Bizim Almancılar III.
Hatırlarım, ayı oynatılırdı bizim çocukluğumuzun o sokaklarında...
Sonra, Ayşe ya da Fatma Teyze hangisiydi adını pek hatırlamıyorum. Elinde bir kova su ile gelirdi, esmerce bir adamın elinde tefle, ayının şıngır mıngır oynatılıp gittiği, tam o yere.
-Çekilin çocuklar çekilin de yıkıyım şurayı bi güzel. Allah’ın ayısını getiriyorlar da, kimsenin gıkı çıkmıyor. Ne biçim mahalleli bu. Ah keşkem bende Alamanya’ya gitseydim de şimdi kapı önünde ayı pokunu yıkamak zorunda kalmasaydım. Ah kafam ah. Orada bütün yolları otomatik arabalar temizliyormuş. Ben ne yapıyorum? Ha böyle elimde kovayla yıkıyorum işte, oh olsun bana. Oh olsun. Üstelik işçi vizem bile hazırdı, yuh bana yuh.
-Hayırdır Ayşe, elinde kovayla kendi kendine ne konuşuyorsun öyle?
-Ayının mirası ile uğraşıyordum Neriman. Mahallede hiç yer yokmuş gibi gelip benim evin önüne etmiş.
-Dur Ayşe dur yıkama. Ayı pisliği bulunmaz bir gübredir, koy onu bir kağıdın üstüne kurut. Nazardan, kötü gözden, kem gözden korur. Gramla sat, iyi para kazanırsın.
-Hadi canım sende. Daha önce neden demedin kız Neriman? Desene bir sürü parayı ziyan ettim. Sen nerden biliyorsun ki?
-Güler geldi ya geçen Almanyadan, ondan. Hıldır hıldır ayı poku arayıp duruyordu. "Çok para kazandık, nazara gelecez, biraz ayı pisliği bulsak da çantamıza koysak." Diye söylenip durdu. Benim de o zaman aklıma gelmedi bu ayı oynatıcıları, şimdi sen söyleyince şimşek çaktı.
-Vay be Neriman. Desene çok zengin oldum. Ayı da nası biliyor kimin paraya ihtiyacı olduğunu, akıllı hayvan valla.
-İyi de Ayşe, bu paradan ben de isterim ama.
-Nedenmiş o? Senin kapının önünü pok etmiyo ki hayvan.
-Olsun. Aklı veren benim. En azından bi beşibiyerde isterim.
-Olmaz.
-Ayıyı sokmam o zaman bu mahalleye.
-Mahalle senin mi Neriman, ayının canı ne zaman isterse mahalleye girer göbek atar, pok eder. Sen karışamazsın, işte o kadar.
-Giremez. Ya beşi biyerde, ya da ayı bu mahalleye giremez.
-Sen karışamazsın.
-Saçını başını yolarım.
-Kim kimin saçını yolarmış bakıyım?
-Saçımmm...
-Ahhh.
-Neriman, bu ses ne?
-Ayı oynatıcılarının sesi, Almancı Güler’in evinin önünde oynuyor Ayşe.
-Yürü çabuk gidelim.
-Saçlarını düzelt Neriman.
*
İnanmak ve inandırmak...
Tıpkı:
Patlamış mısır gibidir.
Başında beklersin, sen birisini beklerken. Diğeri patlar.
Sonunda ikisini de yersin.
Devam edecek**
öyküsatıcısı/Davidoff Şubat 2014
YORUMLAR
Eskileri anımsadım yazıyı okuyunca, bizim evin önünde de çok oynardı, hatta mahallenin yaşlıları ağrıyan bellerini çiğnettirmişlerdir ayıya. Ayı çiğneyince ağrı geçermiş. Sahi geçer mi acaba hâlâ merak ediyorum inanır mısınız.
ayrıca ayı pisliği sayesinde belki de kendi yalanına kendi inandı Neriman :)
Tebrikler Davi, sevgimle