Tansiyon
Birkaç gün önceydi.Hem yürüyüş olur, hem gazete alırım bahanesiyle çarşıya çıkmıştım.
Her zamanki gibi aldığım gazete gözlerden ırak en diplerdeydi galiba. Bu kez yerini
bilmeme rağmen gazeteyi bulamadım. Sinirlendiğimi belli etmeden içeriye girdim ve
orda oturan türbanlı kadına sordum.Hemen oradaki çocuğu gönderdi. Aramama rağmen bulamadığım gazeteyi çocuk elime verdi.
Eve dönüşte büyük halamın torunu Sevil’i postanenin önünde gördüm.Sevil geçen günkü
kardeşlerimle birlikte yaptığımız parti tartışmamızdan sonra gülümsemekle gülümsememek
arasında gülmeye çalıştı. Sanki yabancı biriydik. Üstünde kardeşi Tunanın ördüğü mavi hırka vardı. Hırkaya sarınmış duruyordu.
"Merhaba. Nasılsın sevil, n’apıyorsun?"
"Tuna’yı bekliyorum. Postaneye faturaları yatırmaya girdi."
Biz daha fazla konuşmaya fırsat kalmadan Tuna postaneden çıkıp gülümseyerek yanımıza geldi.Tuna’yla selâmlaşıp öpüştük.
Tuna:
"Küs müyüz neyiz, hiç gelmiyorsunuz?"
" Yok kız valla, niye küselim. Geçen gün Rüveyde’de sizi andık. Havalar biraz düzelsin de gidelim, dışarda açık havada bahçede otururuz dedik"
" Havalar şimdi de güzel!"
" Biraz daha ısınsın."
"Bekleriz. Rüveyde’lere giderken bizi neden çağırmadınız?
" Orda sizi konuştuk ama, önce aklımıza gelmedi nedense. Oraya gidince düşündük ama geç vakit oldu diye söylemedik. Hem oraya annemi de götürdük. Bin bir nazla gitti. Oysa
gitmeyi istiyordu.Hastayım diye gitmek istemediğini söylemiş Nazife’ye. O da tamam anne
öyleyse gitme demiş hemen. Herhalde biraz ısrar etmesini beklemiş. Nazife o zaman sana
bir tarhana çorbası yapayım iç demiş. Ses çıkarmamış. Oraya gittiğimde Nazife çorba yapıyordu.Nazife annemin surat astığını çorbayı içmek istemediğini söyledi. Ben o biraz
Rüveyde’ye gitmesi için ısrar beklemiş galiba dedim. Annemin yanına gidip biraz dil döktüm.Hava güzel,. Temiz havada açılırsın dedim. Annem de bizimle gelmeye razı oldu.
Yoksa öğlen içmesi gerken hapı bile içmeyeceğini söylüyordu. Bizimle gelmesine sevindik."
Tuna:
"Çok iyi olmuş. Fatma sana Kur’an gönderdi."
"Sağolsun. Bizimkilerden duymuştum bana kur’an gönderdiğini."
" Kimse bilmiyordu. Onlar nerden öğrenmiş ki?"
"Bilmem, belki Rüveyde falan söylemiştir."
"Çarşamba günü müsait misin? Sana gelse, hem de Kur’anı getirsek."
O gün için Ankara’ya gitmeyi düşünmüştüm ama onları geri çevirmek istemedim. Başka bir
gün giderdim artık." Buyrun, gelin, bekliyorum." dedim.Tuna senin telefon numaran bende
yok. Belki gelmeden ararım. Numaranı alayım dedi, verdim.
Çarşamba günü zil çalıp açınca karşımda sadece Tuna’yı gördüm. Hoşgeldin deyip uzattığı
Kur’anı Kerimi elinden alırken.
" Sevil niye gelmedi? diye sordum."
