kim olursa olsun hangimiz kopabiliyoruz ki hayatla olan bağımızdan?
Mümkün mü zira pamuk ipliği değil kurduğumuz bu bağ. Karakterimizin, mizacımızın ve sahip olduklarımızın da nezdinde gün geçtikçe daha da kuvvetlenen ve yaşama sevincimizi pekiştiren…
Ve eşliğinde ne varsa duyumsadığımız ve kim varsa sevip bağlandığımız.
Kimlerin ne çok beklentisi var kim bilir; hele ki yaşı kemale ermiş biri olarak daha yeni yetme bir ergenin taşıdığı tüm o çömezlik dönemine ait sayısız hayal ve yaşama sevincine sahip olmak gibisi var mı? Ve beni her daim canlı ve genç tutan sayısız beklenti eşliğinde tabii ki.
Bizleri yoktan var edip yine bizi ebediyette kucaklayacak olan yüce Rabbim öyle komplike bir yapı ile donatmış ki insan denen mefhumu çözebilene aşk olsun.
Ya bizlere ne demeli: Hiç ölmeyecekmiş gibi nasıl da kendimizi hayatın kollarına bırakmışız ve savrulup gidiyoruz o rüzgâr hiç dinmeyecekmişçesine.
Kimlerle muhatap oluyoruz bu düzenekte? Ya gördüklerimiz ya da gördüğümüzü sandıklarımız? Ne ya da kim ne derece önem arz edebilir ki bizler için?
Hayal ile karışan onca gerçek. Ya da nasıl görüp kabullenmek istiyorsak zihnimizde ilgili kişiye geçirdiğimiz o kılıf. Belki de gerçek sandığımız sayısız yüz ve sayısız maske. Bizlerin maske takıp takmadığı ise tartışılır ve ne yazık ki çoğunluğumuz uymakta bu suni gidişata.
Hep sormuşumdur kendime ve halen de sormaktayım: Nedir gerçek ya da kimdir gerçekten olduğu gibi görünen?
Keşke cevabını bilebilsem ya da bilebilseydim. Nasıl da isterdim gerçek ile algılamadaki seçiciliğin arasındaki farkı çözmeyi. Zira kişi kendi gibi bilirmiş karşısındakini, diye genel kabul görmüş bir inanış var. Hep de peşinde koştuğum ve hayatı ucundan yakalamaya çalıştığım ve sayısız kere yanıldığım bir düstur.
Ne aptalım ne de şüpheci. Ama itiraf etmem gerekirse iyi niyet ve sevgi gölgesine sığındığım iki ana mefhum, ömrüm boyunca hem de. Zira kendimle ilgili yadsıyamadığım bu iki gerçek sayesinde iletişim kurabiliyorum hayat denen mefhumla.
Nasıl da isterdik sonu olmayan bir ömre sahip olmayı ama ne yazık ki belli bir zaman diliminde seyretme bize biçilen vakit aralığı.
Ya yaşama sebebimiz? Hep ama hep mutlu olmak adına ve dünyevi tüm nimetlerden yararlanmak ile ilintili. Nasıl bir gidişatın eseri ya da yıkımı ise artık yaşama sebebimiz.
Bir o kadar da sayısız bilinmezlik ile dolu insanoğlunun her biri. Bir insan nasıl dile getirebilir ki kendisiyle ilgili tüm gerçekleri tüm açıklığıyla. Kimi kusurunu saklar kimi yalanını kimi niyetini kimi ise duygularını. Olabildiğimiz kadar şeffaf olsak da ne yazık ki kendimizden bile sakladığımız sayısız gerçek var hatta ve hatta bilinçaltında gizlenmiş ve farkındalığında olmadığımız nicesi…
Neler neler geçmekte kalplerimizden ve bir tek O vakıf bunlara. Bir tek O farkında içsel yolculuğumuzun yörüngesine. Ki bizler nasıl da çoğu zamanda yörüngeden sapıp uydusu haline gelmekteyiz meftun olduklarımızın. Aşk gibi, ihtiras gibi, hırs gibi, ego gibi…
Ne dört duvar arasında yaşananları tam anlamıyla bilmek mümkün ne de duyumsanıp gönülden isteneni, arzu duyulanı.
