- 1893 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YİRMİ SEKİZ ŞUBAT POSTMODERN DARBE GÜNLÜKLERİ......
28 ŞUBATA DOĞRU GİDERKEN..
1995-1996 da Türkiye’de bir iktidar vardı.
Adını Refah-yol koymuşlardı,partilerin adlarının başını alarak.
Refah Partisi,ile Doğru yol Partisiyle uzlaşı kurmuş SüleymanDemirel’in Cumhurbaşkanlığında,iktidarı ellerine almışlardı.
İyi şeyler yapmak istiyorlardı.Her konuda farklı olmalılardı.
Başlangıçta çok güzel işlere imza attılar.
Bizim önceliğimiz Milletimizi mesut yaşatmak ve Hakkı üstün tutmaktır diyorlardı..
Hazinenin açıklarını gördüler.
Devletin bütün parasını bir havuzda biriktirip,yine oradan kurumlara aktardılar.
Önce böyle olmuyordu,bir kurum bankada parasını tutuyor düşük faizle,diğeri başka bir özel bankadan,gecelik yüksek faizlerle borç alıyordu.
Faiz Lobisi köşeydi o günlerde yıllardan beri..
Borsamızda ,bankalarımızda yabancılar elli yılda alamayacakları faizi bir yılda alıp kaçıyorlar,onların toplu para çıkışı yaptıkları yıllarda borsamız tepetaklak oluyordu.
1994 5 nisan krizi böyle nedenlerden kaynaklanmıştı.
***
Hazine kasası birkaç ayda doldu.
Memura işçiye,bağkur emeklisine % 50-140 arası zamları askerlere % 70 zammı korkmadan verdi.
Belkide şu adamları doyurayımda arkamdan gizli dolaplar çevirmesinler dediler.
Türkiyede güzel işler oluyordu bize göre,
Bunu kim ister herkes ister elbette..Ama birileri memnun değildi..
Tıpkı bu günlerdeki gibi,yaygaraya hemen başladılar.
Birden Aczimendiler denilen grup çıktı meydanlara..
Ankaraya Saidi Nursinin 30.cu ölüm yıldönümü diyerek Yurdun dört bir yanından
Ankaraya otobüslerle ulaşıp Kocatepe Camiindeki mevlide katılmak istediler.
Güvenlik duvarlarını nasılsa kolayca aştılar.
Herşeyi planlamışlardı sonradan anlaşıldığı üzere...
Camiye girip sarık ve cübbeleriyle zikre başladılar.Hu Allah,Hay sesleri duvarlarda çınladı..
Birilerine korku aşılandı,Şeriat geliyor korku algısı pompalandı.
***
KİMDİ BU ACZİMENDİLER ?...
Müslüm Gündüz Aczimendilerin lideri,
Kırıkkale’de MKEK tesislerinde yirmi yıl kadar çalışmış diye okudum bir yerde,gizli istihbaratcı assubay olduğu yazıldı çizildi,oradan Elazığa gitmiş,sonrası,kimlerle güreş tuttuğu belirsiz,o dönemler silik..
Dini dersler aldığı,iyi yetiştirildiği belli..
İyi bir nurcu olmuş anlaşılan,tekke,seyrü sülük kültüründen de haberdar...
Yıllar sonra Ceviz Kabuğuna konuk olmuştu.Aynı tezleri savunurken pervasızca konuşuyordu.Bu olan bitenleden hiç ders almamış gibiydi.
Oyuna getirilmiş masum biri de olabilir,tezgaha getirir bu derin adamlar,Menemen tertibi gibi ne yaptığını bilmeyen tipler kolayca bulunabilir bu ülkede..
Ama ben Devletin işin içinde olduğunu düşünüyorum,derin devletin...
Nurculuk nedense gündemden hiç düşmüyor..Her işin arkasında nurcular çıkıyor nedense...
Devletle mücadele ediyor denilen bu hareketin çok başlı yapılarının içerisine gizli güçlerin ,derin yapının sızmasıda daha kolay oluyor herhalde...
Devlet bu kendini yıkmak isteyenlere,mani olmak en tabii hakkı..
Devlet kim,Türkiyedeki Aleviler,Sabataycılar,Atatürkü tekeline alanlar,dindarlar,azınlıklar kısaca hepimiz..
Askerler,güvenlik güçleri Devletin koruması,Cumhuriyet Savcıları,hakimlerde avukatı tabii ki..
