Derlediğim dualar ve faydalı bilgiler
Kalp Hastaları ve Ağrıları İçin Dua
Mekarim’ul-Ahlâk kitabında aşağıdaki ayetlerin bir suya okunup içirilmesi kalp ağrılarını gidereceği ve hastalığına şifa olacağı yazılmaktadır.
“Lein enceytenâ min hâzihi lenekûnenne min’eş-şâkirîn.”
…İhlasla Allah’a dua ederler, bizi bundan kurtarırsan şükredenlerden olacağız derler.[1]
“Seyuhzem’ul-cem’u ve yuvellûn’ed-dubure bel’is-sâetu mev’iduhum ve’s-sâetu edhâ ve emerr.”
O topluluk, yakında bozguna uğrayacak ve ardını dönüp kaçacak. Onlara vaad edilen azabın mukadder zamanı kıyamettir ve kıyametin azabı, daha da zararlıdır ve daha da acı.[2]
“İnnellâhe yumsik’us-semâvâti ve’l-arze en tezûlâ ve lein zâletâ in emsekehumâ min ehadin min ba’dihi, innehu kâne halîmen ğafûra.”
Şüphe yok ki Allah, gökleri ve yeryüzünü yok olup giderse ondan başka hiç kimse onları koruyamaz, yok olmalarına mani olamaz; şüphe yok ki o, azap etmede acele etmez, suçları örter.[3]
Bu ayetlerin de yazılıp hastanın üzerinde taşınmasının faydalı olacağı yazılmıştır.
“Bismillahirrahmanirrahim. Rabbenâ lâ tuziğ gulûbenâ ba’de iz hedeytenâ ve heb lenâ min ledunke rahmeten, inneke ente’l-vehhâb. Rabbenâ inneke câmi’un-nâsi liyevmin lâ raybe fîhi, innellâhe lâ yuhlif’ul-mîâd.”
Rabbimiz, bizi doğru yola sevk ettikten sonra kalplerimizi saptırma ve kendi katından bize rahmet bağışla, şüphe yok ki sen, fazlasıyla bağışlayansın. Rabbimiz, muhakkak sen, geleceğinden şüphe bulunmayan günde insanları toplayansın. Şüphe yok ki Allah, vaadinden dönmez.[4]
“Ellezîne âmenû ve tetmeinnu gulûbuhum bizikrillâh. Alâ bizikrillâhi tetmeinn’ul-gulûb. Ellezîne âmenû ve amilu’s-sâlihât. Tûbâ lehum ve husnu meâb.”
İnananlar, öyle kişilerdir ki Allah’ı anmakla yatışır, kuvvetlenir gönülleri. İyice bilin ki gönüller, Allah’ı anmakla yatışır, kuvvet bulur. İnananlara ve iyi işlerde bulunanlara gelince: Kutluluk da onlara, dönüp varılacak güzel yurt da.[5]
“Lein enceytenâ min hazihi lenekûnenne min’eş- şakirîn.”
…İhlasla Allah’a dua ederler, bizi bundan kurtarırsan şükredenlerden olacağız derler.[6]
Dis icin dua
Ebu Beşir şöyle diyor: İmam Bakır’a (as) geceleri beni yatağımdan kaldıran diş ağrımdan şikayettebulunduğumda şöyle dedi:
Ey Ebu Beşir! Ağrı geldiğinde elini üzerine koy ve Fatiha ve İhlas suresini oku ve daha sonra şu ayeti oku:
“Ve tera’l-cibâle tehsebuhâ câmideten ve hiye temurru merra’s-sihâb. Sun’allahillezî kulle şey’in innehu habîrun bimâ tef’elûn.“
Anlamı:
“Ve görürsen dağları da yerinde duruyor sanırsın, halbuki onlar bulut gibi geçip gider, dağılır.Her şeyi sapasağlam ve yerli yerinde halk eden Allah’ın işidir bu.Şüphesiz O, ne yapıyorsanız hepsinden haberdardır.”
Neml 88. / Mefatih ‘ul Hacat , 161
Cin ve Şeytanlardan Güvende Olmak İçin Dua
Tıbb’ul-Eimme kitabında Hz. Ali’den (a.s) nakledilen bir hadise göre aşağıdaki ayetlerin okunması veya yazılıp beraberinde taşınması insanı şeytan ve cinlerin şerrinden korur.
“İnne rabbekumullâhullezî halaga’s-semâvâti ve’l-arzi fî sitteti eyyâmin summestevâ ale’l-arşi yuğşilleyle ven- nehâre yudlibuhü hasisen ve’ş-şemse ve’l-gamera ven- nucûme musahherâtin bi-emrih. Elâ lehu’l-halgu ve’l-emru tebârekellâhu rabbul âlemîn. Ud’û rabbekum tezarruan ve hufyeten innehu lâ yuhibbu’l-mu’tedîn. Velâ tufsidû fi’l-arzi be’de islahiha ved’û havfen ve tamâen inne rahmetallâhi garîbun mine’l-muhsinîn.”
Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra arşa istiva eden Allah’tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmakta, emir de yalnızca onundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir. Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz o haddi aşanları sevmez. İslahından sonra yeryüzünde fesat çıkarmayın. Ona korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.[1]
————–
1- A’raf, 56-54; el-Hacat 206
Kaybolmuş Bir Şeyi Bulmak İçin Okunacak Dua
Önce bu ayet okunur:
” Ve indehû mefâtih’ul-gaybi lâ ye’lemuha illâ huve ve ye’lemu mâ fi’l-berri ve’l-behri ve mâ tesgutu min veragatin illâ ye’lemuha ve lâ habbetin fî zulumât’il-arzi ve lâ retbin ve lâ yabisin illâ fî kitabin mubîn.“
Daha sonra bu dua okunur:
“Ellâhumme inneke tehdî min’ez-zalâleti ve tuncî min’el-emâ ve tereddu’z-zalâlete fe-salli alâ Muhammedin ve Âl-i Muhammedin veğfir lî rudde zalletî ve sallallâhu alâ Muhammedin ve Âlihî ve sellem.
.....
Nazar Duaları
“Ve in yekâdullezine keferû leyuzligûneke bi-ebsârihim lemma semiûz-zikra ve yegûlûne innehu lemecnûn vemâ huve illâ zikrun li’l-âlemin.“[1]
Hz. Cebrail’in (a.s) Resulullah’a talim buyurduğu şöyledir:
“Allahumme ya ze’l-sultân’il-azim ve’l-menn’il-gadîm ve’l-vech’il-kerîm. Ya ze’l-kelimât’it-tâmmat ve’d-deavât’il-mustehâbât âfel-Hasan ve’l-Huseyn min enfus’il-cin ve a’yun’il-ins.”
