- 1284 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EŞİNİN KUŞUNA PUŞT DEMEK
Bir çok kişininde farkettiği gibi Türk toplumunu derinden etkileyen ve derinden yaralayan çok önemli, temel bir sorun var. Bu sorun; toplumdaki ahlak çöküntüsüdür. Ahlak çöküntüsünün temelinde yatan en önemli neden ise insanların manevi değerlerini kaybetmeleridir. İyimser tablolar çizmek isterdim ama bilhassa büyükşehirlerde ahlak çöküntüsünün giderek arttığını gördükce dehşete düşüyorum. Sokakta aleni öpüşen insanları görünce mutlu olup “ oleeey yaşasın ne kadar moderniz” diyemiyorum. İsterseniz bu konuda bana geri kafalı diyebilirsiniz. Sevişmek bir insanı anlamanın en keyifli yoludur ama eskiden gizli kapaklı yapılan bazı şeylerin artık alenen yapılmaya başlanması beni oldukca rahatsız ediyor.
Resmi nikah cazibesini kaybederken son yıllarda iyice moda olan muta nikahlı(saatlik yada günlük nikah), imamlı yada imamsız olan sevgililik daha daha özgür daha cazip gelmeye başladı. Resmiyeti olanlar ise aşkı,sevgiyi,saygıyı çabuk tüketerek evliliklerini kurtarmak yerine tahammülsüz davranarak tek celsede yada çok celsede bitirme yoluna gidiyorlar. Evliliklerin çabuk bitmesinin en önemli sebeplerinden birisi insanların evlilik öncesinde her şeyi yaşıyor olmasındır. Tüm duyguların tüketilerek girildiği güya aşk evliliklerinde (aşkın ömrünün birkaç yıl olduğu bilimselleşti) bir süre sonrasında kanser yada kangren olan ilişki mahkemede hakim karşısında Kaş çizerken gözkırpmak,Üzümünü yeyip bağını sormamak, Eşe uçan tekme atmak, gözde sütcü seğirmesi, Başka baharda çiçek koklamak, sık sık yörünge değiştirip babaevi gezegenine inmek, Eşinden ılıdığını söylemek, Düz yol dururken eğri yola sapmak, İntihara kalkışıp ölememek, Eşinin kuşuna puşt demek, Uluorta yellenmek, Ahırdan çıkmış teke gibi kokmak gibi şiddetli sebepler yüzünden boşanmayla noktalanıyor..
Manevi değerlerini kaybeden insanlar dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak görürler ve sadece kendilerine çıkar sağlamaya, arzu ve isteklerini tatmin etmeye, mümkün olduğunca mala ve statüye sahip olmaya çalışırlar. Sorumsuz ve bencildirler. Hatta güçlünün zayıfı ezmesi gerektiğini savunurlar. Bu sorumsuzlukları da sadece kendilerine değil, çevrelerindeki insanlara da zarar verir. Bu durumda toplumun Dejenerasyona ’’soysuzlaşma,soyunun özelliklerini kaybetme’’ yozlaşma" gibi durumlarına yol açar. Sadece kendi menfaat ve çıkarları için yaşayan bu insanlar, nesli tükenmek üzere olan ahlaklı kimseler için ’’saf’’ insan kelimesini sıkca kullanırlar.
Sonuç olarak ayrı kültürlerde yetişen iki insanın bir evi bir odayı paylaşmaları haliyle bazı sorunlarıda beraberinde getirir. Bu sorunları en aza indirmenin yolu sevgi,saygı karşınızdaki insanın kendiniz gibi olmasını beklememekten geçer. Düşünürsek eğer kendimizi bile eleştirirken karşı tarafın sizin gibi olmasını sağlamaya çalışmak biraz saçmalık olur. İki tarafta aynı beklenti içine girdiğinde kültür ve üstünlük çatışmasına neden olurken kişiler değişmeyeceği için ilişkilerde ilk çatlaklar oluşmaya başlar. Bu çatlaklar oluşmaya başladığında evlilik gemisi alabora olmadan oturup karşılıklı uzlaşma anlaşma yoluna gidilmelidir. Artık konuşamaz hale gelmişse evlilik, uzman bir aile terapistine giderek çatlağı tamir ettirmek lazımdır. Unutmayalımki yeni nesil (istisnalar hariç) sorunlu evliliklerden ve boşanmış ailelerden doğan parçalanmış çocuklar olarak geleneksel ve manevi değerleri az bencil ailesine ve topluma faydası olmayan bireyler olarak yetişiyor. Ne yazıkki dejenere olmuş bir toplum çökmeye mahkumdur.
selam ve dua ile
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.