Siviller vekiller hainlik yapabilirler ama bunların hıyaneti asla vaki değil.Acaba?
Bunların içerisine sızmalar olamaz mı?Elbette olur..
Saf müslümanlar olduğu gibi,paralı,maaşlı olanlarda var bu aczimendilerin içinde.
Her cemaatin içerisinde malum adamlar vardır,olmaları da gerekir.
Devletin bekası için gereklidir bu,kimin kimle iş tuttuğunu sağlam güçlerin bilmesi gerekir..
***
Erzurum’da bazı aczimendi denilen asalı adamlar var ama bunlar gerçek nurcu değil..Bunlar para alıp bu vazifeyi yapan kim olduğunu bilmediğimiz kişiler...(Sonradan bunların aser oldukları ortaya çıktı.)
Kim söyledi bunu.?
Erzurumdaki Bediüzzamanın talebesi Mehmet Kırkıncı Hocaefendi.
Hiç unutmuyorum,gazete haberi arşivimde.
Bir kütüphane dolusu gazete küpürü,kitaplarım mevcut..
Arasıra alt üst yapar,tozlarını alırım.
Erzurumun o kışın mevsiminin gündüzlerin kısa olduğu günlerinde adamın işi bu...
Öğle namazından önce ana caddede asasını yerlere vurarak dolaşıp,sonrada camiye girmek,
Namazdan sonra yasak olmasına rağmen zikir için ayakta saf tutup,zikir yapmak..
Birilerine hoş ,cazip görünür herhalde değil mi?
Hem ibadet,hem de ticaret,altyapısı önceden hazırlanan insanlara zor gelmez..
Dava,İslam,Üstat,Cennet ve cemal aşkıyla neler yapmaz bu saf Anadolu insanları?...
***
Erbakan Hocam ne yaparız da Türkiyeyi Dünyada bir numara yaparız diye yanındaki adamların!! uçuk,hayali,yere basmayan, benimki bir eleştiri..
Abartılı fikirleriyle Dünya İslam Ülkeleri Birliği-ortak İslam dinarı parası,
ortak askeriye gibi icraatlerde bulununca birileri iyice korkuya kapıldı..
Adamlar korkudan altlarına kaçırdı.Hemen ABD deki üslerine danışıp karar aldılar.
Karar Washington’da alındı,düğmeye Türkiyede basıldı.
Bu arada Erbakan Hocam Kaddafinin çadırında doğru olup olmadığı tartışılan bir azara muhatap oldu.
Erzincanda Komutanın biri ordan koskoca Başbakana hakaret etti..
Kötü laf söyleyene layıktır derler...
Gazete,tv den flash haber servis edildi...
Ona bir şey yapamadı,ortalık zaten gergindi..
Ramazan ayı yaşanıyordu.
Sanki ortalık süt liman gibi,Başbakanlık Köşkünde Tarikat Önderlerine verilen iftar,
bomba haber gibi manşetlerden verildi...
Sincan Belediyesinin tertiplediği gecede İran Ankara Büyükelçisinin de olması,
Gecede İsraile lanetler savrulması,İsrailin taşlanması,
Adeta işin tuzu biberi oldu.
İlahiyatcı yazar Konca Kurişin domuz bağıyla boğazlandığı derin devletin tezgahı, Hizbullah dolu dizgindi bu sıralar..
PKK Diyarbakır cezaevinde kuruldu dediler,doğrudur...
Adamlar devlete orada düşman kesilmiş PKK yı orada planlamışlar..
Abdullah Öcalan kim,neler yaptı,kime çalıştı,niye asılmadı,yakalanıp getirilişindeki derin tezgahı unutmadık,
Apo yeni kurulacak iktidara merdiven olmuştu,seçim akşamı bir sandıkta Ticaret Lisesinde başkandım.MHP liler bu kadar ummuyorduk dediler zevkten dört köşeydiler..
Ecevit neden başa getirilmişti o zamanlar..İşin içinde derin yapılar,kumpaslar,şu sıralar konuşulan paralelciler vardı elbette...
ABD,İngiliz,Mossad üçgeninde Apo asılmamak kaydu şartıyla teslim edilmişti...
***
PKK yı kuran derin yapı,derin Devlet nelere muktedir değildi ki?
Susurlukta ortaya çıkan örtülü ödenek zengini derin yapılar..
Bu yetmedi,biraz daha korkunç,iğrenç olmalıydı bu işler..
