Gönül Frekansını Biraz Daha Aç Cançiçeğim
hayrettin taylan
Kalbimdeki senli tozlara, sonra tözlerime bilerek basıyorsun.
Bilincin kulesi olduğumu biliyorsun.Bilmediklerim arzına kadar dolu.Özlediklerim arzularına kadar yanıcı. Diyemediklerimin meşalesiyle diyebileceklerinin geleceğin geldim.
Yüreğimden yüreğine bağlı, bağımlı, sevimli bir süreç var.Herkes kendi sürecini yaşar.Herkes, kendi sürecinin dilinde susar, ağlar, güler, yaşar ve yaşatır.
İki dünyanın ucunda, iki ucun keskinliğinde, iki kesifliğin sisinde, iki hissin bulutunda, günceleri yenileyen anların adındayım.
İki gözün bir sözü okuduğu aşk deminde demleniyor cümlelerim.Sana yakın, sensizliğe akın sevgiler sonrasıyım.
-Yellerin devriyle oynaştığı zamansızlığın dilinde yazdım gelemeyişini.
Hani hatırlar mısın:
-İlk görüşmemizde bu yüreğin sana mı ait? Bu zekan senin mi?
Bu zeka örüntünde neler var?
Yazıyor musun ?
Yazdırılıyor musun?
-Yazılıyor musun?
İçindeki bu deha bülbülün gagasından uçan ifadeler, dizeler, mısralar, mistik, içsel, tanrısal bir kalem gibi.
-Altıncı…yedinci..bininci hissin mi yazdırıyor?
Bense:
-Bir’inci hissimin ilhamları yazdırır.
-Ben yazmıyorum, ben yazılıyorken yazıyorum yazılmışlığı, gelici ifadeleri edebi veçheye taşıyorum.
Sonra dedin ki:
-Yüreğin artık bir gelecek kadar bana gelecek gibi …Bir gelecek salıncağı kurdum kurlarımda, ruhumla, ilhamımla, sevgimle.
Seni sen kadar sevmeye geldim şairim.
Bense:
bırakabilirim dünyanın ucunu, sensizliğin gücünü
gidebilirim dünyanın sonuna, sensizliğin sırrına
sevebilirim bir dünyalıyı, dünyamı döndürsün sıcağına
kalabilirim özgürlüğün zihninden,sevginin içine
durulanabilirim arzudan , keyfin algısından ,egonun fosluğundan
olabilirim evren gibi sınırsız, seni sevmek gibi sonsuz
yeter ki sen yaşa ve sev…
Şiirden sonra sarılmıştın.Alnından öpmüştüm, şiir gibi, ben gibi, aşk gibi…
Uçuruma dönük uçlarımı keskinleştirdin. Sonrasızlığıma son söz gibi bakışların oldu.
İlk kezlerinle son kezlerin arasında kezalarımın kezzabı var bilemezsin.
İlklerin alevini içimde bırakmış, son damlanın binlerce yaramı yakıp sonra kor dönüşlere teslim etti.
Her sabahı bekleyen güneş gibi ısındım, üşündüm, üşendim gündüzlerine.
Annesini bekleyen bir çocuk gibi her gönül zilinin çalışına koştum. Giderken düştüm, yaralandım;ama bekledim gönül kapısından içeri gelmeni.
-Kimdi demeden sana benzeyen herkesi, her sesi, her hissi, her susuşu, her umudu sen sanıp koştum ….cançiçeğim.
Evladını bekleyen şehit bir annenin bitmeyen hüzünlü geceleri gibi sızılarımla biriktim sana.
-Gece bitmedi. Geceyi susturacak tek şey dualardı.Rabbime sığındım.
Ya Rabbim, bu nasıl bir imtihan ki soruları da cevapları da sonucu da sensin…
Biraz daha aç gönül frekansını , biraz daha ses bandıma yakınsal nidalar yolla.
Vazgeçemeyişin ufkunda dönülmez akşamlarımın kadınsal ışıltısı oluver. Yıldızların raksında, aydınlat yüreğimi.Sözler, ilgiler, gözler, ışıltılar, nazlar, hevesler , öpücükler gibi yanı başımın en özeli, içsel yanışımın en sıcak alevi olsan , iklim ikim, atlas atlas, aşk aşk kalsam.
Sana verdiğim yaryüzüydü.Bu yüzden gözlerin yıldız, hislerin sis, sözlerin gök, sevgin, ilgin, tutkun dünyamdı.
yürek, y’arımla yarim arasında yarimküre
sevmek,zerre ile dev arasında y’ar’dağı
sığdırabilirsin içinde deniz üstü denizler berraklaşırken
bulanmış yalnızlığını durulayabilirsin güvenin ilgi’sel diliyle
aklımda kalacakla ,aklımı alacak bir sevi suretisin tutku ilminle
imtihanlardayım, isyanım içsel sislerime, nemli gözlerine…