Bizim Almancılar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(İstek üzerine.)
-İşte böyle Naciye, siz kurufasulye pilava talim edip durun bakalım. Böyle hayat mı geçer ya? Değil mi Recep bi de sen anlatsana bizim Almanya’da yediğimiz konserve yemeklerin lezzetini.
-Yazık sizlere yazık. Bütün gün boşuna uğraşıp duruyorsunuz. Kapağını aç, tabağa koy ye. Oldu bitti.
-Ayy doğrusunu söylesene be Recep, bulaşık mulaşık çıkmasın diye tabağa bile koymuyoruz Allah canımı alsın ki kız. Ne o öyle ellerimi mi bozcam bi de, manyak mıyım ben? Aa Naciye kız, bak sana el kremi de getirdim ama sen şu kuru fasulyenden az daha koysana çok güzel olmuş, pilavdan da koy yanına hımm şöyle. Ohh memleket yemeği be ne de olsa.
-Gibt es Wasser?
-Wasser var mı Naciye?
-Wasser nedir ki, mısır falan mı demek istedi?
-Allah iyiliğini versin kız e mi, bir Almanca öğrenemedin gitti. Wasser su be, su. Sen Almanca bilmiyorsun diye kocam susuzluktan ölcek burada. Tühh bileydim küçük termosuma su koyar getirirdim kızz. Şimdi sen termos da neyin nesi bilmezsin tabi, ha ha haa. Ay kocacım pilavımızı, kurufasulyemizi yedik, çocukların çikolatalarını da verelim gidelim biz en iyisi.
Al hayatım bu fötr şapkan, tak başına tak tak da, nereden geldiğimiz belli olsun. Değil mi Naciye? Bu da fotoğraf makinemiz, bunu da boynuna as bakimm şöyleee.
E biz sonra yine geliriz Naciye, tamam mı hayatım hadi Auf Wiedersehennn.
*
Böylece Türkiye’nin cebi delinmiş ve çareyi Almanya’da çalışmayı bulmuş insanları yaz tatillerinde memleket özlemi gidermek için koşa koşa ülkelerine döndüklerini belli etmeden gelmeye başladılar.
O zamanlar bizim için fiğ tarihi olan çocukluk günlerimizdi.
Çocukluk günleri kolay unutulmaz paketlerdir.
Ne kadar açarsanız açın, sargısı bitmez. Tıpkı Almancıların bize getirdikleri çikolataların tadı gibi...
Devam edecek***
öyküsatıcısı/Davidoff. Şubat 2014
YORUMLAR
öyküsatıcı Davidoff'un
her dem keyifle okunan düşündüren hayatı sorgulatan öze vurgu yapan öykülerini okumak ayrı güzellik...
iyi ki varsın iyi ki yazıyorsun bitanem tebriklerim günün yazısına hayata kattığın sevgi yürekli cümle ışıltılara sevgilerimle..:)
Davidoff
İyi ki var olan sevgi sözcüklerinin annesine Teşekkürlerimle.
:)
Alamancı dendi mi , benim de aklıma rahmetli Neslihan Teyzem gelir.Çok değil, bundan 20 yıl kadar önce :) epey olmuş .Ama o Türkiye' ye kesin dönüş yapmış bir alamancıydı.
Canım beni, yaşı epey vardı.Öylesine asil, kültürlü, düzeyli bir duruşu ve tavrı vardı ki.Bileciğin osmaneli kazasına bağlı bir köyündendi özünde.Almanyadan emekli olunca Bilecikten bizim apartmanda, üstelik bizim dairenin tam karşısına bir daire almıştı.Torununu okuturdu orda.İlkokul, ortaokul dönemlerini bilirim torunu Tülay' ında.Sonrası işte hayat...okul, iş, falan derken evden koptum.O da o esnada Tülay Ünüversiteyi kazanında onun yanına kazandığı ile İstanbul' la gitmiş, sonrasında da vefat etmiş.