Öte yandan çok rahat bir şekilde hemen hükme varılır. Nitelendirilmek, sorgulanmak ve belli kalıplara sokulmak: Tam da olması gereken çoğunun nezdinde ya da uyum gösterilmesi gereken ne varsa.
Kolaydır yargılamak hem de öyle ivedilikle işler ki bu süreç farkına bile varamazsınız neyin ne ölçüde ve hangi hızla karara bağlandığını.
Ne varsa subjektif algıdan geçen ve her ne ise netlik kazanmamış. Ve sona erer celse, anında karara varılır: Müebbet ya da darağacında sallandırılır sanık diye addedilen mağdur.
Kimdir suçlu olan ya da nasıl bir süreç işlemiştir hükme varan yolda.
Ne önemi var ki zira bir kez söylenmiştir son söz ve kırılmıştır kalem. Ne telafisi mümkündür ne de itiraz edip yargıya gitme hakkı vardır. Zira yetkili merci hükmetmiştir her ne kadar kendi bile inanmazken ya da kandırmışken çoğunluğu.
İşte tam da bu noktada başlar kifayetsizlikler üstelik her iki taraf açısından da. Zira karışır roller ve mağdur ile suçlu rol değişimine giderler. Kimdir suçlu ya da haklı olan ne oranda kazanmıştır bu payeyi.
Döngü işler de işler, roller çalınır, hayatlar kayar gider ve susar mağdur sonsuza dek hem de. Susmalıdır da zira sarf edeceği her kelime daha da zora sokar onu.
Döngü işler, işler ve çarkların arasında yitip gider yaşamlar, çalınır hayaller, yozlaşır da yozlaşır düzenek, küflenir hatıralar ve yitip gider kimin ne hayali varsa…
Konuşmak öylesine çıkmaza sokacaktır ki ama yine de el aman deyip bir fırsat arar mağdur konuşup temize çıkmak adına. Bu sefer de kelimeler düğümlenir boğazında. Ne zordur haklı iken haksız duruma düşmek. Ne zordur sevip nefret edilmek. Ne zordur kalabalığın içinde yalnız kalmak. Ve ne zordur duyumsanmamak oysa iliklerine kadar duyumsarken.
Şartlar daha da çetrefilli hal alır, yıkım ağırlaşır, yaşlar eşlik eder.
Acıma duygusu bir kez körelmiştir bağnaz yüreklerde, merhamet çoktan Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Ya yürekte saklı olanlar…
Kim bilir kaçınız kaç kere yargısız infazda hüküm giymişsinizdir. Ve eşliğinde ne çok hüküm giymiş hayal kayıplara karışmıştır.
Devreye giren kadere müdahale etmek ne mümkün. Eşliğinde çaresizliğin…
Nedir doğru ya da doğru denen neyi nitelemektedir?
Kimin doğrusu neye göre kabul görmüştür ve neden çelişir diğerlerinin doğrusuyla?
İstediğiniz kadar esnetin kurallarınızı ve kanunlarınızı. Eğer ki çatışmaktaysa genel kabul görenlerle ne derece önem arz edebilir ki?
Objektif bir açılıma yönelmiş sayısız öznel yargı: Acı ama gerçeğin ta kendisi.
Zira nitelik değildir önemli olan, üstün olan sayısal çoğunluktur kabul gören.
İnsanın özü olarak nitelendirdiğimiz kavramla başlayan o uzun yolculuk ve günümüzde tüm yaşananların özeti.
Zordur tüm bunlara göğüs germek ve zordur sessizliği bir ömür boyu muhafaza etmek ama dedik ya öğretiler bunu emreder her daim: Sus ve sabret.
