- 1320 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yalnızlık Gecenin Öte Yakası
Bastırdıkça göğsüme seni, özlem sarmalar uzaklardaki varlığını
Dilime takılır adın, sana seçerim en sevdalı ve anlamlı şarkıları
Kokun deler geçer seven ruhumu, aşk olur kaplarsın varlığımı
Dinle yüreğimin gümbürtüsünü, yalnızlık gecenin öte yakası
Seni sevdikçe, seni özledikçe her sabah geceye uzanan bir günün hikâyesi olacak umudun. Her gece, sabaha sarılan, uykularla sarmalanan ve düşlerle harmanlanan o umut ve sevgi yatağında sen, kendin olacaksın. Kimliğin olacak aşk. Neyi sevdiğin ve neyi duyumsadığın değil, neyi hissettiğin önemli olacak. Sen bütün kurgularından, bütün huzursuzluklarından arınıp bir adamı, bir hayatı, bir şairi düşüneceksin.
Güle ne kadar sarılsan, o kadar ayrı kalırsın diyor o koca yürekli şairinin yüreği. Gülü yürekte yetiştirmek ve her sabah umutla su vermektir güle aşk beslemek. Sonsuzluk demiyle harlanan gönüllerin ihtişamlı ölümsüzlüğünü yaşama serip, iman ve ahiret kaygılarını bir köşeye iliştirip, sadece yaşam ve ölümle buluşturduğumuz o incecik çizgide, her şeye bir isim uydurduğumuz bu kocaman coğrafyada ne diyebiliriz ki sevmenin bir diğer adına!.
Ömür, kırık bir terazi kefesi gülüm. Kaygıyla karanlığa gömüldüğün saatlerde bir yıldız indiririm senin için göklerden. İsterim ki o yıldız ışıtsın çöllerini, yolunu aydınlatsın sevgiyle dilerim. Yalnızlık uzak dağların ardındaki gülüşün olsun isterim. Senin oralarda olduğunu ve nefes aldığını bileyim, aşktır işte bütün bu düşündüklerim.
Seni hazla, seni tutkuyla, seni aşkla ve seni hayat gibi sardıkça ben kim olduğumuzdan çok, ne olacağımız ve hangi hazların ve anlamların içerisinde yuvarlanacağımızdır aslolan. Kelimelere ne çok anlam yüklesem, ne çok kendi dalımdan ayrılıp senin dallarına tutunsam, ya da o mor dağlarına gelip seni sarsam neyi çözer ki sarılış, bir anlamın içini tüm hatlarıyla dolduramadıktan sonra.
Sen ve ben ayrı kaplardan yediğimiz aşlarla, ayrı yataklarda düşlediğimiz hülyalarla ve ayrı yongalardan çıkardığımız çıngılarla bu gönül atlasında küçücük bir nokta, bir şerha bakışız ne yapsak da.
Kuşların kanatlarına bağlayıp bana gönderdiğin bütün aşk mesajlarında, ömrüme ömür katan, ruhumu yeni yaşamlara atan aşka dair ölümsüz kurgularınla ne çok insanım, onu anladım ve bu anlamla donandım ve daha çok hayata sarıldım.
Uykulardan kaldırınca başını, saçlarının ihtişamlı kokusu deler geçen sana parlattığım aşk kamamı. Uzak ülkelerde, çok uzak yerlerde ağlayışlarını kimselere gösterme ve kurda kuşa dertlerini söyleme.
İnsan ki, bu yalan ırmağında sınandıkça saygınlaşır ve o sınanmışların sularında yüze yüze menzile varır. Alıp başını gittiğinde uzaklara, beni de çağır gönlünün izbelerine, bakir sevinçlerine. Oralarda, o mor dağlarda seninle, düşlerinle bir olup, ellerine tutunup en güzel yaşamları yaşayabiliriz seninle.
Adı aşk olan bütün çiçekleri senin için bir araya getirir, güneşe sevdalı bütün karanlıkları senin için parlatır ve seninle içimin yangınlarını daha çok harlatırım.
Yılgın saatlere bakıyor insanlar, sabırsız infiallerin satır aralarında anlamsız derinlikler, eşkıya günlüklerde üzeri silinmiş isimler. Duvar nemli sırtını güneşe dönemiyor, şarkıyla demleniyor uzak ve bakir saklılardaki keşifler. Bir kız doğayı tanıyor, çevresinde aldanış ve ihanetin kol gezdiği kâşifler. Kur/uluyor kancık yalanların zembereği, yolluklarında küflü zehirler. Aşk sağıyorum düşlerin imbiğinden ah, dudağımda sevda, ruhumda kınalı sevgiler.
Yalnızlık, gecenin öte yakasında kendi yüreğinin sesini dinleyerek geceden korkan çocuklar gibidir gül bakışlı. Yalnızlık kendi dalgasından korkarak gecenin yansımasından medet uman bir kadının iç çekişi sanki. Ve yalnızlık asılı umutlarının penceresinden şafağa bakan bir adamın düşlerle yolunu çizip güne başlaması gibidir.
Büyük aşkların coğrafyasına ellerimizi uzattığımızda hayata aldırmaz yanımızla gökyüzünü avuçlarız, ılıman bir iklim akar içimize, kimi coşkuyla, kimi hüzünle anlamlar katarak gözyaşlarımıza ağlarız. Güneş doldururuz her şafakta sevdalı ceplerimize ve zamanı sağarız yaşamın memelerinden, kimi özgür, kimi yasak bir aşkın penceresinden gelecek-gelmeyecek diye aşkın yolunu gözleriz.
Aşk çalar mı kapıyı, yoksa çekip gider mi çarparak kapıyı bilinmez, bir düşün yanağında yaştır hüzün, ya da bir öpüşün dudağında coşkudur mutluluk kalıp kendimizle baş başa gökyüzünü yine umutlarla boyamaya başlarız.
Eylül sarısı saçlarının yangın mavisine üşüşen bir düş sağanağıydı benim için sevda. Onu sevdikçe, ıslak dudaklarından damlayan aşkı avuçlarında biriktirirdi. Saçlarının kokusunu değişmezdim özleme, kırık yüreğimin bordasına sinmiş öfkeli bir denizin tuzuydu. İçimdeki coşkuların düzüne koşarak inerdik, birlikte yaşanacak bir ömrün iklimlerinde nehirlerime gelen asi bir maral, gönlümün özlemli köşelerinde bana aşkı yazdıran kutsal bir hazdı.
Selahattin YETGİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.