Ah Neslihan Teyzem benim, Anlatırdı sürekli Almanyayı,...ve dönüş yolunda trafik kazasında kaybetmiş olduğu eşi ve oğlunu.O an baktığı torunu işte kazada kaybettiği oğlunun kızıydı.
Anlatırdı, bir hastanede çalışırmış.Yemek çıktığında uyarırmış Alman arkadaşları Sen türksün bunda Domuz eti var derlermiş.Dinlerine, adetlerine, geleneklerine, göreneklerine saygılı davranırlarmış.Çok insancıllarmış.Derdi ki kendimizden olan öyle belli ederdi ki kendini, kaba saba konuşmasıyla ya da yolda hal ve tavırlarıyla hemen anlaşılırdı derdi.Kötü bir intiba bıraktığımızdan bahsederdi ...
Bazı Almanlar sevmezmiş Türkleri orada...Bazı kötü huylarına tanık olurlarmış...ne bileyim rahmetli teyzemin yalancısıyım .Bunun yanısıra orada insana verilen değerden bahsederdi.Medeniyet koşullarından.Canım benim.
Sonra işte, onun öldüğünü duyduktan sonra kız kardeşi Remziye abla, o da Almanya' da eşiyle ve iki çocuğuyla birlikte yaşayanlardan.O gelmeye başladı her yaz.1 ay kalır sonra giderdi.Geldikleri süre içinde Nihat abi, hukuk da okuyan kızları, oğulları ...Eğitimlerini çok güzel yapıyorlardı.Ünüversiteye gidiyordu her ikiside.Sonra evlendiğini duydum.Sonra çocuğu olduğu için 3 yıl işe gitmediğini.Orada yasa öyleymiş.3 YILücretli izin alabiliyormuş çalışan anneler.Yıllar yıllar önce öylesine inanılmaz gelmişti ki bu bana.Neyse...
Ahh ahh nerelere götürdün beni, Teşekkürler bitanem.Her zaman ki gibi okunası, nitelikli bir esere daha imza atmışsın.Teşekkürler paylaşım için.Selam ve en içten sevgilerimle kalbine.
Davidoff
Katkından dolayı Teşekkür ederim Sevgili Arkadaşım.
Selam ile.
Sevgili Davidoff, yazında konusu geçen o fi tarihini çok iyi hatırlıyorum. Almancılar, kuru fasulyeye, biz çocuklar, onların getirdiği saçlı bebeklere hayrandık.
Güzel kaleme alıp derin derin irdelemişsin o günleri.
Tebrik ederim, sevgimle...
Davidoff
Güzel yorumun için Teşekkür ederim Sevgili Emine Uysal.
Selam ve Sevgilerimle.
çocukluğumda bitişik komşumuz vardı...
Üç kızının üçü de Almanya da yaşıyorlardı. Hatta biri bir almanla evli idi…
Her yaz biri gider öteki gelir üç ay boyunca onların çocuklarıyla vakit geçirirdik…
Orada yabancı burada alamancıyız derlerdi hep komşumuzun kızları damatları…
İki kültür arasına sıkışıp kalmış emekli olup dönmenin hayalini kurarlardı hep…
Kişiden kişiye değişiyor sanırım ben onları asla böbürlenirken görmedim Almanya ve oradaki yaşantılarıyla… bizim yanımızda asla almanca da konuşmazlardı. mesela bize oturmaya gelirlerdi akşamları, hiç biri giderken aufwiedersehen demezlerdi bize… deselerdi de annem niye af diledi şimdi bunlar diye sorardı kesin
öyküdeki karakterler noldum delisi olmuş gibi geldi bana… ya da aslında buram buram memleket tütmüş de burunlarında ama kıl aldırmıyolar sanki… bakalım devamında neler olacak? Merakla bekliyorum…
tebrikler sevgili Davidoff…
Davidoff
Beğeni ve güzel yorumunuz için çok Teşekkür ederim Sevgili Akçakaya.
Sağ olun.
Yazmak ayrı bir yetenek.Birikim ve eğitim ne kadar etkiliyse doğuştan gelen bazı hususiyetlerin de olması şart yazabilmek,daha doğrusu yazdıklarınızın başkaları tarafından ortak duygular ile beğenilerek okunabilmesi için.