Hz. Cebrail’in Resulullah’a (s.a.a) öğrettiği ve Resulullah’ın da (s.a.a) oğulları Hasan ve Hüseyin’e (s.a.a) yazdıkları duası:
“Bismillâhi urgîke min kulli aynin hâsid. Allahu yeşfîk.“
Bu ayet yazılıp nazara uğrayan insanın üzerinde bulundurması içindir.
“Gul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merratin ve huve bi-kulli halgin alîm.”[2]
——————-
1-Kalem, 51-52
2- el-Hacat, 201
——————
“Kuran ve Ehlibeyt Kaynaklı Dualar” kitabından alıntıdır.
Derleyen: Hürriyet Varol
Sayfa:87
......
İnsanı kabir azabı ve sıkmasından kurtaracak bir çok şey vardır.
1-Hz.Ali’den (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:”Her Cuma günü Nisa suresini okuyan kimse, kabir sıkmasından güvende kalır.” (Sefinet’ul-Bihar, c.7, s.195)
2-Yine rivayet edilmiştir ki: “Kim sürekli Zuhruf suresini okursa, yüce Allah onu kabirde, yer altı hayvanlarından ve kabir azabından emanda kılar.” (Sefinet’ul-Bihar, c.7, s.195)
3-Rivayet olunmuştur ki: “Kim farz ve müstehap namazlarda Kalem suresini okursa, yüce Allah onu kabir sıkmasından korur.” (Sefinet’ul-Bihar, c.7, s.195)
4-İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:”Kim Perşembe günü öğleden Cuma günü öğle vakti arasında ölürse, Hak Teala (c.c) onu kabir sıkmasından kurtarır.” (Bihar’ul-Envar, c.6,s.221 ve 243)
5-İmam Rıza’dan (a.s) şöyle nakledilmiştir:
“Gece (teheccüt) namazını kaçırmayın; zira kim gece uykudan kalkıp da sekiz rekat gece namazı, iki rekat Şef namazı, bir rekat da kunutta yetmiş defa esteğfirullah demek üzere vitir namazını kılarsa, kabir azabından kurtulur, cehennem azabından korunur, ömrü uzar ve maişeti genişler.” ( Sefinet’ul-Bihar, c.7, s.195, “Kabir” maddesi)
6-Resulallah’tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:”Kim, Tekasur suresini uyuduğu zaman okursa, kabir azabından korunmuş olur.” (Müstedrek’ül-Vesail, c.1, s.340, bab:11)
7-Her gün on defa şu duayı okuyan kimsenin de, kabir azabından korunacağı rivayet edilmiştir:“A’dedtu li-kulli havlin la ilahe illellah, ve li-kulli hemmin ve gam-min maşaellah, ve li-kulli ni’metin elhamdu lillah, ve li-kulli rehain eş,şukru lillah, ve li-kulli u’cubetin subhanellah, ve li-kulli zenbin esteğfirul-lah, ve li-kulli musibetin inna lillahi ve inna ileyhi raciun, ve li-kulli zikın hasbiyellah, ve li-kulli a-duvvin i’tesamtu billah, ve li-kulli taatin ve ma’siyetin la havle vela kuvvete illa billah’il-aliyy’il-azim.” (Sefinet’ul-Bihar, c.7, s.194)
8-Hz. Ali’nin (a.s) türbesinin bulunduğu Necef kentinde defnedilmek de insanı kabir azabına karşı korur.Çünkü rivayetlerde açıklandığına göre, o kutsal mekanın özelliklerinden biri orada defnedilen kimseden kabir azabıyla Nekir ve Münker sorgu-sualinin kalkmasıdır.” (Sefinet’ul-Bihar, c.8, s.189,”Necef” maddesi)
9-Kabir azabının kalkmasına sebep olan şeylerden biri de, iki tane yaş ve taze ağaç dalının cenazeyle birlikte kabre koyulmasıdır.Hadiste açıklandığına göre, ağaç dalı yaş olduğu sürece, ölü kabir azabı görmez. (Bihar’ul-Envar, c.6, s.215)
Yine şöyle rivayet nakledilmiştir:
“Bir gün Resulallah (s.a.a) bir kabrin yanından geçerken, kabirde yatan ölünün azap edildiğini gördü.Bunun üzerine yaprağı alınan bir ağaç dalı istedi.Onu yarıdan kırarak ikiye ayırdı ve birini mezarın baş ucuna soktu.”
Kabrin üzerine su serpmek de, bu hususta faydalıdır.Hadiste açıklandığına göre, toprağı yaş ve nemli olduğu sürece ölüden kabir azabı kalkar. (Bihar’ul-Envar, c.79, s.23, h:10)
10-Kim recep ayının ilk gününde, her rekatta bir defa Fatiha üç defa da İhlas suresini okumak üzere on rekat namaz kılarsa, kabir sıkmasından ve kıyamet gününün azabından korunmuş olur.
Yine Recep ayının ilk gecesinde, akşam namazını kıldıktan sonra birer defa Fatiha ve İhlas surelerini okuyarak yirmi rekat namaz kılmak da, kabir azabının kalkması için faydalıdır. (İkba’ul-A’mal, s.629)
11- Recep ayında dört gün veya Şaban ayında on iki gün oruç tutmak, kabir azabından korunmaya sebep olur. (İkba’ul-A’mal, s.651)
12-Kabir azabından kurtulmaya sebep olan şeylerden biri de, ölünün başı ucunda Mülk suresini okumaktır.Nitekim Kutb-i Ravendi İbn-i Abbas’tan şöyle nakleder:
“Birgün ashaptan birisi bir kabrin karşısında çadır kurup oturdu; ama orada kabrin olmasından haberi yoktu.Ardında Mülk suresini okumaya başladı ve aniden; “Bu sure kurtarıcıdır.”diye bir ses duydu.Bu sözü Resulallah’a ilettiğinde Hazret;evet bu sure kabir azabından kurtarıcıdır.buyurdu.”(Müstedrek’ül-Vesail, c.1, s.301, bab:32, h:1)
Şeyh Kuleyni de İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) şöyle rivayet eder:
“Mülk suresi önleyicidir; kabir azabını önler.” (Bihar’ul-Envar. C.92, s.314)
13-Daavat-i Ravendi’den Hz. Resulallah’ın (s.a.a)şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Kim, bir ölü defnedildiğinde onun kabri yanında üç defa “Allahumme İnni es’eluke bi-hakki Muhammed’in ve Al-i Muhammed, en la tuazzibe haze’l-meyyit.” Derse, Yüce Allah Sur’a üflenene dek azabı ondan kaldırır.(Allah’ım, Muhammed ve Al-i Muhammed’in hakkı hürmetine bu ölüyü azaba tabi tutma.) (Sefinet’ul –Bihar, c.7, s.193, “Kabir” maddesi)
14-Şeyh Tusi, Misbah’ul-Müteheccid adlı kitabında Resulallah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Kim Cuma akşamı iki rekat namaz kılarak her rekatta Fatiha’dan sonra 15 defa Zilzal suresini okursa Allah onu kabir azabı ve kıyamet gününün korkularından korur.”
