- 1750 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
‘’PARA’’ BİR GÜVERCİN KADAR ÜRKEKTİR, KENDİNİ GÜVENDE HİSSEDECİĞİ YERE UÇAR. ( 5 )
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir süre istirahat ettikten sonra katılacağımız davet için uygun kıyafetlerimizi giymiş otelin lobisinde bizleri almaya gelecek aracımızı bekliyorduk. Bekleme esnasında biryandan da gün içerisinde yaptığımız turistlik gezinin değerlendirmesini yapıyorduk.
Hepimizin ortak kanaatti bizim ülkemizin doğal güzelliği, tarihi özelliği ve kültürel zenginliğiyle bu ülkeden çok daha iyi oluşuydu.
Ancak haklarını teslim etmek adına yine hepimizin ortak görüşüyle adamların turizm politikalarını beğenmiş, tesisleşme ve turiste verdikleri önem vs… gibi olumlu uygulamalarını da takdir etmiştik.
Ülkedeki demokratik gelişmişliği insan haklarına verdikleri muazzam önemi turist olarak bile görüp hissede biliyorduk. Yani burada turist olduğumuz için on liralık bir ürünü yüz liraya satmaya kalkışmıyorlardı. Yâda herhangi bir tacizle veya bizde olduğu gibi seyyar satıcıların ve turistlik eşya satan dükkânlardaki tezgâhtarların insanı usandıran rahatsız edici ısrarı ve taciziyle karşılaşmak mümkün değildi.
Bizim ülkemizde doğru turizm politikaları uygulanır. Doğayı ve tarihi yapıyı tahrip etmeden tesisleşmeyi gerçekleştirir, turiste gereken önemi ve hassasiyeti göstere bilirsek ,bizim ülkemizin de kısa zamanda turizmden alacağı payın yılık 13 milyar dolardan 45,50 milyar dolara yükselmesi içten bile değil.
Gerçi son yirmi yıl içerisinde her gelişime karşı olan istemezük diyen kesimlerin ayak diretmesine rağmen, az çok bizim ülkemizde de turizme dönük yatırımlar yapılmışsa da, ülkemizin turizm potansiyeli itibariyle maalesef yeterli değildir.
Bu durumula ilgili İstanbul’ un en prestijli otelinde müdür olan bir hanım arkadaşımın bana anlattığını somut bir örneği aktarmak istiyorum. Bu tarih itibariyle bile İstanbul’a ticari veya turistik amaçlı gelen yabancıların eğer aylar öncesinden rezerve yaptırmamışlarsa otellerde yer bulamadıklarını ve çözüm olarak ta hiçbir güvenliği olmayan evleri kiralamak zorunda kaldıklarını dolayısıyla sonucu çok üzücü neticelenen başta hırsızlık olmak üzere birçok olumsuzlukla karşılaştıklarından bahsetmişti.
Cumhuriyetimizin ilanından son yirmi yılık süreye kadar vatan millet edebiyatı yapıp Atatürk’ün arkasına sığınmaktan başka hiçbir işe yaramayan, Atatürk’ün ülkesine turizm adına bir çivi bile çakmayan kesimlerin utanmadan halen Atatürk adına konuşuyor olmaları ne garip !
Bende neler söylüyorum böyle? Sanki başka alanlarda ülkemize çivi çatkılarda, bir turizm kalmıştı eksik olan.
Hava kararmış beklediğimiz aracın bizleri almak için gelmesiyle sohbetimizi sonlandırmıştık.
Şehrin ışıltılı görüntüsü eşliğinde klomer şirketler gurubunun ülkedeki 10. Yılı nedeniyle düzenlenen kutlama gecesinin yapılacağı oldukça gösterişli ve güzel tesise gelmiştik.
Tesis diye adlandırmak zorunda kaldığım yer bu tür toplantı, konferans vs. gibi faaliyetler için tasarlanmış, bizim hidiv kasrı ya da yıldız sarayına benzer tarihi özeliğe sahip estetik anlamda çok güzel ve büyük bir yapıydı.
Geniş ve dikkat çekici peyzaj düzenlemesi yapılmış, bahçeden birkaç yüz metrelik ışıklandırılmış ve süslenmiş, yürüme yolunu bitirdikten sonra tesisin kapısına gelmiştik.
Kapıda bekleyen gazeteciler ellerinde fotoğraf makinesi ve kameralarla gelen konukları görüntülüyorlardı. Adeta kendimizi Oscar ödüllerinin dağıtıldığı törene katılmış gibi hissediyorduk. Bir kırmızı halı eksikti.
İçeri girdiğimizde konukların alındığı ana salona geçmeden önce Andreo Bey değerli eşi hanımefendi ve şirketin İspanyadaki üst düzey yöneticileriyle birlikte misafirleri lobide karşılıyorlardı.
Bizleri gördüğünde yüzünde kocaman gülümseme oluşan Andreo Bey sıra tokalaşmamıza geldiğinde uzattığım elimi samimi şekilde iki elinin arasına alarak nasıl güzel bir gün geçirdiniz mi? Size önerdiğim yere gittiniz mi? diye sordu. Sizin önerdiğiniz yerin hiç bir özeliği yoktu demektense bende kendisine siz İstanbul’a geldiğinizde sizi özelikle ben gezdireceğim diyerek sorusunu geçiştirdim.
