Bir duayı yaşamak...
Bir varmış bir yokmuş diye başlardı bizim zamanımızda masallar. Ve ben hep bir masal kahramanı olmak isterdim bir zamanlar…
Ben; dört kardeşin sonuncusu, evinin en küçüğü… Çocukluğu ağaç tepelerinde geçmiş bir çalıkuşu…
Ben. sokakta bulduğu yavru kediyle annelik oyunu oynayan, yokuşlarda top peşinde koşarken dizlerini yaralayan, küçücük cüssesine aldırmadan oğlanlara sataşan bir deli dumrul…
Ben, kalabalık aile ortamlarının vazgeçilmez neşe kaynağı, kılıktan kılığa giren bir orta oyuncusu…
Annesinin tekne kazıntısı, babaannesinin bir tanesi…
Derken gün doğdu, gün battı ve büyüdü bu küçük kız. Denizine sevdalandığı memleketinden denizsiz bir şehre, Başkente doğru yol aldı elinde bavullarla. Önce alışamadı sonra öylesine bir sevgiyle bağlandı ki bu şehre, ayrıldığında bir yanını geride bıraktı. Çünkü çok şey öğrendi orada. Vefayı tanıdı, yokluğu ve sevgiyi… Yeniden kalemi aldı eline hem yazdı hem çizdi.
Ardından bir sene de Ürdün topraklarında büyüdü bu küçük kız. Başka dilde öğrendi sevmeyi bu kez. Ve anladı ki kalp, dünyadaki tüm dilleri bilen bir uzuv imiş ve belki de bedendeki yüksek mevkiside buradan gelir imiş!
Ve bir gün bir masal misali yine doğduğu topraklara dönmüş yüreği hala küçük kendisi kocaman olan kahramanımız. Babaannesinin duasını yaşıyormuş şu aralar, evinin yakınlarında denize nazır bir tepede öğretmenlik yaparmış yemyeşil bir mekanda.. Büyümüş bizim kız ancak içinde hala küçücük bir çocuk; ıhlamur ve toprak kokusuna aşık, her yağmurda ıslanmak için can atan, rengarenk hayalleri olan… Ve hep şükreden kocaman ama küçücük bir kız olarak kalmış. Çünkü Rabbi sevgisinden bir damla karıştırmış özsuyuna. Ve bu kızın tüm gayesi tanıştığı her insanda Rabbinden gelen o özsuyundan bir tutam biriktirmek ve kocaman bir aşk denizi oluşturmakmış. Zira aşk denizinde boğulmayı kim istemezmiş ki!
YORUMLAR
dua...dua...illa da dua...öyle diyor bir yazar..."babannemi bahçemizde el arabasının içinde gezdirirdim...nerden duyduysa,hep şöyle dua ederdi (Allah sana bir bejo versin)pejo diyemezdi ama,ben anlardım markayı...birgün görev yaptığım üniversitede bir doçent arkadaşım :-bu pejo'yu neden ve nsaıl sana sttığımı anlamış değilim...nasıl bir şey bu böyle,dedi...anladım ki,babannemin duasıydı bu garipliğin sırrı...
dua ile ilgili binlerce anı okudum...birinci ağızdan dinledim...hepsinde de birçok hayrete düşürecek olay ve sır vardı...sizinki de o türden duanın gücü...Resulullah'ın hadisinde şöyle geçer dua olayı "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı,belalar üzerinize sel gibi yağacaktı"
ben de acizane anladım ki,dua almaya çok ihtiyacımız var...ne mutlu sizler gibi,o çocuk gibi nazlı ihtiyarların duasında olmak..
Dua alan o sevgi dolu yüreğiniz dert görmesin...saygılarımla...(bir meslektaşınız)
şivekar
Kendi sıradanlığımda sıradışı tecrübelere nail olma frsatım oldu şuncacık hayatımda. her sevgide ayrı bir lütuf vardı görebildiğimce. babannem de bu lütuflardan biri. bazen çok zor ama her haliyle varlığıyla güzelliklerini duasıyla bereketini yaşatan bi memba o benim için. babannem babamınkokusu,gecelerimin korkusuzluğu....babannem büyümeyen çocukluğum. iyiki var :) Onu bana bahseden Allah'a hamd olsun.
dua alan ve sevgi dolu yüreğiniz dert görmesin. saygılarımla
Meslektaşınız...
Aşk denizinde boğulan ölmediğine göre kim istemez ki böyle boğulmayı :)
Sevgi evrenseldir onu her yürek tanır, bu yazının anlatmaya çalıştığı gerçek bu. Damlaya damlaya göl olan her şey sevgide de geçerli değil mi? Sevgi dağarcığınız hep dolu olsun.
Kalemi beğendim, tebrikler
şivekar
teşekkr ederim degerli yorumunuz için