15-Kabir azabının kalkması için faydalı olan şeylerden biri de, Recep ayının ortasındaki gecede (on dördüncü geceyi on beşinci geceye bağlayan gece) her rekatta bir defa Fatiha, on defa da İhlas suresi okumak suretiyle otuz rekat namaz kılmaktır. (İkbal’ul-A’mal, s.656)
Recep ayının 16 ve 17.gecelerinde de bu namazı kılmak aynı özelliğe sahiptir. (İkbal’ul-A’mal, s.664)
Yine Şaban ayının ilk gecesinde yüz rekat namaz kılmakda kabir azabından koruma özelliğine sahiptir.Şöyle ki, her rekatta Fatiha ve İhlas sureleri okunur, ikişer ikişer kılınan yüz rekat namaz kılındıktan sonra elli defa İhlas suresi okunur. ( İkbal’ul-A’mal, s.683)
Yine Şaban ayının 24. gecesinde, her rekatta Fatiha’dan sonra 10 defa Nasr Suresi okunarak iki rekat namaz kılmak da aynı özelliğe sahiptir.
Yine Recep ayının yarısında (onbeşinci günün gündüzünde ), yüz rekat aşura gecesi namazı gibi Fatiha, İhlas, Felak ve Nas sureleriyle elli rekat namaz kılmak kabir azabının kalkması için faydalıdır.( İkbal’ul-A’mal, s.658)
..........
Mahşerdeki Hesap …
nşaallah bu dersten itibaren birkaç ders “MEAD” yani insanın ölümden sonra başlayan hayat serüvenini, kabirde, berzah âleminde ve bilahare Mahşer gününde başına gelecekler hakkında ayet ve hadislerden istifade ederek izahatta bulunmaya çalışacağız.
Bu dersimizde mahşer gününde karşılaşılacak olan “HESAP” konusunu birkaç başlık altında ele almaya çalışacağız.
1- KIYAMET GÜNÜNDE BÜTÜN İNSANLARDAN HESAP SORULACAK.
Kûr’an-ı Kerim A’raf sûresinin 6. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor: “Biz kendilerine peygamber gönderilen kimseleri ve peygamberleri sorgulayacağız.”
2- KIYAMET GÜNÜNDE BÜTÜN AMELLERDEN HESAP SORULACAKTIR;
Yine şöyle buyurulmaktadır:”Yaptığınız amellerden mutlaka sorgulanacaksınız.” (Nahl: 93)
Bir başka ayette ise şöyle buyurulmaktadır: “Kim zerre kadar bir hayır işlerse onu görür ve kim zerre kadar şer ve kötülük işlerse o da onu görür.” (Zilzal:7-8 )
Evet bu ayetlerde açıklanan şey genel kaidedir. Ancak bazen yapılan bir amel o kadar değerli olur ki kötü amelleri bağışlatır ve yok eder. Bazı ameller de (Allah Korusun) o kadar kötü ve çirkef olur ki insanın yaptığı bir takım iyi amelleri bile yok eder.
3- BÜTÜN DURUMLARDAN HESAP SORULACAK:
Kûr’an-ı Kerim şöyle buyurmuştur: “İçinizde olanları açığa vursanız da, saklasanız da Allah onlardan ötürü sizden hesap soracaktır.” (Bakara: 284)
Evet Allah-u Teala hatta dış görünümü olmayan ve sadece insanın iç dünyası ve niyetiyle ilgili olan günahlardan dahi insana hesap soracaktır. Şirk, riyakarlık, hakkı gizlemek ve gibi.
4- HER YERDE YAPILAN AMELDEN HESAP SORULACAKTIR:
Kûr’an-ı Kerim Hz. Lokman’ın dilinden oğluna yaptığı vasiyetlerden birisini şöyle naklediyor:
“Ey oğlum (yaptığın iş) gerçekten bir hardal tanesi ağırlında olsa da (bu), ister bir kaya parçasının (arasında), veya göklerde veya yerde (nerede olursa) olsun Allah onu (kıyamet gününde) getirip (önüne hazır edecek ve karşılığını verecektir). Hiç şüphesiz Allah latif ve her şeyden haberdar olandır.”(Lokman: 16)
Evet amelin küçüğü, uzaklığı, gizliliği veya karanlıkta olması hiçbir zaman onu Allah’ın bilgisinden uzak tutmaz. O her şeyi, her şekliyle her zaman bilir.
Burada Kûr’an’da geçen ve zahirden hesap sorulmayacağı anlaşılan iki ayetin gerçek tefsirini verip geçelim.
Kasas sûresinin 78. ayetinde şöyle buyuruyor: “Günahkarlara yaptıkları günahlar sorulmaz.”
Bu ayet Karun’dan bahsederken, zamanın Karun’larına bir uyarı ve ikazdır. Ey Karunlar elinizde fırsat varken gafleti bırakın ve yanlış yoldan geri dönün; zira Allah’ın kahr-u gazabına müptela olduktan sonra artık ne bir mazeretiniz olup olmadığı sorulur, nede tevbeniz kabul edilir. Evet bu ayet ahiretle değil, dünya ile ilgili bir ayettir. Dönüş ve tevbe zamanı geçtikten sonra artık zalimlere bir şey sorulmadan helak edileceklerini açıklamaktadır. Ahiretteki hesapla ilgili değildir.
Rahman sûresinin 39. ayetinde ise şöyle buyurmaktadır: “O gün (kıyamet gününde) insan ve cinlere hesap sorulmaz.”
Bazı hadislerde bu hadis şöyle açıklanmıştır: kıyamet gününün değişik menzilleri vardır ki bunların bazısında yoktur. İşte bu ayet sorgulama olmayan menzillerle ilgilidir.
