- 603 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
bil ki...
Bil ki Seni canımda, ruhumda, yüreğimde taşıyorum ,Yokluğunun adı hayatsa eğer ,Sensiz ömrümü ikiye bölüp ,Boş bırakılmış evler gibi yaşıyorum ,bu kentin bütün sokaklarında sen
Ve ben aklımı bırakıp yollarına ,Deli divane gibi dolaşıyorum .boş tenekeden çok ses çıkarmış ya .bende vuslatın sessizliği var Seni düşünüyorum seni ,Seni ne çok sevdiğimi ,Bir dilim ekmek ,Bir yudum su gibi ,sonra susuyorum .ben ne istedim ki şu yalan dünyada kendim için,
Pencerelere dizilen kuşlara simit ilerden kalan susamları döküm su koyuyorum zaman zaman onlar gelip yerken onlarla konuşuyorum.gözlerimle,bir gemi ayrılıyor limandan ,biz güvertesindeyiz ,hafiften bir rüzgar esiyor
eteklerin uçuşuyor,Seninle karışıp gökyüzünün mavisine ...Özgür ve yalnız
bardağımdaki cay üşüyor ruhum gibi ....
Düşünülmüyorum da kısır döngünün içindeyiz gereklilikler imiz önceliklerimiz kırgınlıklarımız varr. Koşturmamız lazım, yetişmemiz şart! Her yeni güne biraz daha yorgun stresli başlıyoruz yorgunuz.oysaki sonunda ölüm yok mu ? ne zaman yaşayacakmışız kii???
İşle özel hayat arasında sıkışıp kalıyor yaşam dediğimiz. Hele büyük şehirlerde ne kadar zaman harcıyoruz boş yere, bir hesaplasak, Yüzleşmeyi tercih etmiyoruz. Öyle ya, trafikte geçen zamanı toplasak, ömrün çeyreği gibi; akıllı adam işimi iki koca saati köprünün üstünde geçirmek?
Vazgeçemiyorsak, çözüm üretelim derdindeyim. Bütün hepsi ne için, Daha önce çok yıkıldığımız için mi, şimdi korkuyoruz sevdalan maktan? Kimse bizi aptal yerine koyamasın diye mi bu kadar duvarımız var? Yorulmadan bir daha denesek, eski hatalardan aldığımız dersleri cebimize koyup yola devam edecek gücü bulsak, olmaz mı? . Uykumuzdan ne kadar fedakarlık edebilirsek, güzel bir gece geçiririz mesela sevdiğimizle? Bir filmi sonuna kadar izleyemeyecek kadar yorgun döndüğümüz iş günlerinde, göz kapaklarını açık tutmak için neye ihtiyaç var?yada sadece beş dakika onu düşünebilmemizi, her nerede olursak olalım ... insan olduğumuzu hatırla yayıp her sabah aynada kendimize ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu itiraf edebilsek, güçlü insan nidamız dan kurtulup sevmeye sevilmeye birazcıkta onca koşuşturmak içinde kendimize beyaz bir sayfa açarak, hayatımızda aksayan yerleri bulsak, düzeltmek için çözüm arasak, kendimizi geliştirip değiştirsek, imkansız dediğimiz şeyleri listeleyip üstüne gitsek, başka konularda gösterdiğimiz hırsı aşkta göstersek ,Zaman hızla akıp gidiyor. Dertlerimiz, ödenecek faturalarımız, sorumluluklarımız var, biliyorum ama hadi biraz yavaşlayalım. Her gün aynı sür’atle geçiyor nasılsa ve değişmiyor dünyanın dönüşü. Biz varken de, yokken de devam edecek her şey Ama biraz yer açsak aşka, keyifle yaşanabilir olmaz mı?
Gün içinde gereksizce yaptığımız konuşmalardan sıkılıp, sevgilimizle sohbete girişemiyor sak, kaç telefon konuşmasını kaldırabiliriz hayatımızdan? önümüze yemek gelmesine alıştığımız için mi unuttuk, ellerine sağlık demeyi? .yok yok ,hayal bile kurmaya zamanımız yok bak yine telefon cali yor..acaba telefonum mu yoksa çalan yoksam çalınan hayallerim mi ,zamanım mı
yada hayatı olmayan okulumu bitirmemin sancısı mı ....sizce yorum size siz kendinize emanet ken ben dönem hayalime
Seninle karışıp gökyüzünün mavisine ...Özgür ve yalnız çıkarken ey sevdiğim işte benim..bardağımdaki cay üşüyor ruhum gibi ....
YORUMLAR
Korkmak evet korkmak sevip, sevilmekten. Sanırım en büyük zaafımız bu...
Yaşanmışlıklar ve yaşanması muhtemel her şey korkutmakta bizleri farkında olsak da olmasak da.
Aslında çok şeyin farkındayız da kendimizden bile korkuyoruz...
Derin bir yazı: Sorgulayan, düşündüren...
Kaleminize sağlık.
Saygılar, selamlar...