- 479 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
gönderilmemiş mektuplar 456
Hayatla mücadelemde saflarımın çoğunu kaybettiğim günlerdi.45li yıllar, Birbirinin aynı olan günlerde bana uzatılan her dalı işte beni kurtaracak dal diye hiç geri çevirmeden tutuyordum.Dört duvar arasındayım. Ama ben girmedim buraya, onlar soktular. Sebep dedim;adam gibi düşün. Adam gibi konuş dediler. Adam gibi bir düşündüm, iyi ki girmişim buraya dedim. Neden mi? Kim engelleyebilir ki artık beni? İstediğimi düşünürüm bu kör karanlıkta, istediğimi yazarım karanlıkta kaybolmuş tozla kaplı duvarlara, istediğim yere giderim kimsenin bilmediği hayal dünyamda. Bir daha düşündüm ‘adam gibi’, iyi ki girmişim dedim. Meğer özgürlük dört duvar arasındaymış.
Daha elimi uzatır uzatmaz kırılacağını biliyordum oysa yenilgiyi asla kabullenmeyen beynim, sevmekten hiç yorulmayan yüreğim, alarm zilleri çalıyordu sanki ikisini de kaybetmek üzereydim.Ben, ben olmaktan çıkıyordum. Bunu fark ettiğim anda bir şey yapamamanın acısıyla gittikçe kabuğuma çekiliyordum. Zevk aldığım hiç bir şey istemiyordum. Ne beklediğimi de bilmiyordum. Bitmeyen geceler, huzursuz uykular, uyanmak istemediğim sabahlar birbirini kovalıyordu.Geleceğe dair umutlarımın birer birer beni terk ettiği o günlerde sürpriz yaptın sen bana birden çıkıverdin karşıma işte.
Yüreğim yeniden canlanmaya başladı. Nasıl olduğunu unuttuğum gülümseme yeniden yayıldı yüzüme. Kabuğum kırıldı, karanlık dağıldı, umutlar yeşerip içimdeki yerini aldı.
Sabah olsun diye odaları arşınladığım gecelerin bitmesini istemiyorum artık. Çünkü sen varsın. Seni yaşamak istiyorum.
Yaşadıkça çoğalacak sın. Sonsuz bir keşfe çıkacağım seninle. Her gün yepyeni şeyler bulacağım sende keşfetmekten, seni öğrenmekten hiç bıkmayacağım.
Yastığa başıma koyup gözümü kapadığım da içimi sonsuz bir huzur kaplayacak biliyorum. Aylardır uyuyamadığım uykuları bir çırpıda uyuyacağım. Yürek çarpıntılarıyla dolu karanlık saatler bitecek. Gecemi de gündüzümü de sen dolduracaksın. Senden öncesine ait ne varsa hepsini döktüm denize. Kimselere vermeye kıyamadığım maviyi getirdim sana, al ve yerleştir yüreğine.Seninle birlikte yenilendiğimi hissediyorum. Her sabah yeni güne değil, mutluluğa uyanacağım. Her sabah bütün hücrelerimin sanki ilk kez o gün doğmuşlar gibi harekete geçişini hayret ve heyecanla izleyeceğim.Sesini duymak gücümü artırıyor, tükenmeyecek bir enerji veriyor.
Sen benim için bir şanssın. Hayat her zaman böyle şanslar sunmaz insana. Sunduğunda da bunun değerini bilmek gerek. Ve ben, Hayatın bana verdiği bu şansı sonuna kadar kullanmaya kararlıyım. Bir öyküsün sen artık hep yazılacak ama sonu hiç gelmeyecek bir öykü.
sen benim için bir şanssın ve seni bırakmaya hiç niyetim yok ......................
İçimde derin yarıklar bırakıyorsun git dediğim cümlelerde.Yanık kağıt uçları kokuyor hava.Ben ki sana git demedim hiçbir zaman, gittiğinden dolayı gitmeleri ezberlemiş gözlerime ağır gelir gözyaşları biliyorsun. Of bu ne ağır bir akşam, bu nasıl derin iç soluklanması ölüm desem bu kadar kara değil. Ezberi bozulmuş kederler taşıyorum satırlarımda. Soluklandığım dünyanın insanıyım hala. Soluklandığını kıyıların ıslaklığında gözyaşlarım. Bu kaçıncı sarhoşluk ne önemi var. Bütün sarhoşlukları m bile sana çıkıyor ezberliyorlar ezelden
Ve hayır ama. Dillenmeli bir kez gördüğüm akşamın yapışkan sevdası dillerde. Ardında kocaman yalnızlıklar saklı sevdanın ayakları terlemeli rıhtımda. Suskunluğu altın bilmiş kalabalıklara inat sözler akmalı geceme. Bilesin istiyorum, yakışmıyor o dudaklara bu hüzün. Hani çocukluğumuzun masallarındaki gibi bitmeli kötü başlangıçlar. Bir yerde iyi bir şeyler olmalı. Duymalı bunu herkes. Birilerinin sevinç şaşkınlığını yüzüne yapışmalı çıkmalı karşıma. Diğeri patlayıncaya kadar oh be demeli. Demeli işte.
Koşup gelmeli mutluluk ayaklarımın dibine, kapıyı açtığımda çıkmalı karşıma, piyango gibi çalmalı telefonumun zili, içimi serinlet meli telefondaki ses, dilimi uyuşturmalı, kala kalmalıyım oracıkta sevinçten. İçimde bahar çiçeklerinin kokusu, şaşkın, çocuksu ,çırılçıplak , sap salak ama.
Göğsümü yaran bu şarkılara kapamalıyım kulaklarımı biliyorum. Her sözcüğü özenle seçip saklıyorum heybemde. Bütün harfleri parlatıp büyütüyorum. Yanık kağıt uçları kokuyor hava. Kim bilir belki bu sabah ,belki akşam , belki…
Belki isimsiz telefonların birinde senin nefesin…
Kim bilir?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.