SAHTE PARAYLA İYİLİK YAPMAK
Hava ve yollar açıktı uçaktan indiğim gece. Evet, yollar açıktı! Ama benim talihim kapalıydı herhalde. Sevgili ile bulaşamayacağım gün kadar açıktı, çünkü. Derinlemesine niçin İstanbul’a geldiğimi düşününce gözlerim yaşardı. Uçak yolculuğu bana yaramamış,şuram buram uyuşmuş,gözlerim kanlanmış,kalbim aklanmıştı.Şirinevler’e geldiğimde kan beynime sıçradı,geçen yıl tamamladığım romanın tuhaf olaylar zinciri gözlerimin önünden geçti.Ya tekrar Soğanlı Meydanı’nda o katı yürekli kızla karşılaşırsam?..Atladım taksiye,"Bu saatte karşına çıkmaz Seyhan! O tarihlerde Allah seni sevdiği için kızı senin karşına çıkardı akşam saat dokuzda. Hem karşına çıksa ne olacak sanki?" dedim taksinin arka koltuğunda dışarıyı seyrederken. Nefsiemmâre beni uç noktaya sürüklerken kendime sahip olmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Ne olursa olsun bu sefer işi kökünden halletmeli, hayatıma yeni düzen vermeli, nevâz arzularıma bir son vermeliydim. Dört tane roman yazmama vesile olan kızla bağımı kesin olarak koparmak için son kez kendisini görmeliydim. Ya da kıza kavuşmalıydım artık!
Diğer gün erkenden kalkıp Soğanlı Meydanı’nda gezdim, yolun karşısında Karadeniz Pide Fırını’nı göremeyince gözlerim doldu. Umursamamaya çalıştığım halde başaramıyor, gönlümle aklım arasındaki paktın maddelerini unutmaya çalışıyordum. Bir pide fırının kapanmış olmasının üstümde bu kadar kötü etki göstermiş olmasından utandım. Alt tarafı o pide fırının önünde Seyhan ile karşılaşmıştım! Kızın oturduğu sokağa gidersem kendimi toparlarım, diye düşündüm ve hemencecik gönlümle aklım arasında imzalanan paktı unuttum. Koşar adımlarla ilerledim o sokağa doğru. Sokağın hemen başına gelince pattadak durdum ve belimi pirifâniler gibi yere doğru hafifçe eğdim, bir sigara yaktım, kaldırımdaki kola tenekesine bir tekme vurdum. Son raddede geri dönüp geldiğim yere dönmek aklımın ucundan şöyle bir geçti ama kendimi kontrol altında tutmayı başardım ve sokağa daldım. Kendimi cesaret vermiş olmak için yere tükürdüm, sigara yaktım, sol elimi cebime soktum. Serseriler gibi kızın oturduğu dairenin balkonuna bakıp hemen başımı karşı kaldırıma çevirdim. Allah cezamı versin ki ben aptalın tekiydim! Az ilerde beton yükseltinin üstüne oturan çocuk kimdi?..Kalbim deli gibi atmaya başladı,romanımın hayal ürünü olan sahnesini gerçek hayatta yaşadığım hissine kapıldım.(Romanda Seyhan’ın erkek kardeşine rastlıyordum sokağın ilerisinde.)
Hemen atladım yola, karşı kaldırıma geçtim elimdeki fotoğraf makinesini sallayarak,"Beni tanıdın mı Murat?" dedim çocuğun yanına ulaşmadan. Çocuk gülümsedi tıpkı Seyhan gibi.
Kafasını kaşıdı,"Aaa,sen o abisin! Bana çiklot alan abisin değil mi?" dedi ve çikolata yemekten çürümüş olan dişlerini gösterdi. Biraz daha gülümsedi. Öndeki iki dişinin çekilmiş olduğunu fark edince içimde güçlü bir merhamet kendini gösterdi.
"Elbette ben o abiyim. Sana çiklot almamı ister misin küçük dostum?"
"Bana çiklot alma. Bak, babam çiklot yüzünden ön iki dişimi çekti! Başka bir şey al" dedikten sonra keyifle oturduğu yerde kıpırdayıp durdu, dişlerini parmağıyla dikkatle gösterdi. Ardından ekledi:"Neden iki yıldır ortalıkta görünmüyorsun? Öldüğünü düşünmüştüm!"
