- 987 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
VAR MI AŞK?
Akşamüzeri Zara’da ki bahçemizin serin meyve ağaçların gölgesinde otururken. Geçmişimle geleceğimle ilgili aşk sorgusuna düşen şimşekler çaktı beynimden
Burada doğup, burada büyüdüm. Yüreğimi büyük bir güvenle yasladığım baba ocağı hiç senden ayrılmadım bundan dolayıdır ki.
Aşk gerçeğine ne kadar yaklaştım. Aşk benimle bir adım attı mı? Yoksa hızlıca gelip beni geçti mi? Ya da ben mi onu görmezden gelip, kırk beş yaşa maşallah dediğimin tekte şahidi sensin der iken… İçimdeki düşünceler birden ciddileşerek, kırık bir busenin hatırana geçmişe takılı kalmadan yaşanan yaşandı bitti nezaketini hangi söz geri getirecek veda gösterecekti şu dakika meçhulde…
Geçte olsa aşk gerçeğinin karşısında başka bir kimliğe bürünmem çok zor olmadı. Gözlerimi aydınlıktan karanlığı sahip çıkarırken...
Tek çıkış yolum buymuş gibi ha bire göğsümü döven isimsiz duygunun ayakucuna basmam akıl ve mantık arası nefeslenmem, daha doğrusu öfkemi, başka yöne çevirip, sırası gelmiş tam bir derebeyi mantığı ile hem hızlı, hem de yavaş, geçip giden zamanı, normal kabul etmeli miyim?
İnan ki bu aşamaya gelene kadar sadece şunu biliyorum Ben bende bir itirafçıyım, yüreğimde kendimce bazı özel operasyonlar yapacağım. Her ne kadar canım acısa da buna da hazırım sözü denge terazisini hiç oynatmaz iken.
Keza çorap söküğü gibi sorduklarımın cevabı sökülüp sökülüp geliyordu. Her kavuştuğum cevap benim bayramım oluyor, yalnızca bir sorunum vardı. Elimde not alacağım ne bir kalem nede defter olamaması, hayatımı yavaş yavaş heceleyen yürek sesimi bir ben duyuyor olmam fitneye uğramış gibi. İnsanın ümidine dilenci olduğu hele ki bu devirde,
hem sevileceksin, hem de seveceksin.
Kısaca emek yemek mantığını düşünürken düşüncem geçmişimi kolaçan etmesi
bir yana bırakmam.
yaşamın sıfır noktası da durmak içimi ürpertmiyor değildi…
Kişinin istem dışı yaşananı kabullenmemesi kendi kendine eziyetten ötesi
veda aşkın ta kendisi ile şekillenmesiydi…
Bir daha böyle bir sürecin içine giremeye bilirdim de
yaşım itibarı ile.
Düşüncelerim şimdiden hadi bana eyvallah dese de.
Ama ben yinede
şu dilimin üzerinde milyon sorunun figürlerini yerinde oynatmama zorunluluğu his ettim
sonrada korkularıma haykırırcasına suskunluktan vazgeçtim…
Aşkın varlığını başka deryalardan arındırıp karşımda durmasının tek adı ise, Ölmende evvel ölüm diyen Tebriz şemssi hatırlattı. Acaba yaşarken bende aşk şerbetini içip yaşarken de ölümü tadanlardan biri miyim? Fikrine aşina olmuşken... İyide bu en kolay cevap, lakin ben varım aşk nerede onun peşindeyim ben…
Yaşadıklarımın yorgunluğunu benden çıkaracak tek bir cümlenin verdiği sahte cesareti hangi geçmişi bende silmişti. Hayal kırıklığımı hangi geçmişin cılız düşüncesinde bulamamanın fayda zararını düşünemiyor görünsem de, aksine bulacağımı genel bir ifade ile kurgulayıp tekrar tekrar düşünüyorum.
Israrla savunmacılığını yaptığım, zor bir soru çaprazında olan sadece yüreğime acıyor olmam. Milyon hücrede oluşan kanımı dondururken…
Ses tonum ne kadar ak ve paktı…
Soruyorum nice yaşanan aşkların cümlesine…
Hey! Yüreğim sende açık yüreklilikle söyle bana. Hani bir aşk var idi buralardan. Çok güzel giderken her şey, fedakârlığın ortaklığını üstlenen... Senden başka, kim bile bilebilir ki yüreğimin bir iskele babasını istediğini. Ben sadece zaman kazanmak adına sorguluyorum bana ait olan her ne vardı ise. Ortak amaçların üzerinde yoğunlaşıp erkekte sahiplenmeyi kadında arzuyu körükleyen bakışların bedene hükmünü kavrayıp, aşırı heveskâr görünmeden aşığını maşukuna kavuşturmanın peşindeyim.