Burada ayrı bir özellik ortaya çıkıyor.
Yazar olabilmenin en büyük farzlarından biri bana göre.
Gözlemleyebilmek.
Gözlemlerini kaydedebilmek.
Okurken Almancı amcalarımın köydeki akrabalarıma öğrettiği "gut" geldi aklıma.
Köy evlerindeki muhabbetlerde ortadaki HB veya Camel sigaraları tüttürürken çay doldururdum.Almancı amcam demin yeterli olduğunu belirtmek için "Guuut" derdi.
"İyi,yeterli" demek .
Almancı amcamın bu söyleyişi virüs gibi herkese bulaşmıştı.
Köyden hiç çıkamamış,ilkokula iki sene dayak zoru ile gidip gelmiş büyük amcam da çayını doldururken "guut " derdi.
Bir de Almancılar bir araya gelince o kaba telaffuzlarıyla Almanca konuşup gülerdi. Köylüle de bakıp hayret ederdi.
E kolay değil topu topu üç beş yıl önce katır peşinde davar peşinde dağlarda dolanan arkadaşlarının Gavur dilinden konuşmaları ve konuştukları gibi anlaşabildikleri hayrete düşürüyordu ahaliyi.
Çok hoş.
Etkileyici.
Selam ile.
Davidoff
Gavur demeyelim be erolabi.
Ben o sözü hiç sevmem. Kim olursa olsun, hangi din, hangi ırk, hangi renk.
Kimse anne karnında tercihini yapma şansına sahip değildir.
Ancak, gelişin gerçekten de " Guutt."
Teşekkür ederim.
erolabi
:)))
Davidoff
Onlar akıllı insanlardır erolabi. Bir kelime ile insana "Gavur" damgası vurmazlar.
:)
"...Recep bi de sen anlatsana bizim Almanya’da yediğimiz konserve yemeklerin lezzetini.
-Yazık sizlere yazık. Bütün gün boşuna uğraşıp duruyorsunuz. Kapağını aç, tabağa koy ye. Oldu bitti."
Gelişmiş olan ülkelerin acınası mirası, sofralarımıza iz düşen.
Tebrik ederim Değerli Kalem.
Nujin.N. Demir (İlyada) tarafından 2/20/2014 2:54:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Neyse ki; biz aradan bu kadar yıl geçse bile, bir yazının sadece bu kısmını kopyalayıp, sonra da : Yüreğinin elleriyle yapıştırabilmiş.
Teşekkür ederim İlayda.
Neva Ney
Seçkin anlatınızı büyük bir keyifle, beğeniyle okudum..
Toplum olarak bizlerin de zaman zaman işlenmiş, hazır zahmetsiz yiyeceklere rağmet ettiğimizi dile getirmeye çalıştım.. yanlış anlışlmadım umarım.
Saygı ile
Davidoff
Tam tersine İlayda. Yazımın o kısmını beğenmiş olman daha da güzeldi.
bi koşu ikinci bölümü de okudum geldim:)
çok hoş, keyifli her iki yazı da, devamı da aynı tatta olacaktır eminim...
eskiden neredeyse hepimizin Alamancı birer yakını vardı, o zaman şartlar onu gerektiriyordu..
benim de bir ablam ve ağabeyim Almanya'da bulundular uzun süre...yazılanları okuyunca,
yer yer güldüm, yer yer burkuldu yüreğim...rahmetli anacığımın evlatlarının yollarını beklediği,
ve bizim de çocuk aklımızla gelirlerken getirecekleri çikolata ve hediyeleri beklememiz gibi...
neyse, neyse...derinlere daldırdı yazı, biraz daha derine dalarsam, çıkamayabilirim...
en iyisi teşekkür ve tebriklerimizi bırakıp ayrılmak sayfadan...sevgiyle, saygıyla nicelerine sevgili Davidoff, kutlarım...
Davidoff
Büyük çocuğun saçını okşamadan, küçük çocuğa şeker vermek yanlış diye düşünmüşümdür her zaman.