"Tamam, sana başka bir şey alacağım. Ben ölmedim, dedem öldü. Ondan gelemedim" diye karşılık verdim. İçimden yükselen,"Ablan yüzünden gelemedim, dedem filan ölmedi" cümlelerini gizlemeyi başardığım için irfan sahibi biri olduğumu sandım. Belki de irfan sahibi biriydim!
"Ablam ’kimseden bir şey alma’ demişti ama boş ver. Hem sen yabancı değilsin ki? Eskiden de bana bir şeyler alıyordun ama ablam bana kızmıyordu."
"Gerçekten ablan benden para filan aldığın için sana kızmıyor muydu?" dedim heyecanla, kendimden geçmiş olarak.
"Kızmıyordu işte!" dedi yedi yaşlarındaki küçük dostum.
Keyfimden ne yapacağımı şaşırdığım için yerimde kıpırdayıp durdum ve kolumdaki çantamın ön gözünden 1 lira çıkarıp Murat’a uzattım. Nazlandı, almak istemedi parayı."Alayım mı abi?"
"Al, al! Kırılıyorum ama!" dedim.
Mahzun mahzun bana bakarak aldı parayı,"Çiklot almayacağım bu parayla ama!" dedi. İnandırıcı olmak için tekrar,"Çiklot almayacağım, gerçekten almayacağım!" dedi ve parayı kot pantolonun cebine koydu. Kızarık ellerine baktım, çocukluğumu hatırladığım için başım döndü, mideme sancı girdi.
"Çiklot almayacağını biliyorum. Sen çiklot yemeyecek kadar büyümüşsün artık. Bir fotoğrafını çekeyim mi?" dedikten sonra fotoğraf makinesini kılıfından çıkardım."Çok güzel çıkacak fotoğrafın."
"Tamam, çek!" dedikten sonra beton yükseltinin üstünde kıpırdadı sağa ve sola. Telaşla birkaç tane fotoğraf çektim, yukarıya -Seyhan’ın oturduğu dairenin balkonuna- acıyla baktım. Seyhan (Murat’ın ablası), gözlerini iyice açarak bana ve kardeşine baktı.
"Murat, çabuk eve çık" dedi ve bana dikkatli bakmaktan yorulmuş gibi yüzünü başka tarafa doğru çevirdi.(Eskiden de hep yüzünü belli bir süreden sonra başka tarafa çevirir, bir süre öyle durur, ardından yumuşak hareketlerle bana doğru dönerdi tekrar.)
Gövdeme giren sancı önce kalbimi, daha sonra beynimi ziyaret etti. Hemen fotoğraf makinesini kapattım, Murat’ın saçlarını şefkatle karıştırdım, koşar adımlarla uzaklaştım sokaktan. Bahçelievler Ticaret Meslek Lisesi civarına gelince Seyhan’ın beni çok sevdiğini, nedense hep ağır takıldığını, yakın bir zamanda güzel şeylerin olacağını düşünüp durdum. Süflî biri olduğumu nerden çıkarmıştım?..Ben o kadar da kötü biri değildim ve yakında Seyhan’a evlilik teklif edecektim. Melül mahzun Seyhan’ın okuduğu lisenin girişine bakarak yan yan yürüdüm, yarın veya diğer gün Seyhan’a evlilik teklifi yapmalıydım. Artık bu kadar ayrılık yeterliydi. Böyle şeyler düşüne düşüne aşağı doğru indim.
Az ileride caddenin ortasında aniden kan beynime sıçradı. Murat’a yanlışlıkla sahte bir lira vermiştim herhalde. Dün o çantamın gözünde bir tane de sahte 1 lira vardı ya! "Allah kahretsin!" diye iniltiyle sıkıntımı dışarı vurdum. Alil insanlar gibi biraz titredim, çantanın gözündeki tüm bozuk paraları çıkardım. Gerçekten de sahte bir lirayı çocuğa vermiştim! Neden sahte 1 lirayı çöpe filan atmamıştım? Allah kahretsin sahte parayla iyilik yapılabilir miydi!? Eskiden beri bir paranın sahte olduğunu fark ettiğinde çöpe atan Cumali bu sefer atmamıştı bozuk parayı.
Mayıs 2010 İstanbul, Bahçelievler, Soğanlı Mah.