- 399 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Demokrasi Varsa Süreç Osmanlı İmparatorluğuna Dönüşmez!*
Nah dönüşmez. Demokrasi varsa (!) ve demokrasi, alt yapısına göre güncel olmayıp sosyo-toplumsa yapılı bağıntılarına göre düzenlenmezse; demokrasi kendi alt yapısına göre değil de, kafamızdaki bir demokrasi anlayışına göre yapılaşırsa; işimiz hayli çıkmazdadır.
Bu şartlarda başımıza, geçilmiş bir düzlem olan şeriat ta gelir, Sn. Menderes te gelir, Sn. Özal da gelir, Sn. Erdoğan da gelir. Bu tür oluşmalar ne tam güncelliktirler, ne tam dünküdürler. Bir çeşit iki ara bir dereye sıkışmışlık özelliği de taşıyan, yeterince gelişemeyen bir tür kadük oyalanma gibidirler.
Demokrasi gibi sihirli bir anlatıma dek kavramın bağıntıları oluşturulmazsa; demokrasi kendi kesikli ve sürekli olmasının işleyişi içinde belirtilmezse ve her kafadaki, her kafaya göre olan öznel yansımaların peşinde demokrasi diye koşacak olursak; demokrasi bizim körlüğümüz ve akli perdelenmemiz olur.
Halkın ya da sosyal alanın demokrasisi ile toplumun demokrasisi farklı olabilmektedir. Bir iş kolundaki demokratik mücadeleyi halkın kulağı bile duymazken, eğer o mücadele içinde halkın ulaşım güçlüğü oluşmuşsa, halk bunun kabahatini salt demokrasi mücadelesi yapanlarda, güya servet düşmanlarında bulabilmektedirler! Ve genellikle peçe kullanımını, imanını demokrasi olarak anlayan sosyal yapılar, demokrasi vurgulu söylemin akabinde gelen anlatımları anlayamaz oluşlarıyla o demokrasici söylemin ağdalı sunumu bizi susturur.
"Demokrasi varsa süreç Osmanlı İmparatorluğuna dönüşmez!" sözündeki demokrasi bizim Osmanlı’ya dönemeyeceğimizin bir garantisi ve bir sigortası gibi bizlere sunulmaktadır. Ki bu sözün söylemi kasıtlı olabileceği gibi kasıtlı olmasa da cehenneme giden yolun, iyi niyet taşı ile döşeli olması gibi bir şeydir.
Bu söylemin, Sn. Kenan Evren’in 1982 Anayasasına kefil olmasıyla hiç bir farkı yoktur. Burada da demokrasi, geriye dönülmeyeceğinin kefili gibi yutturulmaktadır. Bire bir geriye dönemezsiniz ama gerilikler içinde perişan olursunuz. Kişi muktedirliği nasıl Anayasa olamazsa, demokrasilerde asla Osmanlıya gidişi oynamayı engelleyen bekçi de olamaz. Siz Osmanlıcılığa gitmemeyi ya da geçmişe gitmemeyi bir demokrasi oluşla anlıyorsanız, bu söylem yüzeysel oluşla belki de bir nebze anlaşılır olabilir! Ama bu saçmalığın da bir paradoksu vardır.
Ya siz bağıntılarından koparılmış soyut bir demokrasi anlayışıyla, geçmişe dönüşmeyi; Osmanlı olmayı demokrasi oluşla anlıyorsanız bu vakit ne olacaktır? "Demokrasi varsa süreç Osmanlı İmparatorluğuna dönüşmez!" tipi sözün anlamı, eğer kitleler istiyorsa demokrasi gereği, Osmanlıcılık ta, gericilik te olur demek olacaktır.
Demokrasi, üreten bağıntılar ilişkilidirler. Üreten ilişkilerden mülhem anlamlarıyla parça yansıma yaparlar. Demokrasi parça sal ilişkilerden kaynaklı kesikli sürekli bağıntıl oluşun, sürekli inşalarıyla çoklaşır. Bu çoklaşan adımların her birine bir demokratik süreç denir. Demokrasi bu süreçlerin manzumesidir. Bu ilişkiyi bilmeyen insan özneler, demokrasiyi sihirli değnek oluşla hayal edecektirler.
Sihirli değnek kabili demokrasi, Osmanlıcılığa karşı oluşla inşa edilmedikleri gibi yine Osmanlıcılığın da oynanmasına engel değildirler. Bunu tespit ettikten sonra asıl meseleye gelebiliriz. Köleci düzenden, sanayi toplumlarına geçişte; köleci düzende olmayan yeni hak edişler vardır. Bu hak edişler, karşılıklı ittifaktı oluştaki her bir gasplar karşısında "memlekette demokrasi var" söylemiyle meşruiyetlik tarifi yapıldı.
Bu tarife göre ekonomik, siyasi hak edişlerimizdeki müktesebatlara karşı, olası her hangi bir tasalluttu durum olan müdahale edişler karşısında, ittifakı kazanımları siz; demokrasi içlemine dayanak yaparak söylüyordunuz. Bu söylemle siz, ittifakı demokratik sürecin taraflarına; sürecin eski anlama gibi imani bir yazgı süreci olmadığını söylüyordunuz. Sürecin ittifaklın süreç olduğunu anımsatıyordunuz. Burada tarafların birbirine karşı kazanmış oldukları ittifakı hakların korunacağına dair, tarafların irade beyan eden hatırlatılmaları vardır.
