5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
774
Okunma
İstanbul buz gibi bu gün. Poyraz sert esmekte. Deniz mutedil dalgalı, martılar aç.
Bir adam sokağın köşesinde kanlı bıçağını temizliyor. Az önce can yakmış kan akıtmış. Fakat gayet alelade biri gibi. Cebinden sigarasını çıkarıp yakıyor.
Fırında sıcak ekmek. Tam ortasına boylu boyunca yatırınca helvayı, tadından yenmeyecek. Fakat helvayı kesmek için bıçak gerekli. Adamın sigarası bitmek üzere. Yanına yaklaşıp az önce temizlediği bıçağı...
Hayır olmaz olmamalı. O bıçakla cana kıyıldı. Hem de yirmisinde bir delikanlıydı kanı akıtılan. Neydi günahı bilinmez. Sorulmaz da zaten. Kan bulaştı o bıçağa kan. Hem helva pekalâ el ile de parçalanabilir.
Karşıya geçmek gerekmeseydi, hiç çıkmak gerekmeseydi hatta evden. Fakat iş güç işte. Vapur kalabalık. Hıncahınç dolu. Herkes gideceği yeri yönü biliyor. Kimse kalmadı güvertede. Sıcak çay kahve iyi geliyor üşümüş bedenlere.
Ya ruhlar? O adam da vapurda. Şimdi daha dik duruyor gövdesi. Bir eli pantolonunun cebinde. Kendisinden emin. Etrafına bakınıp durmuyor. Peşinde birilerinin olup olmadığını merak etmiyor. Galiba bu onun ilk cana kıyışı da değil.
Vapur yalpalıyor. Dalgalar güverteden aşıp camlara saldırıyorlar. Herkes korkuyla bağırışmay abaşladı. Vapur su alıyor. Kaptan ne yapıyor şimdi? En iyi o biliyor birazdan olacakları. Ne hissediyor acaba?
İnsanlar bulabildikleri can yeleklerini üzerlerine geçiriyorlar. Sanki vapura birlikte binmemiş gibi şu çift. Tanışmıyorlar sanki. Kadın imdat diye bağırırken, adam bir çocuğun sıkı sıkı tuttuğu can yeleğini hırsla çekip alıyor. Aslında üzerine bir tane giymiş. Ama iyice emniyette olmak istiyor.
Can yelekleri tükendi. Vapur suyla dolmak üzere. Güvertedeki can simitlerini bağlandıkları yerlerden kurtarmak çok güç. Kalın halatlarla sıkı sıkı düğümlenmişler. Yine bıçak gerekli. Yine o adam. Hani şu katil olan. Yirmi yaşındaki delikanlının içini deşen adam hani. Fakat bu kez başka çare yok. O kanlı bıçağı tutup kesmek gerekiyor ipleri. Yoksa kurtulunamaz. Adam gülümsüyor. Dizlerine kadar suya gömülmüş. Etrafındaki kıyamete aldırış etmiyor. Ölüm görmeye alışkın tabi. Bıçağı uzatıyor al der gibi. Kes ipleri ve kurtar kendini. Kurtar bu karanlık sulardan. Ya da kesme ipleri. Kal denizin ortasında öylece. Soğuk ve iyotlu olsun senin ölümün de.
İnsanlar denize dökülüyorlar. Yüzme bilen de bilmeyen de aynı durumda. Soğuk suda yaşama savaşı veriyorlar. İstanbul’un orta yerinde oluyor hem de tüm bunlar. Kara neden böylesine uzakta? Neden kimse gelmiyor yardıma? Dalgaların boyu gökdelenler kadar. Anneler çocuklarını kucaklarından düşürüyorlar. Çocuklar suya batıp çıkıyor ve sonunda dipte kayboluyorlar. Vapurun neredeyse tamamı denize gömülmüş durumda. Az sayıda insan kurtulabiliyor. O adam da kurtulmuş. Bıçağını temizliyor yine. Demek o kadar da alışkın değilmiş ölüm kokusuna. Kan var sanıyor bıçağında halâ. Oysa o bıçak sayesinde kurtuldu onlarca insan. Şimdi bir katile şükran borçlular.
Bir parça simit almaz mısınız diye soruyor biri ötekine. Vapur sıcak, deniz mutedil dalgalı. Fakat keşke bu kadar güzel olmasaydı İstanbul. En koyu lekeyi dahi görmezden gelebilecek kadar...