Tıpkı ilk yıllarda Menemen tezgahında olduğu gibi..
Faili meçhuller gırla gidiyordu..Doğuda asit kuyuları ağzına kadar doldurulmuştu..
Biraz kan,şehvet,namussuzluk olmazsa Millet kanamazdı..
28 Şubatta bu Ülke nasıl soyuldu biliyormusunuz;
Önce Pavyonda Konsomatrislik yapan bir bayanı bulup,Tesettüre soktular,
Sonra onu Sarık,Sakal,Cübbe,Kaportası uygun bir sahtekarın koynuna soktular ve Canlı yayında bastılar...
Fadime Şahin hergün ekranlarda gözyaşı döküyordu...Bir yandanda gerçekte Esrar Satıcısı bir uyuşturucu müptelası olan;ALİ KALKANCI’ya sakal bıraktırılıyor,
Cübbe giydiriliyor,ekranlarda Cinci Hoca diye kafa sallarken gösteriliyor,
Sonra başka bir kadını tuzağa düşürürken Gazete ve Televizyonlara yansıyordu...
Bizler ekranlarda Fadime’nin gözyaşlarını,Ali Kalkancı’nın kafa sallamasını, Ankara’nın ortasında toplu kafa sallayan sahtekarları izlerken,Birileri 26 Bankanın içini boşaltıyor,Bir yanda Hazine soyuluyor,Hükümet devriliyor..
Bir yanda Faizler %70 ve birileri malı götürüyor veEnfalasyon almış başını gidiyordu...Bizlere bu tiyatroyu seyrettirenler çoktan MALI götürmüşlerdi bile...
Önümüze İRTİCA Yemini atmışlardı ve bizler sazan gibi üzerine atlamıştık...
Meşhur bir sözü var ya;Eşşek eşşek olduğu halde,Aynı yolda iki kere çamura saplanmaz..."
Ne garip;O günlerde insanlar faizler yüzünden Başbakanlığın önünde üzerine benzin döküp kendini ateşe verirken,
Esnaf BaşbakanaYazar Kasa fırlatırken,Gazeteler ve Tv’ler ne HIRSIZLIKTAN bahsediyor..
Ne de ülkenin soyulduğunu,Nede 26 Bankanın içinin boşaltılıp İsviçre Bankalarına kaçırıldığını yazıyordu...
Yaşadığım Ülkemden ümidimi kesmiştim,saldım çayıra deriz ya...
İşte tam bu sırada Müslümle,Fadime Şahin figuranını ortaya sürüverdiler.
Televizyonlarda teketekte,Ceviz Kabuğunda adamcağızı dehşetengiz bir biçimde tanıttılar.
Sabataycılar Türkiyede her alanda vardırlar..
Sisi adlı dönme ,bu Sabataycı değil belkide öyle ..
Bu erkekten dönme,tercihini başka yoldan kullananlardan,
Resululahın lanetine muhataplardan,
Gizli yapı elemanı,camilerde cuma namazı sonrası yeşil bayrakla sağa sola sallayıp,slogan atanlardan birisini Devletin gizli yerlerinde gördüm diye yazıyordu birisi..
Sabataycı sermaye tertipledi, Fadime Şahin adlı bir bayan bulundu..
Konu mankeni olarak kullanıldı,günlerce provalar yapıldı,roller iyice ezberletildi..
Ali Kalkancı adlı bir Şeyh Efendi hazırlandı.Fadime Müslümle yakınlaştırıldı.
Ondan ders alıyor görüntüsü verildi...
Ve..Bir gün saat 16.00 da bir dairede bunlar bütün televizyon kameralarının flasları
patlatılarak,iş üzerinde basıldı..
Şimdi olmuştu,12 Eylülün olgunlaşması gibi bekleyen,
sabreden yine muradına nail olmuştu..
***
Yemezler ağalar,ama çamur atsın izi kalır..
Ama maalesef yedi bu saf Millet,İnanmayanlar inanmadı.
İlk anda ne olursa halk ona inanır.
Buna algı operasyonu diyorlar toplum mühendisliğinde..
Menemende Kubilayın kafasını kesip,sırığın ucunda sokaklarda gezdireceksin ki, yıllarca halk unutmasın.
Bunlara her şey mübah,dinle,çek,yalan haber yay,iftira at...
Adamlar menfaat için herşeyi yaparlar,çok şahit olduk böyle olaylara...
