Küçük Hasar
Hayatta öyle olaylarla karşılaşır,öyle şeyler yaşarsınızki havadan nem kapar hale gelirsiniz.Küçük hasarlar kimi zaman geride büyük arazlar bırakır.
Bende temkinli olma, temkinli davranma,temkini elden bırakmama işi aynı faturayı iki kez ödemekle başladı. İyi rakamdı hatırladığım kadarıyla, ödemeyi yapmış ama fişini almayı unutmuşum. Memurun kastının olduğunu sanmıyorum, aldığını bir yerlere işlememiş olmalı ki; bir süre sonra cezalı,üstelik bir de kapatma talimatıyla geldi fatura. Ne yaptıysam anlatamadım,ödediğimi belgeleyemedim,külliyatlı bir rakamı tekrar ödemek zorunda kaldım. O yıllarda telefonla görüşmek cidden çok maliyetliydi. Ödedim ama bu bize iyi bir ders oldu.
Yıllarca ödendi makbuzu biriktirdim ondan sonraki dönemde. Genellikle üzerinden bir ay geçtikten sonra bekletilmesi anlamsız ama bende hastalık haline gelmişti anlaşılan. En az bir yıl bekletmeye başladım bir makbuzu.
Çok şükür o dertten kurtulduk şimdi. Doğrudan ya otomatik talimatla çözülüyor mesele,ya da elektronik işlemlerle. Oturduğunuz yerden iki tuşla hallediveriyorsunuz hemencecik. Hem sıraya gir,saatlerce bekle,zaman kaybet..Üstelik sağdan soldan itişip kakışmaya,gürültü patırtıya maruz kalma derdi yok. Katlanılacak iş değildi. Para yatırıyorsun bir de eziyet çekiyorsun. Yıllarca sürdü bu durum ama nihayetinde halledildi.
Bu temkin işi başka şeylere de yansır oldu. Bir işe kalkışacaksınız ama ince eleyip sık dokumadan adım atamıyorsunuz. Fırsat da kaçırıyorsunuz bu arada. Siz düşünüp karar verinceye kadar atı alan Üsküdar’ı geçiveriyor.
Tabii günlük yaşamınızı da etkiliyor bu durum. Bir şeyden emin olamama durumu çıkıyor ortaya. Her adım atışınız ayrı bir sorun haline geliyor.
Mükerrer ödeme meselesinden başka bir konuya geçeyim isterseniz ilintili olduğu için.Tedbir işinin sökmediği bir ıslanma işine..
……………….
Hava hafif bulutlansa şemsiyesiz çıkmıyorum evden. Çanta gibi taşıyorum yanımda. Çarşıda pazarda benim haricimde bakıyorum kimsede yok. İşe geliş gidişlerde mutlak çantama alıyorum yağmura tutulup ıslanmayayım diye.
Bir seferinde nasılsa unutmuşum şemsiyeyi. Hava günlük güneşlikti ondan olsa gerek. İhtimal vermemiş olmalıyım yağmurun düşeceğine. İşte ben böyle bir günde ıslandım. Hem de sırılsıklam.Tepeden tırnağa.,baştan aşağı..
Anladım ki benim yaptığım iş değil. Çok mesele yapıyorum bunları. Hem ne olur ıslan bir kere,şeker değilsin ki eriyesin.
Temkin ve tedbir işi,itidalli olma işi benimle kalsa iyi ama çocuklara da bulaştırmaya başladım. Onları da zorladım bu işe. Ama iyi ki dinlemiyorlar bu konuda beni. Baba sen temkinli,tedbirli oldun da ne oldu; yıllarca şemsiye taşıdın bir seferinde evde unuttun aksilik bu ya o günde ıslandın derler ve her seferinde bu olayı hatırlatırlar.
Hakları da var bu konuda. Ne kadar konuşsalar az. Her iş öyle aslında. Ne kadar dikkatli olayım deseniz de bir yerden vurgunu yersiniz mutlaka.
Benim en çok çift poşet konusuna takılırlar. Aslında o konuda haksız değilim. Ne zamanki kıymetli bir evrak taşıyorlarsa sıkı sıkıya tembih ederim. Diyelimki sınava girecekler. Giriş belgesi,kimlik,fotoğraf,araç gereç malzeme yani ne varsa önce bir poşete, tedbir olsun diye onu da ikinci bir poşete kodurturum.
Derim ki; poşetin altı delik ya da yırtık olabilir farkında olmazsınız, belgelerinizi evraklarınızı düşürüp kaybedebilirsiniz. Sizin için hayati önemde olan sınava giremeyebilirsiniz. Kıymetli bir şey de olabilir taşıdığınız malzeme. Bir analiz sonucu,bir tetkik veya bir resmi evrak o sebeple dikkatli olmak gerekir bu konuda derim.
Bu iş biraz sıkar gençleri. Büyükler kadar sabırlı değiller. Öyle uzun uzun vakitleri yok tabii ki.. Baba derler sen bu kadar üzerinde duruyorsun ya mutlaka başına bir iş gelir bunların; rahat ol biraz, olacağın önüne geçemezsin derler.
Oysa biz kendimizi mi düşünüyoruz sanki. Biz onları düşünüyoruz. Bir hatırlatma,bir ön alma işi bizimki. Gençken böyle düşünseler de ilerleyen dönemde mutlaka hak veriler bize.
Büyüklerimizden hatırlarım. Kıymetli olanı en korunaklı yerde saklanırdı. Para,varsa altın akçe sandığın dibine, en alt kısma yerleştirilirdi. Üzerine epey yığınak yapılırdı. Üst üste bohçalar yığılırdı.
Baba annemiz anne annemiz parayı kırk çıkına sararlar öyle muhafaza ederlerdi. İhtiyaç olurda açılması gerekirse bir merasime dönerdi. İlki açılır onda yok,ikincisi açılır onda da yok,izlenir ve sabırsızlıkla beklenirdi. Üçüncüsünde denilir mutlaka,bu çıkında olmalı ama hayır o da boş çıkar ve onun içerisine özenle sarılmış gazete kağıtlarının içerisinde korunudu para.
Ne kirli çıkınlardı onlar. Kuruş kuruş biriktirdiklerini bu kirli çıkında saklarlardı zor ve sıkıntılı günler için..
Niçin denilirse az bulunan şeydi de ondan. Öyle memleketin varlıklılarında da para olmazdı kolay kolay. Eksilsin harcansın istemezlerdi. Katıyla iç içe saklanacak ve zor günde açılacaktı. Yokluk ve kıtlıktan geliyorlardı onlar anlamak, hak vermek gerekirdi elbet.
İtina,dikkat,tedbir ve temkin biraz yaşla başla,biraz yokluk ve kıtlıkla alakalı bir şey.Yalnız şu bir gerçek ki, hangi önlemi alırsanız alın iş olacağına varır. Kaçış ve kurtuluş yok..
Kemal GÜL
05.01.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.