Diğer bir deyişle düzenli aldığınız bir gıda takviyesi gibi dogmaların ve öğretilerin esiri olduğunuz ve çırpındıkça sizi içine çeken bir kıskaç asla karşı koyamadığınız.
Görünmez bir ele tutunmak isterken nasıl da kırılır tutunduğunuz o ince ve naif dal tam da yüreğinizin kırılıp paramparça olması gibi. Kolaysa bir araya getirin kırık parçaları.
Sayısız katmanın altında gizli saklı sayısız gerçek ama diğer yandan ötelendiği kadar ötelenmiş olan…
Ve tek gerçek: Sizi siz yapan bileşkelerin meydana getirdiği bir bütün ki sayısız etmen, sayısız yaşanmışlık ve sayısız hayalle bezeli, korunup kollanan.
Herkes ikinci bir şans hak ederken sizin geride kalan tek şansınız yanıp sönen umutlarınızdır. Öncesinde ışıl ışıl aydınlanmışken umut ağacı şimdi üzerinde sadece üç beş yaprak, üç beş ışık kalmış olan…
Aslında yaşamın ta da kendisi: Umut diye addettiğimiz ve asla vazgeçemediğimiz. Söyleyin kim böyle bir güzelliği bertaraf edebilir onca olumsuzluğa rağmen.
Hayallerinizde koruyup kolladığınız her şey ve herkestir umut…
Umut, aslında kişinin kendisidir, yüreğidir, hayalleridir, sevincidir, yaşama isteğidir.
Her yeni güne uyanan ve nefes alan benliğinizdir…
Yola kaldığınız yerden devam etmek adına için için kaynayan beklentilerinizdir; özümseme ve benimseme gayreti içinde olan üstelik.
Her yeni saat dilimi ve yeni günün çağrıştırdığı güzelliklerdir umut.
Aşktır umut, sevgidir, aydınlıktır…
Umutlarınızın hiç tükenmemesi dileğimle…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Tabii ki beğenip beğenmemek kendi tercihiniz.
Ve teşekkürlerimi de sunarım. Sonuçta herkes fikrini beyan etmekte özgürdür.
Saygılarımla.
Her yeni saat dilimi ve yeni günün çağrıştırdığı güzelliklerdir umut.
Aşktır umut, sevgidir, aydınlıktır…
Umutlarınızın hiç tükenmemesi dileğimle… inşaallah canım benim hiç tükenmez umutlarımız...
her zamanki gibi çok manidar ve güzel bir yazıydı okuduğum...senin yüreğinden dökülen her satır benim gönlümün birincisidir zaten...yerini hakeden yazınıcanı gönülden kutluyorum gül yüreklim..sevgilerimle her dem..
Gülüm Çamlısoy
Bazen yürürken öyle bir noktaya geliyoruz ki: Tam bir çıkmaz sokak.
Ve bir şekilde mucizevi bir şekilde buluyoruz çıkışı. Şuna inanıyorum ki keza çoğu insan da hem fikir: İlahi Güç ve maneviyat hep ama hep yanımızda ve görüyor bizi, içimizi biliyor biz her ne kadar kendimizi çaresiz hissetsek de.
İnanıyorum ki; iyi niyet, sevgi ve inanç üçlüsü bizim en büyük desteğimiz ve çıkış noktamız.
Sevgimlesin her daim. En iyi dileklerimle...
Umutlarımız hiç ama hiç tükenmesin.
Madem ki, muhakeme yeteneği (kalemin eline bu kadar güzel) bahşedilmiş.
O halde durma. "Kusur, kusurundur. (Kayıpsız sevgi olmaz. Umutların tükenmemesini istiyorsak, kurşun kalemle yazmak gerek. Beğenmediğin yeri de silmek)...
Tebrik ederim Gülüm.
Sevgiyle.
