- 1605 Okunma
- 1 Yorum
- 6 Beğeni
Üç abi, boş mahalle
üç abi, boş mahalle
Yaz güneşi ikindi vakti bütün yakıcılığıyla gecekonduların yarısı kırık yarısı sağlam çatılarında oynaşıyordu.
Güneşin bu yakıcılığı sistemli olarak su verilmeyen ve bu yüzden nerdeyse suyu unutmuş olan mahallemizin kuraklığını bin kat daha artırıyordu.
Ara sıra ters esen ılık bir rüzgâr çıkıyordu ama oda banyo yapamayan insanların ter ve uzun zamandır toplanmayan çöplerinin kokusuna boğuyordu mahallenin sokaklarını.
Bizse ne ter kokusuna ne de uzun zamandır toplanmayan bu çöp kokusuna aldırmadan
Mahalle çeşmesinin başında kukalı saklambaç oynuyorduk her zaman ki gibi çocuk sevinçlerimiz de …
O gün
Mahallenin delikanlılarından Ziya, Eser ve Adem abiler ise
az ilerde uzun süredir suyu unutmuş mahalle çeşmesinin beton gölgesinde oturuyorlardı
kendi aralarında sessizce konuşarak.
Bir ara Adem abi istemsiz olarak sesini yükselterek bağırdı ve ders veren bir öğretmen edasında parmağını sallayarak
-"gelecekleri varsa görecekleri de olacak sıkıyorsa gelsin ne kadar faşist varsa" diye kararlı ve kızgın bir yüzle.
Ama
Sonra derin bir sessizlikle sustu!
Adem abı yan komşumuz Aysel teyzenin oğluydu tıp fakültesinde okuyordu ikinci sınıftaydı. Güler yüzlü zayıf ve yaşından en az on yıl daha yaşlı duran Aysel teyzenin kocası Ramazan abi Almanya’ya çalışmaya gitmişti ve bir daha haber alamamışlardı.Yyaşayıp yaşamadığını dahi bilmiyorlardı o yüzden Alman konsolosluğunu yol yapmıştı bir haber alma umuduna Aysel teyze.
Fakat nerede olduğuna ve yaşayıp yaşamadığına dair hiç bir iz yoktu sadece uzunca bir süre önce ülkeden ayrılmış diye bir yazı gelmişti.Nereye gittiği belli değildi o yüzden hastanede hasta bakıcı olarak çalışan Aysel teyzenin yüzünde ve gülen gözlerinin arkasında hep bir hüzün var derdi annem!
Ki;
Bende kaç kere akşamları gece kondu bahçesinde bir ağaç altında sessizce ağladığını görmüştüm Aysel teyzenin…
Haklısın dedi!
Ayağa kalkarak,
Saçları dökülen ve o yüzden her zaman usturayla kafasını berbere kazıttığı için arkadaşlarının kel dediği eser abi sonra cebinden bir mendil çıkarttı ve kafasında biriken terleri adeta okşarcasına silip konuşmasına devam etti kısık sesle
Ama biz Adem abinin bağıran sesine döndüğümüz için oyunu bırakıp artık onları dinler olmuştuk…
Zaten dedi "bu faşistlerin işi gücü kalleşlik kalleşçe öldürüyorlar insanlarımızı ama eninde sonunda halkın gücü yenecek faşizmi" derken evlerinin bahçesindeki çınar ağacının gölgesinde oturan emekli işçi Zafer amcanın gür sesi girdi araya
"Eser oğlum!
Başına şapkanı neden giymiyorsun? kafana güneş geçecek hasta olacaksın yine" diye yarı kızgın yarı sevecen bir ses tonuyla
"Peki, baba" diyerek cebinden boya firmalarının dağıttığı şapkayı çıkartıp giydi başına Eser abi
Ve
O anda devam etti konuşmasına
Muzip bir şekilde gülümseyip "zaten dedi geçen günde okulda sanat tarihi hocamız giy şapkanı başına kafandan yansıyan ışık gözümü alıyor ders anlatamıyorum diye espiri yaptı aklınca derste
Bende hocam örtüler saklayamaz ışığı" dedim cevap vermeden sustu hoca diyerek gülümsedi
Ve
"herkes kelime takmış bu aralar" diye söylenerek yeniden sustu…
O esnada
sessizce konuşmaları dinleyen Eser ve Adem abiden yaşça küçük ama bizden büyük olan Ziya abi ayağa kalkarak
içten ve coşkulu bir biçimde
"abi bende umarım bu sene iyi bir puan alıp girerim üniversiteye" dedi
İkisi de onaylarcasına aynı anda başını öne eğip sallayarak
"alacağına eminiz" dediler
Bu cevap yüzünde adeta yedi veren gülleri açtırdı mutlu olduğu her halinden belli oluyordu Ziya abinin.
Sonra derin bir sessizlik oldu üçü de susmuştu ki
Adem abinin sesi bozdu o sessizliği
Tuh! Dedi
Sigaramı da evde unutmuşum!
Ben o arada konuşmalarından faşistlerin nasıl birileri olduğunu düşünüyordum ve hep ninemin bana anlattığı masallarda ki tek gözlü dev yaratıklarla eşliyordum faşistleri ki ;
Adem abi beni yanına çağırdı
Koşarak yanına gittim ve
"efemdim abi" dedim
"Hadi koşarak bize git de masamın üstünde sigaram ve kibritim var anneme söyle onu versin sana al getir…"
"Tamam abi" diyerek koşarak Adem abilerin evine gittim.
Tam bahçeye girmiştim ki gök gürültüsünü andıran ve ölüm kusan o sesleri duydum.
Korkup hemen bir ağacın arkasına saklandım.
Bahçelerinde sessizce oturup ağaçların gölgesinde güneşten korunmaya çalışan mahallelinin bir anda silah seslerinin geldiği yöne doğru koştuğunu görmeden çığlık çığlığa bağırtılarından anlamıştım ama hiç kımıldamadım saklandığım ağacın arkasından.
Aysel teyzede o anda fırlamıştı evden
"eyvah!" diye feryat figan.
O gün ben hiç gidemedim akmayan o çeşmenin başına ve bir daha hiç görmedim o üç abimi
Sadece mahalleye çöken hüznü ve insanların gündüz vakti öldürülen o üç delikanlı için ağıtlarını dinledim.
Çocukluğum boyunca
...uzunca bir süre.
Taylan KOÇ
Üç abi, boş mahalle Yazısına Yorum Yap
"Üç abi, boş mahalle " başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.