- 446 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Küllük Gülü
Küllük Gülü
Küllükte yetişen gül, tezeksi kokar!
Perde, harika da arkası berbat...
Köylerde küllük olur, hayvanların tezeklerini biriktirildiği açık bir alandır! Küllükten geçerken tezek kokusu insanın burnunun direğini kırar! Bazı küllüklerde çok güzel, kokulu güllere de rastlanır! Ama tezek kokusundan dolayı o güllerin kokusu algılanmaz! Ya da tezek kokar!
Mevlana’nın sözünü bilirsiniz; “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!”
İnsanın olduğu gibi görünmesi nasıl olur?
İnsanlar neden olduğu gibi görünmek istemez?
İnsanın olduğu gibi görünmesi ve bundan bir rahatsızlık duymaması için çok mert olması ve kendiyle barışık olması gerekir! Yani kişi kendinden memnunsa olduğu gibi görünmekten rahatsız olmaz! Yok eğer kendinden memnun değil ise kendini bir şekilde kamufle eder! Bu kamufle araçları da; din, dil, ırk, ideoloji, futbol taraftarlığı ya da sosyal statü olur! Kendini birey olarak eksik hissettiğinde bu kamufle araçlarına yapışır, perde önüne bu araçları koyar; kendi, perde arkasına saklanır! Aslını inkar eden asılsızdır! Bir şekilde aslını inkar etmektir olduğu gibi görünmemek! Burada ince bir ayrıntı da gözden kaçmasın; olmak istediği gibi görünmek de isteyebilir kişi! Benim buna itirazım olmaz! Yani olmak istediği şekilde davranırsa ve bu davranışında samimi olursa, olmak istediği hali olduğu hal olabilir! Yeter ki iki ayrı hal olmasın!
İnsanların çoğunun olmak istediği hal, idealinde vardır! Buna saygı duyarım. Olmak istedikleri hal ile gerçek halleri arasındaki fark kadar sıkıntı açığa çıkar! Yani sırıtır! Sünnet çocuklarının subay elbisesi giymesi gibidir bu hal. Tebessümle karşılanır! İleride subay olmak istemesi doğaldır sünnet çocuğunun çünkü! Olmak istediği hali kendine perde yapan yetişkinlerde şöyle bir sorun var; olmak istediği hali de aslında gerçekten istemiyor! Mesela kaba-saba biri, nazik görünmek isteyebilir; bunu göstermelik yapmaya da çalışabilir ama aslı öyle olmadığı için aradaki fark kadar bir sorun açığa çıkar! Yani gerçekten nazik olmak istemiyor aslında, nazik görünmek istiyor; bu aradaki fark da sırıtır!
Bir halk fıkrası anlatayım; köylü kızını şehre gelin etmişler, damat bey şehirli ama gelin hanım, doğal haliyle davranıyor! Damat bey, bir gün gelin hanıma demiş; “Hanım az gerdan kırsan, şöyle şehirli hanımlar gibi!” Gelin hanım; “Bey, gerdan kırmak nedir? Bilmiyorum ama istersen gaz kaçırabilirim!” İşte insan olduğu gibi görünüyor ise dokunmayın! Yoksa gaz kaçırır! Kokusundan rahatsız olursunuz! Bu demek değil ki kimse gelişmeyecek, değişmeyecek; elbet herkes gelişecek de değişecek de! Ama bu dışardan olmaz, içerden olacak! Mesela, bebeklerin kolunun uzaması içerden olur değil mi? Dışardan asılarak uzatmak mümkün mü? İnsan, içinden ne gelirse öyle davranırsa sorun olmaz! Bir şekilde rol yapmaya itilirse gaz çıkarır, berbat eder ortalığı…
Çok rastladığım birkaç durumu örnek vermek isterim. Mesela bir esnaf sattığı malın kalitesi konusunda “Yemin” ediyorsa ben o esnaftan sakınırım! Yemine gerek yok ki ürünü anlatsa yeterlidir! Göstersin, özelliklerini doğruca anlatsın, örnekler versin… Bazı kişiler de toplumsal alanlarda kendini göstermek için rol yapar; ahlak bezirganı kesilirler! Aman Allah’ım neler neler! Edep, ahlak; sayar da sayar! Ben bunlardan da çekinirim, sanki içlerindeki bir şeyleri saklamak için böyle abartılı davranıyorlar… Bazıları da kendini bilgili göstermek ister; oradan, buradan derlediği saçmalıkları bilge edasıyla anlatır! Toplumun ezbere kabul ettiği bazı şeyleri de araya sokar ki itiraz olursa oradan kurtaracak işi. Yani itiraz edene o ezber kabullerle karşı koyacak! “Sen falanca Orta Çağ ulusundan iyi mi bileceksin, ne yani sen falanca uluya karşı mı geliyorsun, yoksa?” Türü şeylerle kendi cehaletini saklamak ister! Bazısı da yapmadığı şeyleri sayar, ya da inanmadığı şeyleri söyler! Hani avcı hikayelerinde anlatılır! Ben tiyatroda izledim bunu sanırım. Palavracının biri anlatırmış; “Ormanda karşıma bir ayı çıktı, bastım tetiğe; silah, ateş almadı! Sonra ben kaçmaya başladım! Ben önde, ayı arkada koşuyoruz, bereket ayı düştü de ben canımı kurtardım!” Arkadaşı atılır; “Ya ben olsam altıma ederdim, korkudan!” Anlatan; ya ayı neye basıp düştü sanıyorsun?” işte böyle hiç yaşamadığını anlatarak kendini olduğundan farklı göstermek isteyen çıkar. Bir de inanmadığı şeyleri anlatırlar nabız almak için; falanca şunu yapmış ama işin aslı öyle değildir! Mutlaka bir şey vardır gibilerinden boş atıp dolu tutmak vardır! Cenazelerde ve düğünlerde de çok farklı aslından uzak davranışlar gözlemlenir tek tek saymak gerekmez. Mevtayı nasıl bilirdiniz? İyi bilirdik; tenhada say, söv… Çifte bir ömür boyu mutluluklar da dilenir bazı, işte hayırlı olsun, yeni araban güle güle kullan! Buna benzer haller…
Son tahlilde; insan kendi gibi davranırsa bunun bir bedelli olur! Çünkü toplum orjin olanı kolay kabul etmez, “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar!”. Toplumsal alanda genel kabuller geçerlidir. Toplum gerçekleri değil, duymak istediklerini söyleyene meyleder! Yani toplumun genelinde, olduğu gibi görünmek isteyenlere karşı bir sıkıntı vardır! Bu toplumun gelişimiyle direk alakalı elbet! “İleri toplum” dendiğinde, sadece teknoloji ve ekonomi anlaşılmamalı. Kültürel ve sosyal yapının sağlamlığı karşılıklı saygı ve tahammül anlaşılmalı! Hoş, teknoloji ve ekonomi de ileri toplumlarda halledilmiş, zaten. O halde geri toplumların zevzekliği bırakıp bir an önce harekete geçmesi gerekir. Bu hareket ise kültürel ve sosyal yapının sağlamlığı, karşılıklı saygı ve tahammül ilkelerinin yerleşmesiyle olur! Kendi küllüğünde, bir avuç tavuğa hükmeden horozun; kendini, alemin kralı sanması gibi olmasın!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.