Ali Kalkancı sonraları İstanbulda uyuşturucu imalatı yaparken yakalandı..
Müslüm Gündüz sonradan televizyonlara çıktı...Devletin elinde oyuncak adamlar,işi biteni bir köşeye bırakıyorlar..
Geçen birisini gördüm Polatlıda ,kullanılıp atılanlardan..
Biraz tanıttı kendini beni 28 şubat günlerine götürdü bir anda,çok şeyler biliyor,yazma sakın bir yerde dedi...
Bir koruma vermişler,komutan dediği kişiyi yanından ayırmıyor..
Her an bir şey olacak beni öldürecekler diye korkuyor...
Derin yapılarla iş tutmak kolay değil..
Bir şeyler bileni yaşatmazlar bu zamanda...
Turgut Özal,Kahveci,Bitlis Paşa,Uğur Mumcu,Muhsin Başkan,
Bir şeyi bildikleri için bir bir ortadan kaldırılmadılar mı?
***
Faik Bulut adı öne çıktı o günlerde,
Kürt asıllı bu yazarın kitapları askerler için başucu kitabı olmuştu.
El altından dağıtılmıştı bir yerler tarafından...
Kimdi bu Faik Bulut?
1950 yılında Kars’ta doğdu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü öğrencisiyken okulu terk etti.
1972’de Suriye üzerinden Lübnan’daki Filistin Kurtuluş Örgütü kamplarına katıldı.
İsrail askerlerinin bir operasyonuyla yaralı olarak ele geçirilip tutuklandı.
İsrail’in FKÖ kampına yönelik 1973 operasyonu sırasında kampta bulunan ve aralarında Bora Gözen’in de bulunduğu 8 kişilik Aydınlıkçı grup operasyon sırasında öldürülürken beş kurşunla yaralandı ve sağ olarak ele geçirildi.
MOSSAD tarafından 20 gün sorgulandıktan sonra İsrail yargı organları tarafından hapis cezasına çarptırıldı.
1980’e kadar ceza evinde kaldı. İsrail’de 7 yıl 2 ay tutuklu kaldı. Yazar olarak hayatını sürdürüyor.
Kendisini anlatırken, "Deniz Gezmiş’lerin efsanesiyle büyüdüm, Dev-Genç çatısı içinde yer aldım, Aydınlık geleneği içinde yer aldım" diyerek referanslarını sergiliyor.
Başlıca kitapları şunlardı:
Tarikat sermayesi1 ve 2,-İslam komunistleri,-Kim bu F.Gülen,-İslamcı örgütler1 ve 2 -Yeşil sermaye,-Kürt isyanları,
vb.21 adet eserinden bir kaçını okudum..
İslamcı örgütler kitabında tarikatleri geçmişten bugüne izaha çalışır..
Tarikat sermayesi kitabında Her ildeki askerin ihaleye katılmayı yasakladığı,
İslami sermayeyi bir bir ortaya döker..
Yalan yanlış raporlar..
Adam ne yapsın korkar yardım etmekten çekinir..
Arzu edilende bu değil mi?
Onuncu yıl marşıyla protesto ediliyordu cenaze törenlerinde Devletin İçişleri Bakanı...
Birileri durmadan yeni senaryolar hazırlıyordu..
***
Çevik Bir Paşa adı öne çıkmıştı o günlerde...
Her kes bu adam şöyle,böyle diyordu kimisi ermeni,kimisi alevi,kimisi yahudi diyordu,kim olduğu karışıktı,
Millet bu her yakıştırmayı yapar,hangisi doğru bilenler vardı elbette..
Paşalardan birisi bir toplantıda ramazan günümüy dü bilmiyorum,
Eğer öyleyse bu millete çok ayıp etmiş..Erbakan’da vardı,askerlerden masaya rakı istedi..Rakı isteyen Paşamız çok geçmedi ötelere göç etti...
Bir sabah Sincanda tanklar yürütüldü..
Sincan sokakları tank paletleri altında ezildi..
Bir güç gösterisiydi bu olan ,biten..
Aklınızı başınıza alın,biz de varız,biz bu memleketin sahipleriyiz diyorlardı adeta...
Bu son uyarıydı askerden,hoşnut değiliz sizden demek istiyorlardı..
Çok yıllar sonra Silivrideki Paşalar planlı tatbikat dediler ama..
O sıralar ,İktidara gözdağı olarak algılandı,askerler huzursuz dendi..
Ortalık karışacaktı,bir şeyler olacaktı..
