134'üncü kat
İşte öylesine bir ev. Belkide kimsenin kendi olmadığı. Bu evden çıkınca kaybolmaktan
korktum hep.
Şimdi neden dışardayım.Yanımdaki yüzler tanıdık ama burası hiç tanıdığım yerler değil.
İnsanlar benden habersiz. Ben de onları anlamıyorum. Onların yüzleri çatlamış,hiç yağmur
yüzü görmemiş toprak gibi. Ben mi onlara yabancıyım, onlar mı bana yabancı yoksa?
Bir rüya olmalı bu. Burası Amerika. Bir gökdelinin giriş kapısında bekliyorum. Kaçıncı kata
çıkmam gerek bilmiyorum.Yanıma gelen o tanış yüzler,onlar da benimle aynı kata çıkacak.
Yanıma doğru yaklaşırken konuşmalarından 134’üncü kata çıkacaklarını duyunca asansörün
düğmesine basıyorum, açılıyor. Geliyorlar, birlikte giriyoruz.
Nasıl bir asansör anlamadım. Çevreyi görüyorum. Çıplak tepeler derken az az yeşillikle
evler görünüyor. Asansör yükseldikçe evler de yükseliyor. Dağın en tepesinde olmalıyız.
Sanki hiç yükselmemişiz,aynı yerdeyiz. Ne kadar zormuş 134’üncü kata ulaşmak. Yanımdaki
kadın atlıyor henüz duran asansörden. Artık bunun bir asansör olduğundan emin değilim.
Evet asansör değil. Bir trendeyim. Korkuyorum, gideceğim evi bulamamaktan. Sanki kâbus
görüyorum. Yanımdaki tanıdık yüz Başbakan Erdoğan’a benziyor.Evdekilere söylesem kimse
inanmaz, tabii sözümü sonuna kadar dinlerlerse. Hep meşguller. Çok önemli olmalı
konuştukları ki,sözüm duyulmuyor.Ben de denesem onları duymamayı.Erdoğan’a benzeyen
tanıdık yüz de hızlı adımlarla benden uzaklaşıyor. Adımlarımı hızlandırıyorum gözden
kaybolup gidene kadar.
Bu rüya ise uyanmalıyım. 134’üncü kat var mı acaba? Kim soktu onu beynime. Üşümüşüm.
Ellerimi yorganın altına sokmalıyım. Sabah mı olmamış, yoksa hava mı kapalı yine. Hiç
sevmem kapalı havaları. Ankara sis içinde. Fethullah hocanın ilençleri tutmuş olmasın. Bir
an önce uyanmalıyım bu kâbustan. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyorum. Herkes
nasıl acaba. Şu küçük evlerdekileri hep merak etmişimdir. Hani şu, bir minaresi kalan köy
evine benzer evleri olan gecekondu evlerini.Gerçi bir kaç gecekondu evinde oturan akraba
ve tanıdıklarım vardı. O insancıl, dost yaşadığı hayat dolu evler. İnsan orda yaşadığını
anlar, cıvıl cıvıl komşu sesler arasında. Soğuk apartmanlara hiç benzemez.
!34’üncü kat ne ki? Çıkamadım..
Burası Amerika değil.
22. 12. 2013 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
kabusunuzda
baştap(t)ılan'ı görmeniz
kabusunuzu daha da artırmış
ama anlatım
dil
sisli bir yolda yaşanılan korku gibiydi
zamanla bunlar geçecek düşündaşım
ülkemizin kabusu
kendini bitirecek
düğmeye basıldı
zaman işliyor
istediği kadar kaçsın
kanunları değiştirsin
bu saatten sonra fark etmez
tebrik ve saygılarımla düşündaşım
İlginç bir öykü...
Ama o tek katlı gecekonduların olduğu mahallelerde de yaşadım.
Gerçekten herkes herkesi tanıyor.
Yolda gördüklerinle selamlaşıyorsun...
Şimdi aynı apartmada oturduğumuz halde ne tanıştığımız ne de selamlaştığımız kişiler var:(
Bu güzel öyküyü dinledikten sonra bir mantık sorusu sormak geçti içimden. Okul yıllarımdan kalma...
Farzedelim ki siz asansörcüsünüz ve asansör yaptırıyorsunuz...
Asansör de 134 katlık bir apartmana yapılıyor...
Asansör yapıldı ve ilk denemeyi yapmak üzere asansörcü iki koltuğunda birer karpuz olduğu halde asansörle en üst kata çıktı ama o sırada karpuzlar düştü ve 18 er parçaya bölündü...
Bu öyküye göre asansörcü kaç yaşındadır?
glenay
karpuz hesabına göre 36 mı acaba?
doğru cevabı bekliyorum,
neden matematiğe kafa yormamki:)
Teşekkürler..
superbaba
Yani bu soruyu kime sorarsanız o asansörcüdür ve kendi yaşını söylemesi gerekir cevap olarak...