- 602 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Horozlu Ayna
HOROZLU AYNA
Bir Yozgat türküsüdür Aynalı Körük. Kırık hava gaydasında. Süleyman Sökmen derlemiş. Soner Özbilen de notaya almış. Düğünlerde, şenliklerde şölenlerde çalınır, söylenir. Kadın oyun havasıdır. Sözlere bakınca bu hemen anlaşılır:
“Oğlanın adı Ömer
Belimi sıktı kemer
Benim ince belime
Yakışır gümüş kemer
.
Aynalı körük olmazsa ben gelin gitmem
Ud kemani çalmazsa aynalı körüğe binmem”
.
Aynalı körük türküden de anlaşılacağı üzere faytondur. Gelin hanım ince beline gümüş kemer istiyor. Düğününde aynalı körük,tam takım çalgı olacak. Ud kemani çalacak. Gelinimiz alayı vala ile çıkacak baba evinden. Bunlar olmazsa iş kötü. Gelinimizin gidesi yok. E... haksız da sayılmaz hani! İnsanın ömründe bir tane düğünü olur. O da dört dörtlük olmalı değil mi?
Başlığa “Horozlu Ayna”yı çektik. Horozlu aynadan aynalı körüğe geçtik. Biraz dağıttık gibi. Toparlayalım sabrınızı taşırmadan. Önce bir soru: “Horozlu aynayı bilmeyen var mı?” Biz yaştakiler bilir. Gençlerin bileceğini sanmıyorum. Horozlu ayna cepte, çantada taşınacak boyutta yuvarlak bir aynadır. Sırlı kısmın arkası metalle kaplıdır. Metal kısmı çeşitli renkte boyalı. Bir de horoz resmi. Gençlerin cebinde,genç kızların bohçasında,gelinlerin çeyiz sandığında mutlaka horozlu ayna bulunurdu bir zamanlar.
Nişanlı görmeye giderken akide şekeri,fındık,fıstık,lokum,çerezin yanında horozlu ayna,krem pertev mutlaka götürülürdü. Krem pertevin adı gırampet’ti. Küçücük bir kutuda vazelin ağırlıklı bir kremdi. Köylük yerde lüks sayılırdı gırampet. Kışın ayazında,soğuğunda ellerimiz çatlardı. Tark tark yarılır, sızım sızım sızılardı. Gırampet çalardık. Yusyumuşacık ederdi. Bir de gripin vardı. Gripin de her derde deva: Baş,diş, nezle, grip...
Kayınbaba Şavgı(Şevki Şahin), Başhorozlu Nadiye’yle nişanlandı. O zamanlar ikisi de gençlik, güzellik çağındalar. Nişanlı görmeye gidecek delikanlı Şavgı. Köyden köye... Gün öncesinden Boğazlıyan’a gitti. Akide şekeri,fındık,fıstık,lokum,çerez aldı. Krem Pertev ve horozlu aynayı da unutmadı.
O zamanlar nişanlı görmek kızın babasından gizlenirdi. Kız anası buluşmayı sağlardı. Şavgı geldi Başhoroz’a. Kaynanası biliyor damadın geleceğini. Aldı içeri gizlice Şavgı’yı. Damdan bir şey indirilecek. Çiçeği burnunda damat sıçradı çıktı dama. Aksilik bu ya tam o sırada kayınbabası gördü. O telaşeyle atladı aşağı. Olan horozlu aynaya oldu. Şavgı’nın cebindeki horozlu ayna çatladı. Şavgı baba bu kırık aynayı atmaya kıyamadı. Nişanlısı Nadiye’ye verdi.
Nadiye anne sırası geldikçe söyler söyler gülerdi:
“Benim herif kırık bir aynayla nişanlı görmeye geldi.” derdi. Sonra da sıkı sıkı tembih ederdi:
“Siz siz olun. Nişanlınıza böyle kırık bir ayna vermeyin ha...”
YORUMLAR
Niçin kırıldığını söylemezler, neden kırık verildiğini sorgularlar hep...
Memleket havası estirdiniz hemşerim.
Saygımla....