Size küserdi yoksa :)
Teşekkür ederim düşünceleriniz için Sevgili Suyaağıt.
Birkaç cümle ile ne de önemli bir mevzuu idi.. Anlatım evet sâde ve samimi ve bir o kadar objektif bir üslûp. Kısa kısa. Bunun devâmının olması gerektiğini düşünmüyorum zîrâ bu sayfadakinden gayrısını ötesini ya da ne deyim fazlasını vermek olanaksız. Satırlarca olsa hiç farketmeyecek en başında kalem istediğini başarmış gibi. Devâmını da gördüm, yüreğimdeki sızının biraz daha arttığını hissettim.
Toplum psikolojisi de sayılabilir fakat daha çok kişisel... Noktalar ne güzeldir değil mi Davidoff. Ve susmak zorunda olunan zamanlar her neyse bu en azından yaklaşık 20-30 sene evvelinin resmi. Şimdilerde bunca çok afedersiniz kendini bilmezlik yoktur herhâlde..
Toprak insanı konuşulmaya değer. Ne diyoruz "çocuklar tertemiz.." değil mi. Toprak insanının iyi niyeti de eş derece belki. Ve bu cümlem de yaklaşık 20-30 yıl öncesine dâir, daha evveline de belki. Bugün toprak yok. Çoğunluktan kasıt olduğu vakit istisnâ deyip hak hukuk meselesine değiniyoruz ya... Var muhakkak istisnâ, onlar da bir asır evvelinin insanına âit güzellikler..
Hem diğerinde hem bu sayfada şu ecnebi medeniyetini yere göğe sığdıramayanların bir de "memleket havası, sütlacı, pilavı.." deyişleri yok mu. Bu kadar da büyük, yüz kızartan bir cehâlet yoktur ya.. Yoktur, cehâletin daha fenâsı da var ama bu tondan yok. Çağ atlayan dünyanın yanında gurbetçilerin de bir şeyler atlattığını düşünmek istiyorum.
Davidoff devâm edecek yazmaya bunu, sıkılacak sonra ama.. Öykümsü yazıları olsun ama. Tok satırlara ihtiyaç hep çok.
Sevgiyle..
Davidoff
**Havin**
Kısaca ismini yazmayı denedim.
Teşekkür ederim.
Arada kalmışlığın, kültür farklılığının ya da kültür çatışmasıyla sıla-gurbet ekseninde ömür tüketen, iki toplumlu yaşamın zorluklarına direnerek kendine yeni ve yaşanılır bir dünya kurma hayalinin, umudunun, yaşamın peşinden gidenlerin sosyo- ekonomik ve kültürel sorunlarla iç içeliğinin trajikomik öyküsü, adeta keskin çizgilerle tuvale yansıtılmış resmi , yer yer nüktedanlık ve ironi ile zenginleştirilmiş gerçek ve samimi anlatımı...
Duru, samimi, akıcı ve mizahi anlatımıyla hayatın gerçek bir kesiti olan yazının değerli kalemini ve güne düşüren değerli Seçki Kurulu' nu kutlarım...
Davidoff
Sağ olun Refika Hocam. Ülkemiz için değerli kalemlerden birisiniz.
Yorumlarınız için çok Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
buradaki adları almancı almanyadaki adları yabancı...ne oraya ne buraya adapte olamadılar sohbetlerinde hep benim 4 dairenm 3 dükkan beş arsam var diye anlatıp dururlar ne yaşamışlar nede yaşatıyorlar birde orada yurdumuza zararlı odakların ağına düşmüşler...yeni nesilde biraz kıpırdanmalar var ....sevgili davi.... bu seriye devam et çok güzel olacak...saygılarımla
Davidoff
Bizim ülkemizin insanları sessizdi Komutan.
"Sessizdi."
Sonra "ülkeler bizim çığlıklarımıza kulaklarını kapatmaya başladılar."
Teşekkür ederim.
Çok hoş bir başlangıç olmuş.
