- 743 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Türk Gençliğinde Kültürel Yozlaşma
Kültürün tanımı hepimizce malumdur.Dilsel,dinsel,töresel,yüzyıllar boyu süre gelen zaman diliminde perçinleşmiş sosyal kurallar silsilesidir.Amacımız,kültür dersi vermek değildir.Sadece,kendimizce,özellikle son 10 yılda olduğundan daha kötüye giden Türk gençliğinin neden ülküsüzleştiğinin sorusunun cevabını aramaktır.
Genç Türkiye Cumhuriyeti köylü milletinin temelleri üzerine oturtulmuştu.İktisadi yönden,daha evvel ki sanayi reformlarına ayak uyduramayan Osmanlı Devleti’nden arda kalan,savaşlardan yorgun çıkmış,bir nesli şehit olmuş ve ekim arazisinden başka hiç bir mülküyeti bulunmayan bir devlet oluşturulmuştu.
İttihat ve Terakki’nin önde gelen komutanları,kurmayları,fikir adamları aslında iktidara geldikleri günden itibaren bir hatanın başlangıcını oluşturmamışlardı.
İttihatçılar,yeni düzene ayak uyduracak,sözün daha doğrusu,kendilerine karşı çıkmayacak ve dört yandan fikren,siyasi hamleleri de dahil olmak üzere saracakları bir veliaht istiyorlardı.
Tarih kırılma anları ile doludur ve ince ayrıntılar bütünleri oluşturur.
Yusuf izzettin paşa tam bu noktada,devlette on yılda büyük kadrolaşma hareketi gösteren Talat bey’ler için kaçırılmayacak bir insandı.Ne var ki,o da 1 şubat 1916 günü intihar etmiş ve yerine Vahdettin Paşa gelmişti.Ve müteffiklerine bir ziyaret yapmıştı.Bu ziyaret Mustafa Kemal Paşa’nın baş yaver ünvanı ile Vahdettin’in solunda yer alması ile daha bir dikkat çekicidir.
Dünya da hiç bir şey yoktur ki,bir anda oluşmasın.
Günümüz gençliğinin halini incelerken tarihte yaşanan ve büyük sonuçlar doğuran olayları da anlatmakta fayda vardır.Yorgun savaş yılları,kayıplar,acılar ve merminin sadece bedenleri yıkıp geçmediği zamanlar...İşte 1900’den 1923’e kadar geçen süreyi bu tanımlar anlatmaktadır.Ruhi yorgunluğu olan genç Türkiye kurulmuş ve artık sanayi politikası gütmektedir.Uçak teknolojisine dahi el atmış bir devlet teşkilatı mevcuttur.Yemen’de,Hicaz’da,Ürdün’de,Kafkasya’nın yırtıcı dağlarında,engin doruklarda şanlı sancağı dalgalandırmak için şehadet şerbetini kana kana içen millet evlatlarının kalanları,Yorgo’nun,Rum’un,Rus kırmalarının bıraktığı konaklara yerleşmiştir.Bir de bu konaklara dahi erişemeyen Anadolu’nun ırak köylerindekiler,Doğu’da kiler.İşte bugün benliğini unutmaya hızla başlayan Türk gençliğinin atalarının hali budur.
Bugün,içinde bulunduğumuz Doğu-Batı çarpışmasının temelleri,daha o vakitlerde baş göstermiş fakat yalnız amacı vatanı korumak ve soyunun devam ettirmek olduğundan,millet içinde açıkça görülmemiştir.
11 Kasım 1938,Türkiye Cumhuriyeti için büyük bir dönümün adıdır.10 Kasım 1938 günü,’’-Köylü,milletin efendisidir’’ anlayışı tarihe karışmış ve artık,’’-Efendiler,köylü ve milletin’’ üstündedir zihniyeti bayrağı açılmıştır.Bunu İsmet İnönü,ki o 1. Cihan Harbi’nde İstanbul’da karakol binbaşısı iken,ne zaferi biz toprak ağası olacağız,diyen büyük,komutan!
Milli Eğitim’den,zilli eğitim’e,sağlık bakanlığından,bataklık bakanlığına geçiren bir ’’lider’’!Ve onun uyguladığı rejimin sonucunda ortaya çıkan dalkavukluklar,rüşvet serüvenleri ve vergi kaçırmalar!
Türk halkı silahlı darbe ile tanışır ve gençlik ilk defa tank sesleri ile uyanır.(1.Bölüm Sonu)