- 1449 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
ÇOKTAN YAŞANMIŞ BİR GÜN
Kasımın son cumartesisi, yılın pek vahameti yok zaten, hala tv’lerde kıyamet kehanetleri, Şanssız bir günün ilk sabahı, Camlar çoktan buhar tutmuş, Ben buharı ismini yazarak temizliyorum. Güneşe merhaba demek için, güneş tek ortak yanımız sabaha doğan, biraz Zonguldak’tan, biraz Pervari’den gülümsüyor. Madde içinde elinin değmediği bir çaresizlikle zamanda yer kaplamaya çalışırken baba ile oğul çoktan güneşi teyet geçecek kozmik olayları tartışıyordu. Hiçbir kehanet bir gün bu kapının senin tarafından çalınıp tuzlu bir patates kızartması ile sabaha gözlerini açacak çocuğun mutluluğu gibi zevk vermiyordu, yukarıdaki abla hala fotoroman okuyor. Bir çizgi kahramana bu denli aşık olunur mu diyerekten çaldım kapısını, açmadı, belikli bir yatağın içindeki sırrın ifşasından çekinmişti. Beklide tatminine o çizgi romanı seçmişti. Büyütmüş yatağına almış, sabahta gecenin verdiği yorgunlukla uyanamamış. Aşağı indim çay demledim, yüzümü yıkadım, cama baktım hala buhar var, saate baktım, saatte şanslıydı, Zonguldak’la meridyen şanssızlığını saymazsak eşitti. Treni de yok ki bu memleketin otursaydık garında gelip gideni seyretmeye ve yahut aynı treni taşıyan kardeş rayların her bir demirinde ikimizin ellerimizi yan yana uzatıp yürüdüğünü düşünürdük, yok ki, olanlarla yetinmeliyim belki burada içinde seninde olabileceğin bir şey bulmalıyım, saatler meridyen farkı yokluğunda, güneşi bir gibi geliyor bana, ama bazen bir bulut yolunu kesiyor, koltuğa oturmalıyım, ellerimi iki yana yaslayıp kapının çalmasını mı beklemeli ve yahut dışarı çıkıp senli yanlarımı mı aramalı bilmiyorum. Yürürken rastladığım ağaçlara cebimden çıkardığım çakı ile baş harfini kazıyorum. İsmin için henüz yeterli cesareti bulamamışlığın verdiği bir şey bu. Domino kahvesinde oturuyorum, adamın elinde yüz kalmış, isyan ediyor, belikli çayları yazdıracak yine kahveciye, diğer yandan İnsan savaşları kehanetlerin önünü almış gibiydi, kahvelerde bombalar konuşuluyordu. Kenedi’den sonra iflah olmadı diyordu bir amca Amerika için, bir diğeri, özgürlük iflah aramaz dercesine bardağını tabağa sertçe inletiyordu. Rusya mı ABD yi vurmalı, yoksa ABD Çin i mi vurmalı tartışmaları büyüyordu, kahve halkı bir birini vurmaya gidiyordu. Gözüm kulağım her yerde, bir senaryo yazmayı düşünüyorum, güneş sertçe bulutları geriye iterken gök yüzünden ozonu aralayıp gülümseyerekten bana geleceksin, senaryosu ucuz bir aşk romanından bestelenmiş yeni bir hikaye bu, iki hayat olacak filmde biri diğerinden bir milyon yıl uzak gibi, biri diğerine kardeş gibi, bacı gibi, aşk gibi, sen gibi yakın olacak, milyon yıllarda uzak gelmeyecek, zaman üstü bir senaryo olacak bu, bulaşıkları falan da düşünme, arkamızdan kapıyı çekeriz. Sokakta hiçbir şeyin olmadığını farz et bağıra bağıra yürüyeceğiz, deniz yok burada ama bir duvara denizi çizebiliriz, ben bankta oturup sana bekçilik ederken sen denizdeki şu ufak sandalda uyu birkaç saat, sabah olsun uyanalım olmayan her şeye küfürle yine koşalım. Yahut az yana kaysan sandalda yanına uzansam sen olabildiğince kadın ben olabildiğimce erkek olsam, olur mu ki,
Nöbetçi_Piyanist