Davidoff tarafından 5/8/2014 1:48:34 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Ve inanıyorum ki; hayatta her şeyin bir nedeni var. Hatta yaşadığımız olumsuzluklarda bile bir hayır var zira hep de böyle denmez mi?
Yürekten teşekkür ederim.
Sevgi ve selamımla...
Bu kadar yazarken, nitelikten ödün vermemek bence en büyük artınız.
Her yazınız farklı tatta ama aynı güzellikte!
Tebrikler...
Gülüm Çamlısoy
İnanın ki çok özen gösteriyorum paylaşımlarımda. Zira büyük bir sevgiyle ve pozitif yaklaşıyorum odaklandığım işe. İster iş deyin ister meşguliyet. Ama çok da zevk alıyorum yazarken. İnanılmaz bir duygu benim için.
Hele ki güne gelince yazım bir kez daha anladım ki; peşini bırakmamalıyım. Asla bir hırs ya da yarış değil. Zira benim tüm mücadelem kendimle, kendimi geliştirmek ve iyiye odaklanmak zorundayım. Ve hayatımın her aşamasında bu düşüncemi ön planda tutarım. Hele ki sevgi ve iyi niyet de katıldı mı harca gerisi geliyor.
Bir kez daha teşekkür ederim değerli seçki kuruluna ve siz değerli dostlara.
Sonsuz saygım ve selamımla, efendim.
Eksik olmayınız.
Romantik_Haydut
Keşke sizin gibi olabilseydim. Benim sorunum kendimle, yazıya çok az zaman ayırıyorum ve sonra yazamıyorum diye sızlanıyorum. Sizi eleştirmek haddime düşmezse de bence iyi bir yazar olmak için gerekli niteliklere sahipsiniz.
Saygıyla...
Gülüm Çamlısoy
Size bir itiraf: Çok fazla vakit ayırmıyorum ama inanılmaz yoğunlaşıyorum yazarken. Mümkün mertebe kendimi tekrarlamamak adına uğraşım.
Feyiz aldığım görüşler ve gözlemlerim yardımcı oluyor.
Çok ilginçtir; iki yıl evveline kadar farkında değildim yazabildiğimin. Çok farklı mecralarda uğraş verdim. İnanılmaz uğraş verdim mesleki boyuta. Bırakın iş değiştirmeyi tabir-i caizse meslek değiştirdim. Çok insan tanıdım, sayısız mesleki ortamlarda bulundum.
Demek ki bunları yaşamam gerekiyormuş.
Ve hep iç sesimi dinledim ömrüm boyunca. Kazanım ya da kayıp; ne derseniz deyin sonuç olarak.
Bende söz tükenmez.
bir kez daha teşekkür ederim. Ve son bir şey daha: Çok başarılı bir kalemsiniz. Ve fazla vakit ayırmadan da yazmak mümkün. YETER Kİ İSTEYİN VE SEVGİYLE YAKLAŞIN ODAKLANDIĞINIZA.
Sonsuz saygılarımla, efendim.
Ne diyeyim şaşırdım..sadece MUHTEŞEM DİYORUM..Kutlarım..
Selam ve saygılar arkadaşım..kaleminiz daim olsun, zevkle okuyorum..
Gülüm Çamlısoy
Hoş geldiniz sayfama.
Estağfurullah, elimden gelen...
En içten sevgim ve selamlarımla.
Yüreğiniz dert görmesin.
Ve o gerçek karşısında eğilen tüm alem...Alem içindeki Adem ! Bu nasıl bir elem...
Saygılar,Sevgiler.
Gülüm Çamlısoy
Çok sağ olun, efendim, değerli katkınız ve anlamlı yorumunuz için.
Sevgiler ve sonsuz selamlar...
Öncelikle güne düştüğünü görünce nasıl sevindiğimi belirtmek istiyorum.