Gülüştük bir eliyle elimi tutmaya devam ederken sol elini omzuma koyup sağ yanında duran eşi hanım efendiye doğru başını eğip birkaç kelime İspanyolca bir şeyler söyledi. Karşılıklı gülümsemeler eşliğinde ben ve arkadaşlarım karşılama komitesindekilerle sırayla tokalaştıktan sonra. Görevli kişinin nezaretinde ana salona girip bizim için ayrılmış masadaki yerlerimizi almıştık.
İçerisi çok geniş ve gösterişliydi. Salondaki büyük ve yuvarlak masaların üzerine bordo renkte ince kadife örtü ve onun üzerine de kenarları püsküllü beyaz örtü serilmiş ortaya kocaman bir çiçek aranjmanı yerleştirilmişti. Şamdanlarla süslenmiş. Çatal kaşık bıçak ve kadehlerin sıralandığı masa oldukça şık düzenlenmiş ve masalar on iki kişinin oturacağı sandalye sayısına göre tasarlanmıştı.
Bir taraftan da salondaki sahnede yerini almış müzisyenlerde kısık volümde klasik müzik icra ediyorlardı.
Biz yerimizi aldığımızda bizden önce masada yerini almış bir çiftle birlikte sekiz kişi olduğumuz masada daha dört kişilik davetlinin oturacağı yer vardı.
İlk anda anlam veremediğim şey tebessüm ederek selam verdiğim masamızdaki çiftin yüzündeki şaşkınlık ifadesi olmuştu.
Miran abiyi görebilmek için salona göz gezdirdiğimde ilgimi çeken şey davetlilerin çeşitliliği olmuştu.
Zencisinden beyazına Yerel kıyafetleriyle gelmiş Hintli işadamlarından Çinlisine Alman’ından İspanyolluna ve tabii biz Türklere kadar daha sayamadığım birçok ülkeden gelmiş davetlilerin olduğu ortam görsel anlamda hayli ilginçti.
Birleşmiş milletlerin konferans salonuna benzeyen bu ortamın insan çeşitliliği, aslında normal ve doğal bir durumdu. Dünyanın birçok ülkesiyle iş yapan yatırımları olan bir oluşumdu klomer şirketler gurubu.
Arkadaşlarımla kendi aramızda sohbet ederken benim oturduğum nokta itibariyle iki sandalye boşluğu mesafedeki çiftte kendi aralarında, normal bir ses tonuyla Rusça konuşuyorlardı. Rusça, ses vuruşları sert olan bir dil olduğu için, konuştuklarını duya biliyordum.. İstemeden de olsa Kulak misafiri olduğum konuşmalarında bizden bahsediyorlardı.
Devam edecek.
Edebiyat Defterinin Değerli Yöneticilerine,
Seçki kuruluna,yazımı okuyup değerlendiren tüm dostlarıma çok teşekkür ederim.
Selam ve Sevgilerimle,
Serhat BİNGÖL 28.04 2014
YORUMLAR
Serhat BİNGÖL
Sevgili Denizce
Bu yazı dizisinin birinci bölümünden beri Bana güç veren kısacık ama benim için çok büyük anlamı olan cümleleriniz için size çok teşekkür ederim.
Yazının güne gelmesinde yorumunuz ve destekleyici tavrınızla sizde pay sahibisiniz.
Diğer bölümü birkaç paragrafta olsa uzun tutmaya çalışacağım:)
Yorumlarımızla sık yazışmasak ta benim için Dostluğu çok kıymetli olan özel insanlardan birisiniz.
Saygı sevgilerimle.
O tür toplantılar hep sıkmıştır beni nedense.
Ama,
olayı o kadar ahenkli ve akıcı aktarıyor ki yazarı,
bir an kendimi salonun orta yerinde ve çok mutlu hissettim.
Konu,
oldukça ilginç ve merak uyandırıcı seyrediyor.
Aralara serpiştirilen gerçekçi tespitler ve yerinde iğnelemeler geçekten çok hoş bir hava katıyor anlatıma.
Yazı dizisi, çok güzel gidiyor.
Serhat BİNGÖL
Kıymetli dostum Gökhan Bey
Yazıyı beğenmenize sevindim bu demek oluyor ki ben iyi bir öğrenciyim
sizin yazılarınızdan gözlemlerimi ve benim bir öykü denememde bana önerdiğiniz detaylara daha fazla yer verin öğretiniz bu yazı dizisinde özenle uyguladım aslında yazıyı 4 bölümle bitirmeyi düşünüyordum ancak dediğim gibi sizin tavsiyenizi uygulayınca yazı biraz uzadı.
Yani Siz benim çok kıymetli dostum olmanızın yanında aynı zamanda yazı konusunda rol modeli olan ustamsınız
Destek olan yorumlarınıza çok teşekkür ederim.
Saygı sevgi selamlarımla.
Serhat BİNGÖL
Sevgili Davidoff
Hani insanın yaşamda bazı dostları olur ya çok sık görüşmese de onun gönüldeki yeri çok özeldir. İşte sizde defterdeki o dostlarımdan birisiniz.
Sizin gibi değerli bir kalemin yazımla ilgilenmesi benim için onurdur.
Saygı sevgi selamlarımla.