5- KİM HESAP ALACAK VE SORGULANACAK?:
Kıyamet gününde asıl hesap soracak ve sorgulayacak olan Allah-u Teala’dır. Enbiya sûresi 47. ayette şöyle buyuruyor: “Hesap görücüler olarak biz yeteriz.” Öyle bir sorgulayıcı ve hesap görücüdür ki, bir taraftan şefkatli diğer taraftan ise her şeyi en ince noktalarına kadar bilen ve bunu en süratli bir şekilde yapmaya muktedirdir. Evet şöyle buyuruyor bir başka ayetinde: “O hesap görücülerin en süratlisidir.” (Enam: 62)
Birisi Hz. Ali (a.s.)a:”Allah bunca insanın hesabını nasıl soracak?” diye sorunca, imam (a.s.) şöyle buyurdu: “Bütün insanları rızıklandırdığı gibi, onları hesaba da çekecektir.” (Nehc-ül Belağa)
Burada bir soruya cevap vermemiz gerekir; o da şudur: “Eğer Allah-u Teala süratle hesap görücüyse veya hadislerde geçtiği gibi bütün insanların hesabı Allah’a göre bir göz kapayıp açma kadar bile sürmez ise neden bazılarının hesabının uzun süreceğini de yine hadislerde okuyoruz? Cevabı şudur ki: hesabın uzaması hesap görücünün zaaf ve güçsüzlüğünden değil hesap verenin cevabının uzun sürmesinden kaynaklanacaktır. Yani uzun hesap vermenin kendiside bir nevi ceza mahiyeti taşımaktadır.
Bazı hadislerde ise Allah-u Teala’nın kendisine ait olan bu yetkiyi her ümmetin kendi ilahi rehberine bırakacağını beyan etmektedir. Nasıl ki bir fiili sebepler vasıtasıyla gerçekleştirmektedir. Mesela insanların canını almayı meleklere bıraktığı gibi. Mesela bir rivayette Allah-u Teala’nın peygamberlerden, peygamberler vasilerinden ve vasi ve imamların ise ümmetlerden hesap soracağı ve onları sorgulayacağı belirtilmektedir.
Bir diğer rivayette imam Sadık (a.s.)dan şöyle nakledilmiştir: “Kıyamet günü olduğunda Allah bizi şialarımızın hesabıyla görevlendirecektir.” (1)
İmam Musa Kazım (a.s.)dan nakledilen bir hadiste ise şöyle geçmektedir: “İnsanları sorgulama ve onların hesabını görme görevi biz (Ehl-i Beyt) imamlarının üzerinedir.” (2)
İmam Sadık (a.s.)dan bir diğer hadiste ise şöyle nakledilmiştir: “Her grubun hesabını görmek o grubun kendi zamanının imamına aittir.” (3)
VİCDAN MUHAKEMESİ
O gün insanı sorgulayacak bir diğer şey ise insanın kendi nefsi ve vicdanıdır. Kûr’an’da bu konuda şöyle buyurulmaktadır: “Bugün sana hesap görücü ve sorgulayıcı olarak kendi nefsin (vicdanın) yeter.” (4)
İmam Sadık (a.s.)dan şöyle rivayet edilmiştir: “İnsan yaptığı amelleri öylesine hatırlayacaktır ki sanki o anda onları yapmıştır. Bu yüzden hayret, şaşkınlık ve korku içerisinde şöyle derler; (5)
Evet biz ilahi mahkemeden önce kendi vicdan mahkememizde mahkum olacağız. Allah o hassas günde bize kendi adaletiyle değil, lütuf ve merhametiyle davransın. Amin.
6- NELERDEN SORULACAK?:
Daha önce her şeyden dolayı hesap vermemiz gerektiğini Kûr’an ayetine dayanarak (6)söylemiştik, ancak diğer ayet ve hadisleri incelediğimizde, bazı şeylerin sorgulanmasında daha bir titiz davranılacağı ve hesabının ağır olacağı özellikle vurgulandığı için onlardan bazılarını vermeye çalışacağız:
A-) Tekasür sûresinin 8. ayetinde şöyle buyurulmaktadır: “O (kıyamet) günü (size verilen) nimet hakkında sorgulanacaksınız.” Bu ayetin tefsirinde rivayet edilen hadislerde, bu ayette ki nimetten maksadın her zamanın hak imamının velayeti olduğu vurgulanmıştır.
Merhum Allame Tabatabai şunu ekliyor ve diyor ki: “Ekmekten ve sudan da sorulursa, bunun için sorulacak ki; Allah’ın verdiği bu nimetleri, gücü ve kuvveti neden Allah’ın rızasını kazanmak ve Allah’ın tayin ettiği ilahi önderlerin çizgisini takip etmek için kullanmadın? Yoksa bağımsız bir şekilde ekmekten, sudan ve ….. sorulmaz. Örneğin bir baba evladına “evladım ben senin ekmeğini verdim ve istediğin türlü türlü elbiseleri sana giydirdim ki ders okuyasın, adam olasın.” Fakat evlat, babasının sözünü dinlemez ve ders okumazsa, baba da dönüp “yediğin haram olsun” derse, bu onun ders okumamasının bir sonucudur, yemek yemesinin değil.
Evet maddi imkanları Allah’ın razı olduğu ve izin verdiği yerlerde kullanan kimse onlardan hesap vermeyecektir.
B-) Bir hadisi şerifte Allah Resulünden (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: “Kıyamet günü, adım adımdan açtırmadan dört şey hakkında sorgulanacaktır; ömrünü ve gençliğini nasıl geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve biz Ehl-i Beyt’in sevgi ve velayetinden.” (7)
C-) Kûr’an-ı Kerim’de, kulak, göz ve kalpten de hesap sorulacağı açıklanmıştır. Kulak duyduğundan, göz gördüğünden ve kalp düşünce ve inançlarından sorgulanacaktır. (8)
D-) Bazı hadislerde kıyamet gününde, insana ilk olarak namaz hakkında hesap sorulacaktır. Namaz kabul olursa, diğer amellerde kabul olur, namaz kabul olmazsa diğer amellerde kabul olmaz; reddedilir. (9)
E-) Kûr’an’da dine ve dini değerlere iftira ve ihanet eden kimselerden hesap sorulacağı özellikle vurgulanmıştır. (10)
F-) Bazı hadislerde insanın hatta hayvanlara ettiği zulüm ve haksızlığın hesabını vereceği vurgulanmaktadır. (11)
G-) Bir ayeti Kerimede (cahiliyet zamanında) günahsız yere diri diri öldürülen kızların hesabının sorulacağı üstelenmiştir. (12) Bugün kürtaj veya benzeri yollarla bebek aldıran veya düşürten kimseler de aynı sorumluluğu taşımaktadır.
HERKESE AYNI ŞEKİLDE Mİ HESAP SORULACAK
Hayır, herkesin hesabı aynı olmayacaktır; hesap açısından insanları birkaç kısma bölmek mümkündür:
I. Kolay hesap verecekler:
Allah-u Teala İnşikah sûresinin 8. ayetinde; (amel) kitabı sağ eline verilen kimselerin kolay hesap vereceklerini açıklamaktadır.