Çünkü;
bugün gerçekten çok beğenerek okudum. Tekrar dönüp dönüp bazı cümleleri yineledim,içimden söyledim. Geçtiğim güzergahlara baka baka, nerelere gittiğini bilmediğim insanlar hakkında düşüncelere dalarak. Yaslandığım otobüs camından binlerce kez aldığım nefese şükrederek.
Yaşama sebebim; tutunduğum dalım işte. Sizin ve birçok değerli kalemin yazdığı bu değerli cümleler. Bugün Nurullah Ataç'ın "Gene Yalnızlık" adlı kitabında okuyucusuyla konuşurkenki tavrında sorduğu soruları cevapladım kendimce.Sizin sorularınızda da zorlandım açıkçası...
Ne mutlu bana...
Tebriklerim ve teşekkürlerim sizin bugün,,,
sevgiyle, umutla her şeye rağmen...
Gülüm Çamlısoy
Her zamanki desteğinizi yine gönülden hissettim. Çok olumlu bir duygu ve anlatılmaz.
Evet, çok soru var cevabını bilmediğimiz. Kim bilir belki de bu kadar sorgulamamalı. Ama düşünmeden ve hissetmeden de yaşanmaz ki. İnsan olmamızın farkı da işte tam bu noktada.
En içten sevgimle, kıymetli dostum.
Tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum.
Mutlu kalın...
yüreğine salık finali de çok haklı bir yazı olmuş kutladım kaleminizi
Gülüm Çamlısoy
Mecburuz umut besleyip hayata yaslanmaya. Başka seçeneğimiz yok ki haricinde.
Yeter ki Allah güzellikler nasip etsin.
Eksik olmayınız.
Sağlıcakla kalın, efendim.
Saygılarımla..
Oldukça uzun, oldukça etkileyici bir çalışma.
Gece, geç saatlere yol almakta yaşadığım ülkede.
Günün yorgunluğu usuldan kendini göstermekte düşüncelerimde, duygularımda, bünyemde.
Bu nedenledir ki,
çok konsantre olamadım bu anlamlı yazıya.
Ama,
final sahnesinin de çok etkisinde kaldığımı belirtmeliyim.
Ümidin resmi, ancak bu kadar güzel çizilebilirdi diye düşünmekteyim.
Ve,
iç dünyasındaki fırtınaları asla dinmeyen bir yazarın,
membası asla kurumak bilmeyen fikir akışının,
inanılmaz güzel cümlelerle ruhumuza gönderilişini yaşadık yine.
Haz duyduk, kendimizi bulduk, mutlu olduk.
Sağ olsun ölümsüz kalemi diyorum.
Gülüm Çamlısoy
Hayatta çok önemli değerleri var biz insanların tabii ki herkesin farklı açılımları var. Şahsım adıma söylemek gerekirse; yaptığım iş ne olursa olsun gönülden bir bağ kurarım mesleğimle, işimle ya da meşguliyetimle. Okul hayatımda olsun mesleki anlamda bu hep böyle oldu.
Ve aynı hassasiyeti şimdi yazarken yaşıyorum. Fakat gelecek ne getirir onu da bilmiyorum. Neden mi? Çünkü bunun karşılığını asla ve asla almadım.
Ama suçluyum zira maddiyata hiç bir zaman yönelmedim bu da ne yazık ki farklı algılanmanıza sebebiyet veriyor. Sanırım bu vesileyle söyleyecek ve paylaşacak çok şey var içimde biriken ama dediğim gibi yarın ne getirir onu bilemiyorum.
Konu uzar da uzar. Başınızı ağrıtmayayım ama şu var ki iyi niyet sahibi ve kıymetli insanların hala var olduğunu görmek bir umut vesilesi.
Size bir kez daha teşekkürlerimi sunarım. Sağ olun her zamanki desteğiniz ve kıymetli yorumlarınız için.