Tuna onun kursta olduğunu söyledi. Gelebilirse gelecek dedi. O an Sevil’in gelmeyeceğini
anladım. Kursa bizi tercih etmeyeceğini bilirdim:
" Kız yoksa parti falan için mi gelmedi. Bizim kızlara parti konusunu Sevil’in yanında hiç
açmamalarını tembihledim. Geçen gün çarşıda Sevil’e biz kardeşler sanki üç koldan yüklendik gibi geldi."
" Yok, yok onun için değil. Amaan, parti ne ki hem. Bizler akrabayız."
Konuşmasının ardından ekledi."Bakıyorum parti bayraklarını asmışsın."
" Ben asmadım.Geçenlerde Bilgen gelmişti. Bayrakları partiye gidip Jüliş getirmiş. Bilgen’e
bayrakları beraber asalım abla, bana yardım et dedi. Bilgen de, bu partiyi desteklemediği
halde, peki dedi. Birlikte astılar bayrakları ve başkan adayının resmini. Tabii ben de ses çıkarmadım. Partiyi değil ama adayı destekliyorum."
Tuna:
" Ben de bu partiyi tutyorum. Şu kanalları izliyorum tv’de hep."
"Ben de aynen o kanalları izlerim."
Biraz sonra bizim kızlar da geldiler. Annem de gelseydi keşke dedim. Annem hastaymış. Bir
şey götürsek mi acaba dedim. "Ben bir şey yemem demiş yine..
Tuna ve kardeşlerimle yiyip içip oturduk. Akşama doğru kardeşlerim marketten anneme ve
kendilerine bir şeyler alacaklarını söylediler. Tuna birlikte çıkalım, ben sizi arabayla markete bırakayım dedi.
Giderlerken Nazife bana annemin yanına biraz gitmemi söyledi. Ben de gidemeyeceğimi
mutfak, içeri dışarı, açık pencere bolkon derken üşütmüştüm. Boğazım acıyordu. Keşke
gitseymişim. Annemin tansiyonu çok yükselmiş annemin yanına geldiklerinde. Biliyorum ki
bizler yanında olmadığımız için, üzüntüden çıkmıştır tansiyonu. Annemin tansiyonu üzülünce yükselir. İyi ki bir şey olmadı. Kendimi ömür boyu affetmezdim.
19. 3. 2014 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
yaşlanınca insanın alınma kat sayısıda artıyor...eeeee dünya hali dramları yaşıyoruz usta her daim makyajsız olduğu gibi yazan kalemi kutluyorum saygılar
glenay
Annem de öyle oldu.
Bizler de olacağız belliki..
Çok teşekkürler,
selâm ve saygılarımla..
hayat çok ilginç
hepimiz yaşıyoruz
yaşarken o an önemli olan olaylar
inançlar destekler
gelen bir haberle
alınan havadisle tüm anlamını yitiriyor
biz de işte Elvan'ın vefatından dolayı hem üzülmüş hem de Erk'in tepkisine daha doğrusu tepkisizliğine kızmıştık.
O sırada, bir telefon geldi.
kayınpeder acile yatırılmış.
O zaman hiç bir şeyi düşünemiyorsunuz
anlamsız kalıyor dünyevi işler
sonra tekrar
hastalar iyileşince hayata dönüyorsunuz.
içinizden geldiği gibi anlatmışsınız
ben de içimden geldiği gibi anlattım
tebrik ve saygılarımla düşündaşım
glenay
Evimiz arasında bir apartman olduğu halde o gün anneme gidemediğime
çok üzüldüm. Ya dedim Allah korusun bir şey olsaydı, kendimi ölene kadar suçlardım. Biraz da yanında kardeşlerim var diye boş veriyorum.
Beni bugün de beklemiş. Rahatsızlığımdan dolayı gidemedim yine..
Çok teşekkürler düşündaşım,
Yazıma hiç kimse yorum yazmadı diye üzülmüştüm.
( Nedense her şey karşılıklı dünyada.)
Selâm ve saygılar..
ersinbaşeğmez
b.
sayarın başına yeni oturdum
ama,
haklısınız sonuçta her şey karşılıklı düşünüyor insnalar