Allah Resulünden nakledilen bir hadiste şöyle buyurmaktadır: “Eğer, seni mahrum bırakan kimseye sen bağışta bulunursan, senin ilişkisini kesen kimseyle ilişki kurup (aranı düzeltirsen), sana haksızlık ve zulüm yapan kimseyi af edersen, bütün bunlardan dolayı Allah-u Teala senin hesabını kolaylaştırır.” (13)
İmam Sadık (a.s.)dan şöyle rivayet edilmiştir: “(Dünyada) sılay-ı rahimde bulunmak (akrabalarla ilişkide olup, onlarla teşriki mesai etmek), (ahirette) hesabı kolaylaştırır.” (14)
II. Çetin hesap verecekler:
Kûr’an-ı Kerim bir grup ilahi insanlardan bahsederken “Onlar kötü (çetin) hesaptan korkarlar.”(15) Bu kötü hesap (yani çetin, uzun ve dikkatlice hesap) Allah’ın acizliği veya ne uzu billah zor hesaplamasından değil; kulların kendi ameli ve mesuliyetlerinin ağırlığından kaynaklanmaktadır. Buna hadislerde şahittir. Mesela bir hadiste şöyle buyurulmaktadır: “Allah-u Teala dünyada kullara verdiği akıl miktarınca, onları hesaba tabi tutacaktır.” (16) Evet kimin aklı daha fazla ise hesabı da daha ağır ve çetin olacaktır.
İmam Cafer-i Sadık (a.s.), hatta borçludan borcunu alma konusunda kötü davranan birisine şöyle buyurdu: “Dünyada alışverişlerde, insanlara karşı kötü ve sıkıcı davranıp onları zor durumda bırakanlara Allah’da kıyamet günü çetin ve zor bir şekilde hesap soracaktır.”
Elbette, birçok hadis-i şerifte de açıklandığı üzere, kötü ve çetin hesaptan maksat, alınacak hesapta dikkatli ve titiz davranılması demektir; (haşa) zulüm ve haksızlık değildir. “Zira o kimseye zulmetmez.” (17)
III. Hesapsız cehenneme gidecekler:
Bunlar yüzlerce delil ve kanıtı görme ve duymalarına rağmen, Allah’a şirk koşup inatlarını sürdüren kimselerdir. Evet bu tür insanların durumu ortada olduğu için, sorgulanmaya gerek yoktur. Bu yüzden imam Zeyn-ül Abidin (a.s.) şöyle buyurmuştur:”Şirk ehli olan kimselere hesap terazisi kurulmaz.” (18)
Resulullah (s.a.a)den İmam Rıza (a.s.) şöyle bir hadis nakletmiştir: “Allah her şeyi hesap mizanın yanına getirip sorgulayacaktır; müşrikler hariç.” (19)
Bu gerçek Kûr’an-ı Kerimde vurgulanmıştır: “Biz onlara terazi dikmeyeceğiz.” (20) yani hesaba katılacak bir değerleri veya yaptıkları bir hayır söz konusu değil ki onlar için sorgulama yapalım. Onlar olumlu olan her şeyden yoksundurlar; onun için hesapsız, sorgusuz cehenneme atılacaklardır.
Bazı hadislerde zalim, facir ve yalancı önderler, zinakar ihtiyar, cimri zengin ve kıskanç âlim hesapsız cehenneme gidecek kimselerdendir.” (21)
IV. Hesapsız cennete gidecekler:
Uzun bir hadiste şu grupların hesapsız olarak cennete gidecekleri vurgulanmaktadır:
(a) –İlahi emirleri yerine getirme ve günahlardan kaçınmada istikamet ve sebat gösterenler.
(b) –Başkalarıyla olan ilişkilerde kendilerine yapılan haksızlık ve hakaretlere karşı afv edici ve göz yumucu davranıp kin ve intikam duygusu beslemeyen kimseler.
(c) –İlişkilerini, harcamalarını sadece ve sadece ilahi muhabbete dayandıran ve yaptığı her şeyde Allah (rızasından) başka bir şey gütmeyenler. (22)
Bu bölümün sonunda şunu da ekleyelim ki bir çok hadiste de belirtildiği üzere, ekmek için, evlenmek için, cihad için ve hacc için harcanan imkan ve paralardan Allah-u Teala hesap sormayacaktır.
HAKKUNNASIN (KUL HAKKININ) HESABI
Evet en zor verilecek hesap kul hakkının hesabıdır. Hz. Ali (a.s.) günahların kısımlarından bahsederken şöyle buyuruyor: “…. Bağışlanmayan günah ise kulların birbirlerine yaptığı zulüm ve haksızlıktır….” sonra imam şöyle devam ediyor: “Allah-u Teala kendi izzet ve celaline and içerek şöyle buyurmuştur: “İzzet ve Celalime and olsun ki hiçbir zalimin zulmü benden geçmez (onu affetmem) hatta az ve naçiz bile olsa…” (23)
Yine Hz. Emir-ül Mû’minin (a.s.)dan şöyle rivayet edilmiştir:”Allah-u Teala kıyamet gününde şöyle buyurur:(24)
Ehl-i Beyt imamlarından nakledilen bir diğer hadiste ise şöyle buyurmaktadır: “Kıyamet gününde (verebileceği halde borç sahibinin borcunu vermeyen) borçluyu (mahşere hesap için) getirirler ve onun iyi amellerini, borç sahibini razı etmek için ona verirler. Eğer iyi bir ameli yoksa, borç sahibinin günahlarından alıp borçlunun günahlarına eklerler. İşte böylece kısas yapar.” (25)
HESAP VE SORGULAMA SIRASINDAKİ KONUŞMALAR
“Allah içindir tamamlayıcı hüccet (delil)..” Ayetin tefsirinde imam Cafer-i Sadık (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü olduğunda günahkar kimseye şöyle hitap edilir: eğer “biliyordum” derse, o zaman neden amel etmedin? Diye sorulur. Eğer “bilmiyordum” derse, o zaman da neden öğrenmedin? Denilir kendisine. İşte budur Allah’ın (kimseye mazeret bırakmayan) tamamlayıcı hücceti.” (26)
bir başka hadiste ise şunları görüyoruz: “Allah-u Teala, bir mahalle veya bölgede yaşayan salih ve takvalı bir kişiyi o bölgede yaşayan diğer insanlara delil gösterip onları sorgular ve şöyle buyurur: “
Allah-u Teala’nın adalet mahkemesinde bazıları kendilerini kurtarmak için şöyle bir bahane getirip derler ki: “Ya Rabbi, bize mal veya güzellik veya sıkıntı verdin, bunlar ise bizim sapmamıza vesile oldu.” Bunun üzerine kendilerine servet ve güzellik verilen veya türlü sıkıntı ve zorluklara maruz kalan bazı kullarını onların önüne çıkartıp şöyle buyurur: “Sen Hz. Yusuf”tan ve Meryem’den daha mı güzeldin? Hz. Eyyub en çetin sıkıntılara ve hastalıklara müptela olmadı mı? (Neden onlar günahlara müptela olmadılar?) İşte böylece boş mazeretlerle kendini kurtarmaya çalışan insan, mahkum olup, bir şey söyleyemez.
