GÖRÜNENİN ARDINDA GERÇEKTE NE VAR?/Ali Türer
İktidar pek çok cephede adı konulmuş ya da konulmamış bir savaş veriyor. En çok da Cemaate ve muhalefete karşı verdiği savaş var miting meydanlarında dilinde. Ama verdiği asıl savaşı görmek için galiba başka bir yere bakmak gerekiyor.
Belki de soruşturmaların sulandırılması yolunda bu kadar kararlı olmanın arkasında gözlerden saklanmaya çalışılan önemli başka bir şeyler var.
Meclise gelen fezlekelere dayanak olan belgelerin AKP milletvekilleri dâhil gözlerden kaçırılmaya çalışılmasının altında yatan asıl gerçek ne?
Belki de sorulması gereken soru budur.
Soruşturmaları, HSYK’yı kontrol altına almak, hatta internet yayınlarına sansür getirmek gibi iktidarın biraz da şaşırarak izlediğimiz pek çok girişiminin altında daha büyük bir tehlikeyi savuşturma gibi bir niyet olmasın?
Anlaşılan o ki karanlık işler, ilişkiler içinde at koşturan bazı muktedirler bir taşla birkaç kuş vurma peşinde olmuşlar. Bölge liderliği için coğrafyaya şekil vermek, kara para ile ekonomide suni rahatlık sağlamak, kayıt dışı ilişki ve para gücü ile yandaşlar arası çıkar birliğini güçlendirmek gibi uzun erimli hedefler üzerinde çalışmışlar. Siyasi ikbal arayışı ile kayıt dışı paradan bireysel nemalanma iç içe geçmiş.
Fezlekelerin dayanağı diye internete sızan, gazetelere de ucundan kıyısından yansıyan belgelere (şayet doğruysa)bakınca insana bunları düşünmeden edemiyor. Hal böyle ise, bu girişimci ruha şapka çıkarsak yeridir.
Ama gerçekler de üzeri örtüldüğü yerde uzun süre durmuyor işte.
Belki de son günlerde Gülen hareketine yönelik ortaya konan öfke, henüz tam anlamıyla vakıf olmadığımız, sadece ufukta küçük bir parçasını görebildiğimiz bazı kirli çamaşırların açığa çıkmasında oynadıkları rol ile doğrudan ilgili.
Bu durumda miting alanlarında tanık olduğumuz kışkırtmalar, hakaretler, vicdanları sızlatan ifadeler, siyasi olgunluğa sığmayacak hoyratlıklar da başka bir anlama bürünüyor. Üstü örtülmeye çalışılan rezaletin büyüklüğünden mi kaynaklanıyor bütün bunlar, diye sormak geliyor insanın aklına.
Gerçekten bu nefret söylemlerinin, halkı birbirine kışkırtmaların asıl sebebi ne?
İktidar partisi lideri hayatının baharında gaz mermisiyle vurulup ölen çocuğu miting alanında terörist ilan ediyor. “Evladımın katilini bul.” Diye seslenen anneye ve babaya “sen ne mesaj veriyorsun?” diye sesleniyor.
Berkinin yüzü poşuluymuş, elinde sapan, demir bilye savuruyormuş, polis kaç yaşında olduğunu anlayamamış. Gaz fişeği atan polisin avukatı gibi konuşan Sayın Erdoğan’ın elinde Berkin’in görüntüleri mi var? Varsa neden polis hiçbir görüntü bulamıyor? Varsa versin o görüntüleri de cinayet açığa çıksın. Cinayet nasıl işlenmiş herkes görsün, bilsin. Ailenin istediği de bu zaten.
Bir kişinin burnu bile kanamadan, bir kişinin ayağına bile basılmadan yüz binlerce insanın Berkin’i yolcu ettiği cenazenin arkasından insanlara neden polis gaddarca saldırıyor? Berkin’i öldüren polisleri savunurken, daha sonra olaylarda öldürülen bir gence başbakan neden bu kadar sahip çıkıyor?
Madem olaya bu kadar vakıf, o zaman neden bu gencin öldürüldüğü yerde 42 mermi kovanı bulunduğunu, o sırada o bölgede lambaların neden yanmadığını, olayların merkez üssü olan bu yerde tek bir polisin bile neden olmadığını niye bize açıklamıyor? Bir de Berkin’e sahip çıkan insanlara saldırmak için, öldürülen bu genci neden kullandığını bize açıklamalı.
Muhalefete alçak, şerefsiz gibi sıfatlarla saldırırken “bunlar Şia’yı da aştılar” diyebiliyor. Hakaret ederken Alevileri örnek gösterecek kadar kendisini şirazeden çıkaran, çaresiz durumda bırakan, korkutan, nedir? Nasıl bir siyaset, ne tür bir liderlik gösterisidir bu?
Kamuoyu bütün bu sorulara tatmin edici cevaplar arıyor?
Bu söylemlerle kitleleri bu gün kamplaştıran, yarın ülkenin birliğini bütünlüğünü temsil etmek için Cumhurbaşkanlığına aday olur mu dersiniz? Yoksa “bu söylemler Cumhurbaşkanlığına hazırlığın birer göstergesi zaten” mi dersiniz?
Ölçüsüz ve endazesiz saldırı da ana muhalefetin de iktidardan aşağı kalır bir yanı yok. Ana muhalefet partisi başkanı da doğrudan “hakaret” olarak tanımlanabilecek sıfatlar kullanıyor başbakan için. Böylece Başbakanın söylemlerinin meşruiyet kazanmasına destek oluyor. Halkı kamplara bölerek, siyasi kavgayı sertleştirerek ortaya çıkanları gözlerden kaçırma, kazasız belasız üç seçim sürecini atlatabilme politikasında iktidarın değirmenine su taşıyor. Kendisi de aynı şeyi yapıyor.
İktidarı ile Muhalefeti ile kurtarıcılar nefret duyguları içinde öylesine birbirine girmiş durumdalar ki; iki acılı babanın gösterdikleri sağduyu, ortaya koydukları irade ile aralarında nasıl bir uçurum, duruş ve duyuş farklılığı ortaya çıktığını göremiyorlar. Ama halk bunu görüyor.
Berkin’in Babası, telefon edip Burak’ın Babasına “Senin oğlun benim de oğlum” diyor. Burak’ın Babası, “evlat acısının kıyaslaması olmaz diyor, acımızı alet edip nefret ortamı oluşturulmasına izin vermeyeceğiz diyor.”
Süre giden siyaset kavgalarının tam ortasında, acının olanca şiddetine rağmen halkın sağduyuyu koruma konusundaki şu kararlılığına; liderlerde göremediğimiz şu olgunluğa, ortaya çıkan şu ironiye bir bakar mısınız?
Aktif siyasetin içinde olmayan insanımız, bıçağın kemiğe dayandığı yerde başımızdaki siyasilerden daha siyasi davranıyor.
İşte gerçek siyaset budur.
*********
Ekmek almak için yola çıkmıştı
Yeşili iğdiş etme görevlileri
Ateşleyince fişeklerini
Ana babanın tutunduğu dal
Gözbebeği, taze sürgün
Koptu
Çığlığı duymayana
Yüreği soğumuşa
Bulandırdığı suda
Ava çıkmış bezirgâna
Artık şiir yazmak yok.
Köşe başlarında vurulan
Hastanede eriyip yüreklere akan
Can ışıkları yazılacak bugün
Adları önemli değil, Burak ya da Berkin
Katilleri biliyoruz
Unutmayacağız
Ellerimiz yakalarında
Bilinsin.
12 Mart 2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.