Saygı ve selamlarımla...
yooo artık yazınızın güzelliğine övgüler filan dizmeyeceğim. çünkü bunu bir tatmin aracı gibi durması beni rahatsız ediyor. -ama yinede mecburiyetten edebilirim-
çünkü yazılarınızateslim oldum artık.
çünkü yazılarınız bir edebi metnin çok çok ötesinde.
çünkü psikolojinin ama derin psikolojinin bütün unsurlarının çekip çıkarmışsınız hayat gözlemlerinden.duyarlılıklarınızın açılımını kağıda o kadar güzel, net ve sade, ayakları yere basan, romantik kaygulara kapalı tam bir gerçeklik içinde yansıtmışsınız ki pes doğrusu.
bukadar duyarlılık yük getirir insana, belki yazmak bu yükü hafifletiyordur, paylaşmak.
epeydir yazılarınızı okuyorum. benim vermek istediğim herşey -abartı yapmıyorum- var sözcüklerinizde, neki siz gülleri naif bir şekilde sunarken ben gözüne sokuyorum galiba. tabii dikenlerde rahatsız ediyor.
ah bu öğretmenlik alışkanlıkları....
eee naparsın hayat devam ediyor, öğrenmekte...
camilerde iki vaiz türü var biri cehennemle korkutur, biri cennetle müjdeler.mevlanalar, yunuslar hiç birinci yolu tutmamışlar bu yüzden büyümüş olsalar gerek. o sizin yazdığınız her sıkıntının cevabı var bu büyük insanlarda... neyse konu dağılıyor. yazılarımı gözden geçireceğim öğretmenim.
Gülüm Çamlısoy
Tasavvuf özellikle feyiz aldığım bir alan. Maneviyat gerçek anlamda çok önemli. Bu açıdan özellikle son bir iki yıl tasavvufa olan ilgim arttı.
Psikolojik açılıma gelirsek bir diğer ilgi alanım keza yüksek lisansta yöneldim psikolojiye. Hassasiyete gelince bu konuda yapabileceğim bir şey yok. Zira insana ve değerlerine aşırı ehemmiyet veriyorum. Karşılığını görüyor muyum? Tartışılır. Ama en azından vicdanım rahat.
Hocam yüreklendirici ve destekleyici yorumunuz itibariyle çok mutlu oldum. Hele ki öğretmenliğe gönül vermiş değerli şahsınızdan duymak ayrı.
En içten selamlarımla ve saygılarımla değerli hocam.
Eksik olmayınız, efendim.
Mademki muhakeme yeteneği bahşedilmiş biz insan denen varlıklara mümkün mü iç hesaplaşmaya gitmemek.
Mümkün mü kıyaslamamak zihnimizi işgal eden düşünceleri kabul gören değerlerle ve mümkün mü yadsımak olması gerekeni eğer ki vuku bulan çok farklı bir boyutta seyretmekteyse.
Yüzyıllar evvelinde yüce düşünür Hz. Mevlana’nın bugünlere erişen naif dokunuşuyla:
‘’Her şey düşünceden ibarettir, gerisi et ve kemiktir.
Gül istersin gülistanlık olur, diken istersin dikenlik olur.’’Yola kaldığınız yerden devam etmek adına için için kaynayan beklentilerinizdir; özümseme ve benimseme gayreti içinde olan üstelik.
Her yeni saat dilimi ve yeni günün çağrıştırdığı güzelliklerdir umut.
Aşktır umut, sevgidir, aydınlıktır…
Umutlarınızın hiç tükenmemesi dileğimle…
)))
mesut YİĞİT
Gülüm Çamlısoy
Belki da fazlaca anlam yüklüyoruz çoğu şeye ve çoğu insana gerekli gereksiz.
Aslında; mutluluk kişinin kendini sevip kabullenmesiyle başlıyor ve o kadar da fazla beklentiye girmemeli mutlu olmak adına. Zira ufacık detaylar bile bizler için yaşam kaynağı ve mutlu olmak için yeterli de.
mutlu kalın.
Saygılarımla...