Kûr’an-ı Kerim’e baktığımızda, Kûr’an’da imanlı bir insan örneği olarak Firavunun eşi Hz. Asiye gösterilmiştir. Bu yüce insan, Firavunun sarayında ve bir kraliçe hayatı yaşamasına rağmen, Hz. Musa’nın davetini duyar duymaz ona iman etti ve onca dünya imkanları, servet, makam ve refah onu aldatmayıp çelik iradesiyle bütün bu saiklere galip gelip, ardından da firavunun tehdit ve işkenceleri onu inanç ve imanından vaz geçiremedi ve yılmadan bu yolda ölümü bile seve seve kabullendi.
Öte yandan yine Kûr’an-ı Kerim’de kafir insan örneği olarak; Hz. Nuh ve Hz. Lut (a.s.)ın eşleri gösterilmiştir. Zira o yüce peygamberlerin bütün tebliğlerine rağmen ve yıllarca onlarla birlikte yaşamlarına rağmen; iman etmemiş, davalarında onlara köstek olmuş ve arkadan onları hançerlemişlerdi.
Bu yüzden görülüyor ki mal, servet, güzellik, sıkıntılar, kötü çevre bunların hiç biri insanın hayatında belirleyici değildir. Belirleyici olan insanın kendi irade ve seçme gücüdür. Bu yüzden bunların hiç birisi insan için mazeret sayılmaz.
HESAP ANININ MAHCUBİYETİ
Bir hadiste Ehl-i Beyt imamlarından birisi şöyle buyurmaktadır: “Eğer kıyamet günü ilahi mahkemede insanın düşeceği mahcubiyet ve baş aşağılık pozisyonundan başka bir ceza olmasaydı bile, bu insanın uykudan, yeme içmeden kesilip, rahat ve tembelliği (nefsani arzularını) bir tarafa bırakıp kendi halini düşünmesine yetmeliydi.” (27)
Evet bu dünyada hatta ana-babasının, eşi ve çocuklarının dahi bilmelerini istemediği günahlar (tevbe etmediği ve artık haddi aştığı takdirde) o gün bütün Allah dostlarının ve herkesin gözü önünde ortaya çıkacaktır. Nitekim bazıları, artık o anın mahcubiyet ve rezilliği o kadar kendilerine ağır gelecek ki, ya Rabbi diyecekler biz cehenneme gitmeye razıyız, ama bu mahcubiyet ve rezilliğe tahammülümüz kalmadı.
İşte bu yüzden muhtelif hadislerde ahiret hesabından önce insanın kendi hesabını görmesi ve günün bir miktarını kendisini sorgulamaya ayırıp, yaptığı iyi amellerden dolayı Allah’a şükretmesi ve kötülüklerinden dolayı tevbe edip Hakk Teala’dan özür dilemesi ve geçmişi bir türlü telafiye çalışması gerektiği vurgulanmıştır.
Bir hadiste şöyle buyuruyor: “Bir kimse (bu dünyada) kendi hesabını görürse, kıyamet gününde Allah yeniden ondan hesap sormaz…”
İmam Musa Kazım (a.s.)ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Kim her gün kendisini sorgulamaz ve hesabını görmezse, bizden değildir.” (28)
MUSA AYDIN
KAYNAKLAR:
1- Bihar-ül Envar,, C.7, S.264-74
2- Bihar-ül Envar,, C.7, S.274
3- El-mizan tefsiri, C.20, S.403
4- İsra sûresi:14
5- tefsir-i safi Kehf 49. Tefsiri
6- Nahl sûresi: 93
7- Bihar-ül Envar,, C.7, S.258
8- İsra sûresi: 36
9- Bihar-ül Envar,, C.7, S.267
10- Nahl:56 Ankebut: 13
11- Bihar-ül Envar,, C.7, S.276
12- Tekvir: 8
13-Mecm-ül Beyan,, C.10, S.471
14- Bihar-ül Envar,, C.7, S.273
15- Ra’d Sûresi: 21
16-Bihar-ül Envar,, C.7, S.266-67
17-Kehf sûresi: 49
18- Bihar-ül Envar,, C.7, S.259
19- Bihar-ül Envar,, C.7, S.260
20- Kehf sûresi: 49
21-Mizan-ül Hikme, hesap
22- Bihar-ül Envar,, C.7, S.171
23- Bihar-ül Envar,, C.7, S.265
24- Bihar-ül Envar,, C.7, S.268
25- Bihar-ül Envar,, C.7, S.274
26- Bihar-ül Envar,, C.7, S.285
27- Cami-üs seadat, C.3, S.92
28-Cami-üs seadat, C.3, S.92
...........
İlahi Adalet Mahkemesi
Herkes hazır, eksik hiç kimse yoktur. Herkesin karnesi (amel defteri) eline verilecek ve böylece ebedi yerlerine gönderileceklerdi.
Yargılama tahtı kurulacak ve orada bulunanların dosyaları açılacaktı.
Ancak bu yargı farklı bir yargıdır.
“Ve işledikleri her şey, kitaplardadır. Ve küçük, büyük hepsi de yazılıdır.” [1]
Bu ortam onların içlerine acı bir korku düşürerek dehşete kapılmalarına neden olmuştu. Yalan ifadelerle kurtulmaya çalışıyorlardı. Fakat onlara şöyle hitap edilir:
“Allah’ın, onların hepsini diriltip topladığı gün, size yemin ettikleri gibi ona da yemin ederler ve sanırlar ki bir şey yapıyorlar gerçekten de, bilin ki şüphe yok, yalancılardır onlar.” [2]
Ancak maalesef geç kalınmış, perde arkasındaki tüm sırlar açılarak gün ışığına çıkmıştır:
“Allah, tüm sırları kıyamet günü açığa çıkaracaktır.” [3]
Bazılarının aklı başından gitmiş bir haldedir:
“Onu gördüğünüz gün, bütün emzikli kadınlar; çocuklarını bile unutup bırakır, her gebe kadın, çocuğunu düşürür ve insanları sarhoş görürsün, fakat sarhoş değildir onlar, ancak Allah’ın azabı pek çetindir.” [4] Sarhoş gibi bir vaziyette mahkeme kararını beklemektedirler.