İktidar ortakları acziyet içindeydiler..
Kırıkkale’de Kültür Merkezinde katıldığım bir toplantıda Kırıkkale Milletvekilimizin birisinin size açıklayamayacağımız çok gizli şantaj ,
ve tertiplere muhatap oluyoruz,derken sesi oldukça ağlamaklıydı...
İşte bu şartlar altında gerçekleşti 28 Şubat kararları denilen kararlar,
MGK toplantısına giden yol...
Buna razı olun,bu kararları uygulayın yoksa asker Darbe yapacak dendi...
Bu yapılan Postmodern bir Darbeydi...
Türkiye 28 Şubat sabahına bu şekilde toz,duman içerisinde girdi.
Milli Güvenlik Kurulu Ankara’da toplandı.
Paşalar ellerinde çantalar ve kalın klasörlerle toplantı salonuna girdiler..
Hocadan yaşanan hadiseleri bir bir soracaklardı..
Dokuz saat sürdü MGK toplantısı...
Paşaların tümü Hocaya nefret dolu,sert bakışlar fırlatıyor,Hoca boncuk boncuk ter atıyordu..
***
Toplantı sonunda onsekiz maddelik bir MGK bildirisi kaleme aldılar..
Bunların ivedilikle yapılmasını istediler..
Erbakan Hoca direndi ilk önceleri,bunlar yapılamaz dedi..
Benim tabanım bu kararları kabul etmez,bunların hemen uygulanması imkansız,
bize biraz süre tanımalısınız dedi..
Bunca baskı ve medyadaki iğrenç manşetlere rağmen Hoca beş gün direndi...
Hoca siyasi partilerin liderleri ile bu kararlar konusunda görüşme için randevu talep etti..
Bu bana yapılan sadece bize değil,Türkiyedeki demokrasiye bir müdahaledir,
bu konuda bize destek verin,birleşelim dedi..
Bülent Ecevit,Mesut Yılmaz ve diğerleri Hocayı desteklemediler..
Başının çaresine bak,biz sizi uyarmıştık dediler.
Yapamıyorsan iktidarı bırak git dediler.
Bugünkü iktidarın başına Tayyip Erdoğana dedikleri gibi..
Ağız birliği etmişler,derin yapılar yeni oluşuma çoktan karar vermişlerdi..
Hoca ortalık biraz yumuşar diye bu kararların dört maddesinin altına imzasını attı..
***
İRTİCA BRİFİNGLERİ..
Tansu Çillerin Doğruyol Partisi ,içten içe kaynamaya başladı..
Elli vekil partiden ayrılacak Hükümet düşecek manşetleri atıldı..
Doğruyol Partisi karıştı,kirli pazarlıklar kotarıldı..
Günlerce yapılmadık oyun ,hile kalmadı iktidar Partisine...
Ne yapsın sonunda imzaladı,dört maddesini...
Onlar paşa paşa imzaladı diye manşetler attılar..
Hoca imzayı attıktan sonra medya,yargı daha da bastırdı..
Bu kararlar hemen uygulansın diye baskılar başladı..
Yargıda,askerlere irtica brifigleri verildi..
Onuncu yıl Marşı denilen eskimiş marş her yerde okunuyordu..
Başka bir şey yapamazlardı ki zaten..
Vatanı onuncu yıl marşıyla kurtaracaklarını sanıyorlardı..
Vatanın başına çorap örüldüğünü görecek gözleri,işitecek kulakları,basiretleri kapanmıştı nedense..
Kör,sağır ve dilsiz bu insanlar ne zaman aldatıldıklarının farkına varacaklardı..
Andıç meselesi bugünlerde konuşulan bir olaydı...
Askeri tesislere giren gazetecilere akredite uygulanıyordu.
Dinci gazeteler o zaman amborgoya tabii tutulmuşlardı..
Herkes ağzına fermuar çekmiş,cemaatlar yer altına girmişler veya uykuya çekilmişlerdi...
Bin yıl süreceği en yetkili ağızdan açıklanmıştı.
Zamanın en kudretli Paşası Çevik Bir tarafından..
Biz zulme maruz kalacaktık ama çocuklarımız ,torunlarımız onların torunlarıda firavunun zulmünün üç bin sene sürdüğü gibi bu zalimlerin elinde ezilecek miydi?
Allahtan başka kimse bunu bilemez.
Yaşayan görecekti...
28.02.2013//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU***
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.