- 772 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Böcek Mi Bebek Mi?
Böcek Mi Bebek Mi?
Günümüz çeteleşen insanları, bebekler gibi! Akılları basmayınca bir grup içinde kendilerine yer arıyorlar; bu gruplar çeteler, ideolojik örgütler, dinsel gruplar, siyasi gruplaşmalar olabilir! Toplum tam gelişmeyince bu haller kaçınılmaz! Bebekler, kendi aralarında çeteleşince mahallenin iki bakkalından biri bebeklere çikolata verip diğerinin cam çerçevesini kırdırıyor!
Bebek akıllı yaşlıları bir araya getirenler de onlara kendini toplum içerisinde ifade edeceği bir ortam sunmuş oluyor; tabi ki karşılığı, ideolojiye veya gruba destek! Bazı niteliksizler de kendini ifade edeceği ve niteliksiz yanının kapatılacağı ortama kaçıyor!
Bazısı da toplumsal olarak bir gruba girmenin heyecanını yaşıyor; insani ilişkiler açısından! Bunların tamamı toplumun eksik yanlarının ideolojik ya da dinsel ya da diğer egemen gruplarca kullanılmasına yol açar!
Bebeklikten kurtulma çaresi var mı?
Elbet var!
Önce kişi kendinin böcek ya da bebek olmadığını kabul edecek! Buradan başlar gelişim! Evrensel eşit insan olarak, diğer insanlarla; hak ve hukuken eşit olduğunu kabul edecek! Çağdaşlarından ya da “Orta Çağ” dan hiçbir kutsal kişinin kendinden insan olarak üstün olmadığını bilecek! Kendi idealinin ya da fikrinin de diğerlerinin fikri kadar önemli olduğuna inanacak! Popüler kalabalığa, aklı yatmıyor ise boyun eğmeyecek! Kendi kişiliğini kendi oluşturacak ki başkaları kendi menfaatlerine hizmet ettirmek için ona paket kişilik sunmaya kalkmasın! “Kurtarıcı” olarak sunulan, kendi gibi eşit bir insanı kendinden üstün olarak kabul edip kendini düşürmeyecek! Toplum içinde kabul görmek adına menfaat çetelerinin yardakçılığını yapmayacak; zaten o menfaat çeteleri, işi bitince sifonu çeker! Bunu bilecek!
İnsanların önü açık olsa sorun kalmayacak da öyle bir kapatmışlar ki bakın size örnek vereceğim: Eskiden köylerde subaşında oturulurdu; kadınlar gelir, erkekler gelir, karşılıklı sohbetler edilir, dertleşilir hayatın günlük sorunları ya da stresi atılırdı. Belki orada ilişkiler de kurulurdu! Şimdi aynı köye gidin, genel olarak konuşuyorum; toplumsal bir kaynaşma göremezsiniz, kadınlar-erkekler ayrı ayrı olsa yine muhabbet göremezsiniz! Kutuplaşma ve uzaklaşma her yerde var! Bunun doğal sonucu olarak insanlar bunalıyor ve kendini ifade edeceği ortam arıyor bu ortamı çoğunlukla kim sunuyor onlara, bilin? Siyasi, ideolojik ve dinsel (Mezhep) alanda menfaat kollayanlar, bu ezik insanlara kendilerini toplumda ispatlayacağı bir fırsat sunuyor! Bedeli de ağır oluyor…
Çokları, siyasi, ideolojik ve dinsel (Mezhep) alanda insanlara kendini ifade etme şansı sunanlar tarafından yönlendiriliyor! Bu toplumsal alanın daraltılmasıyla oluyor! Şehirlerde bile parklarda insanlar rastgele otururken diğeriyle muhabbet edemiyor! Kimdir, neyin nesidir; hırı mıdır, hırsız mıdır? Bu korkular insanları güya güvenilir sanılan yukarıda bahsettiğim siyasi, ideolojik, dinsel gruplara itiyor!
Parkta dolaşırken, yalnız oturan Nurten ablayı selamlayıp ve az ilerde yalnız oturan Cemil abiye selam verip yanına oturdum, sohbet etmeye başladık; dedim “Abi neden yalnız oturuyorsun, bak orada Nurten abla var beraber otursanız da sohbet etseniz?” dedi; “ Olmaz! Günah olur!” Neden günah olsun ki iki yaşlı insan, neden parkta sohbet edemesin? Neyse ezan okundu, Cemil abi namaz için kalktı; Nurten ablanın yanına gidip ona da aynı şekilde sordum; “Abla neden yalnız oturuyorsun, Cemil abi de yalnız oturdu karşında ve gitti; iki çift laf edersiniz?” Dedi; “Olmaz! Dedikodu olur!” Ve ben pipomu alıp bir köşeye günah olmayacak şekilde ve dedikodu olmayacak şekilde oturdum ama bakın pipo sağlığa zararlıdır, oradan yakalanırım; hem ezan okunuyor koskoca adam ezan okunurken pipo tüttürüyor!
Başka bir anım; amcam hastanede yatıyordu, hanımla ziyarete gitmek için yola çıktık; tam o sıra Cuma ezanı okundu, bir komşumuz kadın, hanıma fısıl fısıl soruyor; “Abi cumaya gitmiyor mu?” o da cevap veriyor; Bu gün hasta ziyareti için çıktık!” Kadın ısrar ediyor; “Cuma’dan sonra gidemez miydiniz!” ben dayanamadım dedim ki; “Ben cumaya gitmem!” kadın -ay ne ayıp- ifadesiyle yüzünü ekşitip hanıma; “Ben olsam müsaade etmezdim, yollardım!” demez mi? Ha benim kişiliğim yok da beni hanım yönlendirecek aklınca! Yani ne yapsanız boş! Sistem kurulmuş; yani ya siyasi, ya dini, ya da mesleki bir gruba doğru itilmeniz kaçınılmaz!
Son tahlilde; hatıraların, gelecek nesle genlerle aktarıldığını bilimsel olarak ispatlamışlar! Bundan soyun önemi de anlaşılabilir; insanların, saçma-sapan işleri tekrarlamasının da mantığı çözülür! Yani atasından aldığı korkular ve becerileri yeni nesil miras alıyor! Bu nedenle eski yarasız öğretilerden kurtulmak kolay olmuyor! Yani değişim, yüz yıllara yayılıyor! Farkında olanlar ek çaba gösteriyor elbet! Ne bekliyorsunuz, kara eşek karpuz getirecek siz de yiyecek misiniz? Çok beklersiniz!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.