“Bazıları yaşlı gözlerle cehennem ateşini seyrederler.” [5]
“Şarapçılar, bir şişe şarap boyunlarından asılı bir halde ellerine bir şarap kadehi yapışmış, kötü kokusu etrafa saçılmış ve böylece bütün herkes onları tanıyarak onlara lanet okurlar.”[6]
“Haram yiyenler, domuz şeklinde!
Yalancı hakimler, kör olarak!
Benciller de dilsiz ve sağırdırlar! “[7]
Göz zinası yapan şehvet perestler, kızarmış iki şiş gözlerine saplanmış bir haldedirler!
Dünyada kötülerle arkadaş olanlar ellerini ısırarak şöyle derler:
“Keşke o adamla arkadaş olmasaydım! O bize Allah’ı unuttursu ve bizi saptırdı. Keşke peygamberlerin yolunda gitseydim!
“O gün, zalim ellerini ısırıp duracakda ne olurdu diyecek, ben de Peygamberlerle aynı yolu tutsaydım.
Yazıklar olsun bana, ne olurdu filanı dost edinmeseydim.” [8]
“… Allah’ım! Kıyameti gördük ve kabul ettik, şimdi kulaklarımız hakkı duymaya açıktır. Bizi dünyaya döndür de iyi ameller yapalım. Şüphesiz biz bu sahneleri görünce yakine vardık, her şeye inandık.”[9]
“O gün başları göğe çevrilmiş, koşup dururlar, çevirip kendilerine bile bakmazlar ve yürekleri bomboştur.” [10]
Ve şöyle derler:
“Gerçekten de ziyana uğramışlardır Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar. Nihayet ansızın başlarına kıyamet kopunca günahlarını sırtlarına yüklenirler de yaptığımız taşlıklardan dolayı yazıklar olsun bize derler; ne de kötü yüktür taşıdıkları yükler.” [11]
“Rabbimiz, bizi buradan çıkar, gene kötülüğe dönersek gerçekten de zulmetmiş oluruz artık.” [12]
Cevap olarak onlara şöyle denir:
“Susun! Benim salih kullarım münacaatlarında şöyle dediklerinde:
“Şüphe yok ki bir bölük vardır kullarımdan Rabbimiz derler, inandık, yarlıga bizi ve acı bize ve sensin merhametlilerin en merhametlisi.
Halbuki siz, onları alaya aldınız da sonunda beni anmayı unutturdu size bu hal ve siz onlara gülerdiniz.” [13]
İşte bu alay etmeleriniz, sizin kötü sonuca varmanıza neden oldu.”
Daha sonra onların her biri için şöyle denir:
“Tutun onu da zincirle bağlayın. Sonra koca Cehennem’e atın.” [14]
Sen şu ana kadar gördüğün bu sehnelerden dolayı kendine:
“Evet, Allah’a şükürler olsun ki ben de dünyada teslim olanlardandım.” dersin.
“Zaten ben biliyordum ki kıyamet günü kavuşacağım hesabıma.” [15]
Allah’ım! Sana hamd ederim ki, beni hidayet ettin! Kendi salih kulların arasına aldın, bugün başım dik, bütün insanlar arasında utanç duyanlardan değilim.
Allah’ım! Sana hamd ederim ki, beni insanlık yoluna hidayet ettin, kendi evliyanı tanımayı ve onlarla birlikte olmayı bana nasip ettin.
Dünyada hakkı kabullenmem ve ona göre amel etmem benim için ne kadar iyi oldu.
Allah’ım! Şükürler olsun, şükürler olsun sana! Bu sırada tatlı bir ses duyarsın şöyle der:
“Yiyin-için, afiyetler olsun, geçmiş günlerdeki yaptıklarınızın karşılığı olarak.” [16]
O sırada ellerinde -hiçbir sarhoşluk yanı bulunmayan ve zararı olmayan- cennet şaraplarıyla dolu kadeh, etrafında dönerek sana hizmet eden nur simalı cennet görevlileri tarafından istediğinde sana sunulmak üzere hazırdır.
“Kaynakları meydanda, akıp duran şarap ırmaklarından taslar sunulur onlara…
Bembeyazdır o şarap, lezzetlidir içenlere.
Orada ne bir sersemlik var, ne de sarhoş olurlar.” [17]
Ve sen, güzel çehren ve nur simanla Cennet görevlileriyle birlikte Cennetteki sarayına doğru hareket edersin….!
——————
1-Kamer, 51-52
2-Mücadele, 18
3-Mec’meu’l Beyan, c.10 s.472
4-Hac, 2
5- Vesail-u Şia, c.8 s.480
6-Mead (Ayetullah Destgayb) s.84
7- Mec’meu’l Beyan, c.5 s.432
8-Furkan, 27
9-Secde, 12
10-İbrahim, 43
11-Enam, 31
12-Mü’minun, 107
14-Hakka, 30-31
15-Hakka, 20
16-Hakka, 24
17-Saffat, 45-47
........
Amel Defteri
srafil (as) suru çalacak ve şöyle feryat edecektir:
“Ey bedenlerden çıkan ruhlar! Ey dağılmış bedenler! Ey çürümüş etler, kemikler! Ey dağılmış tüyler! Hepiniz geri dönün ve birleşin! Hesap için koşun!”[1]
Herkes kalkarak şaşkın bakışlarla birbirlerine bakar ve akılları karışmış bir halde;
“Burası neresidir?
Şu ilginç sesler!
Bu sesler de nedir?” diye sormaya başlarlar.
Ve sen, onların içerisinde şaşkın bakışlarla, hayretler içerisinde ne olacağından meçhul bir halde! Acaba benim sonum ne olacak? diye düşünürken…
Bu sırada bir ses seni kendine doğru çekerek şöyle diyecektir:
“Gel, gel! Al da kendin oku! Bak amel defterine!”
Bu sesi duyunca şaşkınlığın bir kat daha artacak ve bu ses de kimindir? diye daha kendine sormaya fırsat kalmadan…
Yine bir ses:
“Kitabı’nı oku! Bugün kendi nefsin hesap görücü olarak sana yeter”[2] diye sana hitap eder.
Bu sırada amel defterini alıp okumak için ilerlediğinde, amel defterin sol eline verilir ve okuman için kendi haline bırakılırsın.
İşte amel defterin elinde artık kendi muhasebeni kendin yapacaksın.