Daha da enteresan bölümlerle devam edeceğini umuyorum.
İlginç ve merak uyandıracak bir konu.
Almanyacıların ilk seneleri gerçekten değişik bir havanın yaşanmasına neden olmuştu.
Bir komşumuz, işyerinden Alman arkadaşlarını getirmişti tatile köyümüze.
Bizler, konuksever milletiz, severiz insanları ağırlamayı.
Alman gelmiş dediler, koştuk gittik hepimiz. Daha 8-9 yaşlarındayım.
Baktık, Alman'lar tütün kurutma alanına çadır kuruyorlar, kendi kendilerini ağırlayacaklarmış.
Çok tuhafımıza gitmişti.
Sanırım o güne kadar çadırda kalan insan da görmemiştim.
Çok özenirdik bu Almanya'dan gelenlere.
Giyeceklerine, arabalarına, çikolatalarına.
Sonra, istikballeri çok parlak gelmedi.
Şimdilerde bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.
Bu yazı dizisi, çok dikkat çekici olacak.
Davidoff
Umarım devamını da beğenirsiniz BTH.
Teşekkür ederim.
Bizim Almancılar tuhaf insanlar bunu Antalya'da beş yıldızlı bir otelde çalışırken anladım. Elin Fransızı İngilizce bildiği halde bizden bir şey isterken Fransızca isterdi. Elin Almanı yine İngilizce bildiği halde bizden bir şey isterken Almanca konuşurdu. Biz 'vat, vat' diye sorup dururduk. Ama onlar geri adım atmazdı.
Bizim Almancı Türkler ise Türkçe bildiği halde bizden bir şey isterken Almanca konuşurdu... Bizim kendisinin Almancı Türk olduğunu anlamadığımızı sanırdı. :) Biz de gıcıklığına 'kaç tane istiyorsunuz' filan diye cevap verirdik, kimisi ikinci kanal kabul ettiği Türkçeye döner kimisi istifini hiç bozmazdı...
Davidoff
Onlara "vat vat" az gelirdi Cumali Şair.
Vak vak deyip suyu önlerine koyup gidecektiniz.
Teşekkürlerimle.
Gerçek anlamda gerek anlatımdaki akıcılık gerekse sürükleyici özelliği itibariyle beğeni ile okudum.
Yürekten kutlarım sizi.
Devamını bekliyor olacağım.
Selamlarımla...
Davidoff
Okurun beğenisini kazanmak en güzeli Gülüm.
Bir kucak dolusu selam da benden.
Teşekkür ederim.
adalet Ağaoğlu
nun
fikrimin ince gülü
nü hatırladım
tebriklerimle yazar
ne diyebilirim ki değiştiğini sanan insanlara
Davidoff
İnsan değişebilir mi Başeğmez?
Değişen sadece; mekan ve özentilerdir.
Ne mutlu kendi toprağınla, malınla öğünen insanımıza.
Teşekkür ederim.
Davidoff
Bu konuda cevap yazmak çok zor. En iyisi cevabı, ilerleyen zamanlarda okumak.
Teşekkür ederim Tayfun Bey.
Almanya'ya göndertilen insanımız görmediklerini gördüğü için medeniyet öğrendiğini sanarak kendi özünü küçümseme hastalığına kapılırken, hikaye'yi kaleme alanda; Almanya'ya (Avrup'ya) rızkını kazanmak için gitmişlerin tavır ve davranışlarını küçümseme, alaya alma konumuna düşmüş! Küçünsenmiş Avrupa'daki insanımız! Ben de gurbeti seçmiş olanlardan biri olarak ''acaba bu kadar alaya alınacak kabahatimiz çok muydu?'' demeden de edemedim kendi kendime!
Ne diyeyim, hayırlı olsun hikaye dizin!
AYSE 09
hani kıyıdan kenardan gidip medeniyet görmemişler var yişte onlar içindir inan
sen sakın alınma emi uzaklara selamlar
Davidoff
İpin sonu görmeden, başı hakkında karar vermeyin Sn. direnis.
Teşekkürlerimle.