- 828 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Merak Edilmeyen Gelecek
Makale
Şöyle, sırt üstü uzanıp yatarken gökyüzüne uzun uzun baktığınız anda, ya da başınızı yumuşak yastığa koyduğunuzda, ölümü düşündüğünüz mutlaka olmuştur. Öyle ya! İnsan, dünyada bir kez yaşama sansı buluyor ve bunun tekrarı yok. Geldik, yaşadık ve öleceğiz. Bizden önce yaşayan milyarlarca insan gibi, bizlerde bu âlemden gideceğiz.
Ölüm denen sonu düşündüğümüz olmuştur da ‘’Peki ölüm anım nasıl olacak’’ diye düşündüğünüz olmuş mudur? Bu sorunun cevabı belki evet, beki de hayır olacaktır. Çok insan o anı düşünmek istemez, çünkü ölüm denen sonun nasıl olacağını aklına getirmez. Yaşamak varken, ne şekilde öleceğini düşünmenin ne anlamı var diyerek, geçiştirir konuyu.
Biz insanlar, yapılan veya yapılacak bir müsabakanın sonucunu günler öncesinden merak ediyor, hatta bu konuda büyük bahislere giriyoruz. Birkaç yıl veya aylar sonrasında olabilecek siyasi, ekonomik gelişmelere ilgi gösteriyor, yeni doğmuş bir çocuğun bir müddet sonra yürüyeceği, koşacağı anı sabırsızlık içinde bekliyoruz. Bu kadar meraklı olmamıza rağmen, son anımızın nasıl olacağını neden çok merak etmeyiz, ilgi göstermeyiz hatta düşünmekten kaçınırız.
Acaba, bir trafik kazasında mı, ağır bir hastalık sonucu mu, ani bir kalp kriziyle mi, bir iş kazasında mı, yoksa suda boğulma şeklinde mi ölüm bizi bulacak? Sanırım çoğumuzun buna cevabı düşünmekten korkuyoruz olacaktır. Çünkü böyle şeyleri çok fazla düşünmek insanın ruhsal yapısının bozulmasına neden olabilir ki, yaratıcı bu konuları düşünmeyi insan fıtratından uzak tutmuştur. Yani bizler istesek de, uzun uzadıya bu konuları düşünemeyiz.
Ölüm denen son, elbette çok zaman aklımızda, lakin benim burada anlatmak istediğim asıl mesele, ölüm şeklimizin nasıl ve nerede olacağı değil, dünyamızın değiştiği o son anda, neler yaşayacağımızdır. Şahsen hayatımda birkaç kere bu konuda düşüncelere dalmış, ya sabahı etmiş veya kendimi başka işe vererek düşünmekten kurtulmuşumdur.
Ölümle yaşam arasında kalıp da, geri dönenlerin neler yaşadıklarını her zaman merak etmiş, bu durumu yaşamış tanıdığım insanlarla, o an ki duygularını ve neler yaşadıklarını konuşmuşumdur. Yaşadığım hayatta, yakınımdaki insanlar son nefeslerini verirken, bazılarının yanlarında bulundum. Kimileri son anlarında kendilerinde ve konuşarak, bazıları bitkisel hayatta, kimileri zorla nefes alıp verecek durumdayken can vermişlerdir. Bazılarının acı çektikleri davranış ve inlemelerinden anlaşılırken, kimileri o anda sadece nefes almakta ve her hangi bir tepki vermemekteydiler. Peki, acaba durum gerçekten böyle miydi? O, sesi az çıkanların beyninde ve ruh dünyasında nelerin geçtiğini anlamak mümkün değildi, çünkü yaşama veda ettikten sonra bizlere bir şey anlatamayacakları muhakkaktı. Ya sınırdan dönenlerin, yani öldü derken hayata tutunanların elbette ki söyleyebileceği şeyler olacaktı.
