- 484 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Benden Sonraki Gün
Bir daha hiç geri gelmeyeceğimi düşünerek çıkıp gitmiştim. O eve bir daha dönmeyecek, ben olmayınca da evdeki hayat duracaktı. Ölümcül bir sessizlik eşyaları saracak, çok da iyi kapanmamış perde aralarından kimi zaman gün ışığı, kimi zaman da gecenin kendisi girecekti.
Sessizliği ilk olarak buzdolabının isyanı bozmuş olmalı. Yükselen sıcaklığın etkisiyle termostat alarm vermiş, soğutucu motor devreye girmiştir. Guruldayan bir karın gibi evin boş koridor ve odalarına, raflarındaki bazı yemeklerin hala bozulmadığını haber vermiştir. Yıllardır aynı sessizlikte duran mobilyaların bu çağrıya kulak verip vermediklerini ise asla bilemeyeceğim.
Kapatılan termostat su ısıtmayı, çevrilen vanalar da eve su getirmeyi bırakmıştır. Artık akmayan su sesinin yerini havanınki almış olmalı. Belki, akşama doğru rüzgar çıkıp çok da iyi kapanmayan bir pencere aralandığından evin içine temiz havanın girdiğini düşünüyorum. Eğer kanepenin üzerinde kedim yatıyor olsaydı o mutlaka davetsiz misafiri farkederdi. Ne yazık ki o da, benden önce evi, daha doğrusu yaşadığımız hayatı terketmişti.
İçeri giren rüzgar karmakarışık bıraktığım çalışma masamı düzene sokmaya çalışmış olmalı. Hava akımı kağıtları havalanmış, buna tepkisiz kalmayan dengesiz kitap yığınları da kendilerini koyverip düşmüşlerdir. Camus’vari bu düşüşün kapıyı çarpışımdan beri en yüksek sesi çıkardığına eminim. Yere saçılmış kitaplarda hangi sayfalar açılmıştır acaba?
Eyüp 9:9 da sözü edilen üçüncü takımyıldız ise Büyük Ayıdır.
Belki de Asimov değil de, en üstte durduğunu hatırladığım Şensoy’un bir cümlesi alacakaranlığa çıkmıştır:
Kararlı bir biçimde üçüncü dürtüklemeyi gerçekleştirdi havuz zamparası.
Hangisi olursa olsun o cümle yattığı yerden, epey sayıda gün doğumu ve batımı görmüş olmalı.
Pek olası değil ama yine de rüzgarın yarattığı bu kargaşa sırasında bilgisayarımın açıldığını düşünmek hoşuma gidiyor. Her türlü yüklemesini tamamladığında ekranda o söz, belki de onu masaüstüne duvarkağıdı yapışımdan beri ilk defa bir anlam kazanarak odanın loşluğunda belirmiş olabilir:
Uzayda çığlığınızı kimse duyamaz.
Çığlıkla ilgili uyarıyı kimsenin görememesi gibi, bilgisayarın hoparlörlerinden çıkan açılış cümlesi de civarda kulak olmamasına kurban gitmiştir:
"Welcome to Jurassic Park!"
Çok geçmeden duvarkağıdının yerini ekran koruyucu almış olmalı. Ama onun da hükümranlığı fazla sürememiştir: Ben yola çıkmadan önce saatler geceyarısı ikiyi gösterdiğinde elektrikler üç dakikalığına giderdi. Bu sefer de öyle olmuştur. Evin tek enerjini kaynağının da kesildiğini bir mutfaktakiler farketmişlerdir: Güçsüz kalan buzdolabının homurtusu aniden kesilmiştir. Çalışma odası ise bir anda karanlığa ve sessizliğe gömülmüştür. Elektrik geldiğinde ise buzdolabı gönülsüzce görevine dönmüş ama bilgisayar ölü taklidi yapmaya devam etmiştir.
Belki sen gelmişsindir eve. Sabah vaktini sevmezsin, o yüzden gelişin ikindiyi bulmuş olmalı. Eskisi gibi kucak dolusu mutfak alışverişi yerine elinde boş bir valiz olduğunu düşünüyorum. Eşyalarını çok önceden aldığın için, bu sefer valizi anılarınla doldurmayı hedeflemişsindir. Bangalor’dan alınmış tiyatro maskesinin yanına Siena’daki sokak oyunu için yazdığım metni koymuşsundur. Bunlarla kalmamış, Alaska gezisi sırasında nehirden topladığımız altınları, Sahra’nın kumlarını doldurduğumuz küçük kavanozu, Attika kazılarından yürüttüğümüz iki bin beş yüzyıllık insan parçalarını, puro tütünü kokan tarot kartlarımı da o valize yerleştirmişsindir. Resimlerimize dokunmadığını düşünüyorum, sebebi sende saklı.
Belki tam çıkacakken geri dönmüş, gardrobumdaki kasadan tabancamı almışsındır. Silahın yanında duran sarjörü yerine takmış, emniyeti açmış, sonra iki elinle silahı kavrayıp yatağa, benim yattığım pencere kenarına doğrultmuşsundur. Birkaç saniye öyle kaskatı durup, devamında hiç bir şey olmamış gibi silahı valize, diğer anıların arasına tıkmışsındır; “Bu da gelecek günlerin anısı olsun” diyerek.
Kapıyı çekip çıktığında, belki de o iyi kapatılmayan pencere yerine oturmuş, bir daha açılmamıştır. Bir daha evin içinde ne rüzgar esmiş, ne kağıtlar uçuşmuş, ne de kitaplar devrilmiştir. Böyle olduysa evin havası giderek ağırlaşmış olmalı. Öylesine ağır ki zaman bile durma aşamasına gelmiş, buzdolabının çalışıp çalışmamakta karar kalmış, en sonunda da pes etmiştir.
Sonrası ise uzun, sessiz bir bekleyiş olmalı, hala süregiden.
YORUMLAR
Olay '' Detroit'' deki bir evde geçmiş sanırım...giden gidene:)..Şaka bir yana,çok güzel betimlenmiş yalnızlık ve terkedilmişlik duygusu,yürekten kutlarım..Selamlarımla:)
İlhan Kemal
Aslında daha ironik bir öykü yazacaktım, gidenin geride kalanları önemsemediği şeklinde ama terkedilmiş evin son nefesleri daha çok ilgimi çekti. Beğendiğiniz için teşekkür derim. Saygılarımla.
Terkedilmiş bir evde terkedilmemiş düşünceler.
Ardında hüzün bırakan öykü. Bu kalem iyi yazıyor. Daha sık yazmalı diyorum.
Sevgilerimle...
İlhan Kemal
Daha sık keşke yazabilsem. Sevgilerimle.