Her yerden umudu kesilmiş bir halde amel defterine bakarak şöyle dersin:
“Bu da nasıl bir kitaptır? Küçük büyük demeden tüm yaptıklarımı kaydetmiş.”[3]
Keşke bu amel defterimi bana hiç vermeselerdi de ben de hiç görmeseydim! Dediğinde…
“Keşke yalnız ölüm olsaydı da başka bir şey olmasaydı.”[4] (derler)
Acı ve hüzün tüm vücudunu sarmış, düşüncelerin seni senden alıp gitmiş, seni bekleyen azaptan dolayı korku ve ıstırap içerisinde beklemeğe koyulmuşsundur.
“… Rablerinden çekinir, kötü sorgulamadan korkarlar.”[5]
Tüm bedenin kan ter içerisinde, yeryüzünün titremesi tüm vücudunu sarmış, kendi kendine şöyle söylenmeğe başlarsın:
“Eyvah! Günahlarımı sürekli saklayabileceğimi sanıyordum. Hiçbir sorgu ve sualin olmayacağını zannediyor ve insanların ilahi bir anlam ve hedef doğrultusunda yaratıldıklarını sanmazdım.”
Dünyada şu ayetleri duyduğumda:
“Kim bir zerre ağırlığınca iyilik yaparsa, onu görür. Kim de bir zerre ağırlığınca kötülük yaparsa, onu görür.”[6]
Ben bu sözleri boş ve anlamsız bulurdum.
Allah’ım! Allah’ım! Beni affet! diye yakaracaksın. Fakat sana şöyle cevap verilir:
“Ayetlerim size okunmuyor muydu ki siz büyüklendiğiniz ve günahkâr bir topluluk oldunuz?”[7]
“Ben bugün sizin aranızda adaletle hükmederim. Benim mahkememde hiç kimseye haksızlık yapılmaz.
Bugün güçsüzün hakkını güçlüden alır mazlumun lehine, zalimi hesaba çekerim.”[8]
Sen! Evet, senin amel defterinde Allah’a isyandan başka bir şey yoktur ve acılar içerisinde kıvranır dururken seni dikkatle sorguya çekmelerini beklersin.
“Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. İçinizde olanları, açığa vursanız da gizlerseniz de, Allah onlarla sizleri sorguya çeker.”[9]
Vakit artık senin için çok zor geçiyor ve mahzun bir halde, acaba ne olacak? Acaba benim için bir kurtuluş yolu var mı? diye kendini yiyip bitirmektesindir.
Acaba bana şefaat edecek birileri var mıdır? Acaba Allah’ın beni affetmesi mümkün müdür? diye ümitlenirsin.
Bu sorular aklından hızlıca gelir geçer, ancak vakit geçtikçe senin korkun ve ıstırabın artar, vücudun kan ter içerisindedir ve sen bütün endişelerin ile baş başa kalmışsındır.
Sonunda vakit gelip çatar. Sen endişe içinde adalet mahkemesinde yargılanmaya hazır bir vaziyette beklersin.
Tüm şahitler hazır bir halde. İlk soru sorulur:
Namaz kıldın mı?
Evet! Senin dünyada namaz kıldığın yoktu…
“Namaz, kıyamet günü kullardan ilk sorulacak şeydir.”[10]
Şöyle dersin:
“Allah’ım! Bazen namaz kılıyor ve yine bazı iyi işler yapıyordum.”
Fakat hepsi nafile sözlerden başka bir şey değildir.
Hz. Ali (as)’ın namaz hakkındaki hadisi bir an gözünün önünden geçiverir:
“Namaz, her takvalı kulun Allah’a yakınlaşma vesilesidir.”[11]
Ancak senin ne takvan vardı ne de namazın.
Tekrar senden sorulur:
Ömrünü nerde harcadın?
Gençliğini nelerle geçirdin?
Malvarlığını nereden kazandın ve nerede harcadın?
Acaba velayet nimetinden yararlandın mı?
Kulaklarınla duyduklarından, gözlerinle gördüklerinden, kalp ve düşüncelerin ve tüm inançların hakkında sorgulanmaya başlanırsın. [12]
Bu sorular karşısında vücut ve azalarının verdiği cevaplar hep senin aleyhinde olur.
Çünkü seni kötülükten başka bir şey yapmamışsındır!
Sorular son bulur, artık hiç vakit kalmamış ve senin cehenneme doğru harekete koyulman gerekir!
Ama nasıl?!
Allah’ım! Nasıl senin azabına dayanabilirim? Allah’ım! Yanlış yaptım pişmanım, kurtar beni!
“Ey benim kulum! Dünyada Hz. Ali sana şöyle demedi mi?:
“Kıyamet yakındır, dünya ise çok kısa bir güzergâhtır.” [13]
Buna rağmen neden yanlış yolu seçtin ve kötü işlerden el çekmedin?”
Bu soruya karşılık vereceğin hiçbir sevabın yoktur. Yalnız kendi kendine şöyle yakınırsın:
“Evet, bana kıyamet vardır ve çok yakındır diye söylemişlerdi, fakat ben bu denilenleri hiç dikkate almadım!”
İşte o anda Allah’ın emriyle hak ettiğin ve kendi elinle hazırladığın cehenneme doğru hareket edersin.
Bir anda seni sürekli hakka davet eden, fakat onun davetine asla aldırmadığın Allah’ın Salih kullarından birini amel defteri sağ elinde gülümseyerek:
“Ey insanlar benim amel defterimi alın okuyun, benim saadetimi görün”[14] diye sana şöyle seslendiğini görürsün.
Sen bu sahneyi gördüğünde bitkin bir haldesindir. Fakat o salih kul devamlı kıyamet sahnelerini düşünenlerdendi. Bundan dolayı üzüntün daha da artmakta, mahzun bir halde seni cehenneme götürecek memurlara doğru ilerlersin.
———————–
1-Mead (Ayetullah Destğayb), s.164
2-İsra, 14
3-Kehf, 49
4-Hakka, 25-26
5-Rad, 21
6-Zilzal, 7-8
7-Casiye, 31
8-Biharu-l Envar, c.7, s.268
9-Bakara, 284
10-Biharu-l Envar, c.3
11-Nehcü’l Belaga, hikmetli sözler, 136
12-Tefsir-i Safi (İsra suresi, 36. ayetin tefsiri)
13-Nehcü’l Belağa, hikmetli sözler bölümü, s.168
14-Hakka, 19
———————–
“Kıyamet Yakındır” kitabından alıntıdır.
Yazar: Ali Şirazî Sayfa:24
......
Derlediğim dualar ve bilgiler oldukça uzun sabirla okuyacaklardan Allah razı olsun.Aslında birkaç yazardan okumak iyi.Allah bizleri doğru yoldan ayırmasın.Selam ve dua ile.
Nigar Bedirhan