Mesela, geçirmiş olduğum bir kaza sonucu edindiğim izlenimleri anlatacak olursam, bu konuya biraz açıklık getirmiş olabilirim. İnsanın ölümle yaşam arasındaki ince çizgide, bir an var bir anda yok olması, sandığımız kadar uzun olmayıp saniye bile çok fazla bir zaman aralığında olabilmektedir. Gece karşımda bir çift farı gördüğüm anda, meydana gelecek kaza aklıma dahi gelmeden, şiddetli bir çarpmanın etkisi ile çıkan korkunç ses ve sarsıntının ardından, şuurunu kaybetmiş halde etrafta koşuşanları, bağrışanları izlemekte, burnuma gelen sıcak buhar kokusunu hissedebilmekte, ama sadece anlamsızca baktığımı hatırlamaktayım. Hiçbir acı, endişe, heyecan ve telaş olmadan sadece bakmak…
Bu kaza sonucu ölmüş veya sakat kalmış olabilirdim. Şayet ölmüş olsaydım, o sırada yaşadığım ve hissettiklerimde benimle beraber gidecek ve en ufak bir acının farkında dahi olmayacaktım. Demek ki diyorum kimi kazalarda son böyle olmakta, ölen kişi bir şeyler yaşıyor ama o son anda yaşanılanları bilmek mümkün olmuyordu. Ya diğer kazalar? Şuuru yerinde olup ta acı içinde kıvrananların, son nefeslerini verirken yaşadıkları umutsuzluk ve korkular da, derin bir sır olarak onlarla beraber gidiyordu.
Örneğin, donmakta olan fakat hayata tutunan insanların yaşadıkları son anlarını, kendilerinden birkaç kere dinlemiştim. Donmakta olan insanda, şiddetli bir uyku isteğinin başladığını ve elde olmadan derin bir uykuya dalındığını, hemen hepsi aynı şekilde anlattılar. Bu uyku sırasında gördükleri çok değişik rüyalardan akılda kalanlarını benimle paylaştılar. Uykuda, sobadan zehirlenen birisinin acı çektiğini sanmıyorum. Çünkü zaten uykuda ve kendinde değil, bu durumda ölüm tatlı uykunun ardından gelmektedir. Şayet kurtulan varsa, onların neler yaşadıklarını bilmek isterdim.
Çok yakın bir dostum, ağır hastalığının etkisi ile solunumu durmak üzereyken hastaneye kaldırılıp, uzun süre suni solunum ve yoğun bakım sonrası dünyaya geri gelmişti. Kendisinde olmadığı anlarda neler yaşadığını anlatırken, hayretler içinde kalmıştım. Yakın dostum, uzun süre baygın olduğu anlarında garip rüyalar gördüğünü, hayatında gitmediği yerlere gittiğini, pek çok yeri dolaştığını, çok insanla karşılaştığını, uzun uzun anlatmıştı. Bu arada en ufak bir acı çekmediğini, hatta hayata döndüğüne üzüldüğünü söylemişti. Nitekim bir ay kadar sonrada vefat etmişti.
Konu oldukça sıkıcı olsa da ölüm, en büyük gerçeğimizdir ve çok da fazla unutulmamalıdır.
Saygılarımla…
Mehmet Macit
22.12.2013
Samsun
YORUMLAR
Muhterem Abim. Makaleniz çok ilğimi çekti, benimde merak ettiğim bir konunun bir kısmına tercübelere ve tahminlere dayanan güzel bir açıklamaydı.
Yazınız bana şuan ayetmi hadismi olduğunu hatırlayamadığım bir kutsal sözü hatırlattı."ölmeden önce ölünüz ve kendinizi hesaba çekiniz." diye.
Makaleniz insanların belki hoşuna gitmeyebilir, fakat İnsanlığın geleceği açısından çok önemli bir makale ve yazı olarak görüyorum.kaleminiz daim olsun.başarılarınızın devamını diliyorum.
Selam ve sayğılarımla.
mehmetmacit
İlginç bir konu. ben ölüme çok yaklaşmış birisi olarak tecrübemi aktarayım. Hiç acı yoktu. Müthiş bir huzur, ssakinlik... Rüya görmedim. Gördüysem de hatırlamıyorum. Ama ne o zaman korktum ne de şimdi korkuyorum. Ama yine de Allah hepimize gecinden versin. Değişik bir yazıydı, güseldi. Kutlarım...
mehmetmacit
çok çok teşekkür ederim