- 717 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ben Yolcuyum / 1
İstanbuldan yürüyerek Çanakkaleye bir yolculuk yapmak istiyorum ,
bana delisin diyorlar evet deliyim ama velidir düşüncem
neden olmasın benim Atalarım hacı olmak için aylarca yol gitmişlerse
hac kadar kutsal bildiğim bu yollarıda aynı duygularla
Ataları mı ecdadı mı şehitleri mi ziyaret edebilirdim
onların ruhani halleriyle vatan için neler çektiklerini hissetmek
yokluk içinde açlıklarını yaşamak kanlarıyla bastıkları yollardan
sanki onlar önümden az önce geçmiş gibi basmak
kanlarıyla tenleriyle ruhlarıyla bir bütün olmak
özellikle çocuklarımızla gençlerimizle bir bütün olarak çıkmak istiyordum
vatan emanetin kutsallığının vefasının vebalinin ne çok zor olduğunun
farkına varılsın düşüncesiyle
başka bir baharlı nadaslara bırakılan aşk gibi kalıyor
çokluk oyuyla otobüsle gidilmesine karar veriliyor
ve bir heyacanla yola koyuluyoruz
öyle heyacanlıyım ki kimse görmesin kalbim sesini dumasın diye
bastırıyorum elimi kalbime
geçmiyor daha bir fışkırıyor mücellaşıyor
üstüne birde sorumluluk alınca emanetin bağrı taş oluyor
emaneti taşımak verilen kutsal bir yemin gibi
verilen emanetli sözleri yerine getirmek vefanın borcu geliyor
bizi götürecek otobüs tam saatinde geliyor
otuz kişiyiz kimsede ses yok belliki onlarda heyacanlı
yol uzun hisler ince ince nağmeli yürekler dolu gözler yaşlı
otobüs birden bir yeşillik ormana dalıyor
önümüze yol gösteren askerler çıkıyor
nerden çıktı şimdi bütün bunlar
kazamı oldu acaba düşüncesi geliyor ilk önce
şöfere soruyorum bir baksak mı acaba doğru yoldamıyız
ses yok
sanki konuşmamak için herkez sözleşmiş
zifiri bir karanlık gecenin içine çökmüş olmasına rağmen
her yer ışıl ışıl yanıyor baktığımız her yeri görebiliyoruz
kafalarda sorgusuz suslu sorular cevabsız kalıyor
herkezde bir suskunluk gidebileceğimiz tek yol var ordan devam ediyoruz
önümüzde askerler yolun sonuna geliyoruz
çıkmaz sokak hava aydınlanıyor
bir asker bundan sonra kendiniz devam edeceksiniz diyor
korkmayın ben size yardımcı olacağım iyi bilirim buraları
” Ben yolcuyum ” demek istiyor
dikkatle bakıyorum askere mavi gözleri heybetli duruşu
son derece temiz asker kıyafeti içinde düzgün türkçe konuşması
dikkatimi çekiyor
tüfeği hiçde şimdiki tüfeklere silahlara benzemiyor
uzunca boyunu aşmış boyu namlusudan kan damlatıyor
aklıma sormak istediğim çok sorular geliyor
soramıyorum gizli bir kuvvet mani oluyor
oysa hiç korkmuyorum tam tersi garip bir heyacan içindeyim
nerden geldiğini bilmediğim bir cesaretle
mehmedim isminiz diyebiliyorum sesim dahi kendim zor duyuyorum
” mehmet ” diyor
devam ediyoruz yolumuza
sırlı bir yolculuk sırlarıyla dolu
ilk durak kilitbahir
Kınalı kuzum Hasanım anasının mektubu
kulaklarımda çınlıyor
Yavrum..Hasanım kınalı kuzum
mektubun geldi dünyalar benim oldu
köy katibi okudu ben ağladım.
Yavrum kumandanınıda arkadaşlarınıda sakın ola kırmayasın
Kumandanın senin baban yarısıdır sözünden çıkmayasın
Arkadaşlarında bundan sonra dünya ve ahretteki gardaşındır
Gayri buradaki gardaşlarını unutasın
hasanım kumandanın başındaki kınayı sormuş ,bunda bilmeyecek ne varki.
Bizim buralarda Allah için kurban seçilen koçları önce kına ile süsüler sonra kurban ederler.
Bende 4 kardeşinin içinde seni kurban seçtim bu vatana.
Hz ismaile kardeş olasın diye seni kınaladım.
Anam yakmış kınayı adak diye
Bende vatan için kurban doğmuşum
Anamdan Allah’a son bir hediye
Kumandanım ben İsmail doğmuşum…..
” Ben size taarruz emretmiyorum.Ölmeyi emrediyorum.
Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize ,
aşka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir. ”
Atatürk
Çanakkale geçilmez denildi son kaleydi ve öyle oldu
ordan geçildi ordan ulaşıldı tüm zaferlere
ve deniz kilidini ordan açtı tüm seferlere
.... devam edecek
Gülay GÖKTÜRK