Bu anımsatma çekişmesi demokrasi gibi bir argümandı kavramla sembol edildi. Ortaçağ köleciliği, bu demokrasi sembolizmi üzerinde sosyo toplumların dışına atıldılar. Siz demokrasi kavramını (orta çağ köleliğine karşı oluşu) simge ederekten, bayrak açmaya başlamıştınız.
Demokrasi, orta çağ tarım kölelerini azade edişle ortaya konuldu. Bu, tarım köleliğinin kaldırılmasıyla beraber başka bir alandaki çok farklı bir köleliğin ihdasıydı. Biri derhal diğerinin yerini almağa hazır bir tehdit oluşla, üç otuza çalışan sanayi işsizler ordusunu yaratmıştı. Tarım alanları da, demokrasi içinde dokuma fabrikalarına pamuk yetiştiren, pamuk deposu ambarlarına dönüştürülmüştü!
Amerika’nın o meşhur Kuzey Güney Savaşı da buydu. Tarım köleleri sanayi kölesi oluyorlardı. Ama bu köleler hakları olan, köle hukuku olan, az çok çalışan kölenin de çalışma alanında katılımcı oluşlarıyla bir düzlemin demokrasisi içindeydiler. Yapı, köleliğini bilmeden köle olan bir düzeyin demokrasisiydi.
Demokrasiyle, sanayi köleliğinde kurtulamamıştınız. Yani demokrasi sanayi köleliğinizin onaylaşımıdır. Demokrasi böylece diğer yönüyle, işçi, işveren, grev, lokavt gibi bir yığın sanayi ittifakının yapı inşacı düzenlemesinin de zemini oldu. Bu meşruiyetliğin temeli de; emekten gelen gücün, ittifakı aidetliği üzerine, oturtulmuştu. Demokrasi yeni kesikli, sürekli durumların zemin devinimine dönüşen süreç oluşuyla seyretmektedir. Sanayi toplumundan çıkışınızla, demokrasiden de çıkacaktınız.
Tarihin kendi süreci (tersinmez ligi) sizi gerisin geri Osmanlıcılığa döndüremezdi. Osmanlı gibi olan imparatorluklar benim savlamlarıma göre erken dönemin sonunda, ittifakı dönemin içinde beri oluşan imani, dini, milleti eksenli kaderci yaşanılama süreçlerinin, tek tanrılı sentezlerini; gide gide sanayi toplumlarına dönüştürdü. Ve ulus toplumlarını ortaya çıkaran çok devasa yapılardılar.
Siz, ortaçağ feodal düzeninin ve tam teşekküllü sanayisi olmayan ilk çağ, ortaçağ dönemlerinin örgütlenmesi olan imparatorluktu yapıyı, tekrar nasıl inşa edecektiniz? Laikliği tam tanımamış, kutsal ittifakların totem devindirmesiyle sanayi devrini yeniden mi keşfedecektiniz? Hangi süreç koşulları sizin Osmanlıcı süreçlerini oynamanıza zemin olacaktı? Osmanlı kendisinden önceki iç dış koşulların ürünüdür. Yoksa o imparatorluklar, hayali kurguların mükemmel bir disiplin dinamiği değildirler.
Öyle olsaydı Osmanlı yıkılıp dağılmazdı. Osmanlıyı gerçekleyen ön koşullar Selçuklu, Abbasiler gibi birçok ön prototipti imparatorlukların; "nova" olmuş kül atıklarıyla oluşan Osmanlı; İmparatorlukların süper nova olan en son ihtişamlardan birisidir.
Demokrasi bir yanıyla ezen (işveren), ezilen(işçi) ikilemli bağıntıda, somut çalıştırma ve çalışma olan üretim ilişkilerinin karşılıklı düzenlenmesiyle, hak edişleri koruyan süreç dinamikliği iken; diğer yanda da tarafları olmayan düşünce ifade etme ve düşünmenin de demokrasisi(!) olmuştu. Demokrasi kesikli sürekli üreten bağıntıların katılımcısı oluşla göreceli “ittifakı korunur haklar durumu gözetimi iken”; düşünme gibi kesikli sürekli bağıntıları olmayan, nesneliden kayan, zorunlu tarafları olmayan fanteziler de demokratik hak olmuştu!
Görüldüğü gibi demokrasinin içinde Osamanlıcılığı engellemenin ‘ e ‘si bile yoktur. Demokratik haklardan olan seçim, düşünce özgürlüğü gibi korunan haklar, demokrasi içinde açılan nişlerdir (oyuklardır). Seçimlerin, seçmenin kuralı belli ama seçerken sizi seçmeye yönelten size özgü öznel düşüncelerin kuralı belli değildir! Bir makarna paketi, demokrasiyi rafa kaldırabiliyordu.
02.01.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.