Hele aşkta minnettarlık kesinlikle ifade mağduru sayılan sözlerimde yok. Yüreğin batık hazinesinin varoluşu kendi kendine tahin ettiği, ayrıca da erittiği, zaafların kurgusunda olan biride değilim.
Demem o ki aşk insana hayata kaç kere uğrar ki!
Beğenmek, hoşlaşmak, evvela karşındakini kendisi gibi düşünme, birine borçlu kalmadan, vermeye razılık göstermek adına, hiçbir ize rastlamayışımın bir araya getirdiği, sorudan çok cevap almayışımda rahatsızlık veriyor bana.
Konuyu ele alıp yargılayan şahsım olunca, ben âşık olmadan içindeki fırtınayı denetlemeden, aşka ihanet eden, varlığını kişiselleştirip yanına binlerce soru işareti ekleyen düşünce mağduru görünümünden kurtulup. İşin özüne inip öğrenmek istediğim vede ilk defa tadığım duygu saydığım bütün duygular ile bağ kurup onu yeni baştan adlandırmaktı sadece…
Zara’nın efil efil esen rüzgârının verdiği serinlikten mi? yoksa benim usta bir yazarın ayak izine basarak yaşamın içinde kendi noktama hakimiyetminin rahatlığından öte ne olabilirdi?
Ondan dolayıdır ki aşk adı altında her güzel dileğe arzuya, gözlerim kapattığımda büyük kar taneleri cama yaklaşmasından kıl payı eriyip yok oluşuna seyirci kalmam çocukluk hayallerimin gençliğe doğru erimesi gibiydiler. Oysaki isterdim kar tanelerinin her birinin bana gelip başlarından olup biteni anlatmaları. Yani beni sevenin sevgisini bana anlatması gibi. Bundan dolayıdır ki varsayımlara isim vermek her yiğidin harcı olmadığı kadar kabullendirmekte istediğim hedefte keleşçesine yan çizdiğin inde farkındayım.
Tabi ki, aşk anlaşılması zor bir kavram…
Bunu ilk defa burada açıklama gereğini duydum. Benim vücuttan beyne gelen Hiçbir komutu kabul etmeyen bir kişiliğim var. Duygularımın galibi ola bilmem için yapmacık değerlerin dışına çıkar. Keyfinin kâhyası olan yüreğime. Daha önce hiç âşık olmayan bir insanın suretini çizerim. Hem de gökkuşağını kıskandıran renkler ile.
Özel yaşama bakıldığında, tozpembelik varda, Ah! Birde ben görebilsem inancımı kendimde tazeleme gayretine de çak kolay giriyorum…
Ama şunu da iyi biliyorum ki sevgiliden önce kendimi sormalıyım kendime.
“Hey! Ben neredeyim? ”
Sizce aşkın doğuşunda önce ben var mıydım?
Susların çığlığa keza bedelsiz pimi çekilmez. Zamanla ruhani bir savaştasın keş kelerin karmaşık dünyasına alışmak o kadar zor ki. Kendimle sırdaşlık yapmanın ağırlığına artık dayanamazken.
Velhasıl, çok yalnızım koca bir kentin sessizliğinde, çığlığım bir adım ileriye, gitmemeye, yeminli sanki…
Asıl gerçek olan nedir. Biliyor musunuz?
Aşkı anlatan, ayrılığı gözümün içine birebir sokan, her şeyin altı kalın çizgili. Olumluya karşı, olumsuzluk davam görülmüş. Âdem babadan Havva anadan beri.
Ne onu seve biliyorum, nede ondan nefret edebiliyorum. İçimdeki yansızlık her gün kat ve kat güçleniyor. Bir kırmız elma bahane midir? Adın aşk ise diyorum...
Anlatmak kadar aşk kimde neyi ifade ettiğini bilmenin önemini zaman zaman fikir alış verişinde bulunmuyor değilim. Kısmen düşüncemde netleştirmeme yardımcı oluyordu fakat ben bende olanın izindeyim deyişimi haykıramıyordum. Tek sebebim bu
Her şeyi yeni öğren bir çocuk gibiyim. Genelde yaş bakımında epeyce yol almış insanların yanlarına sokulup direk bana aşkı anlatın dediğimde. İşte küçük hikâyeler koca bir ömrün duldasına saklanmış gibi işte bende aşkı böyle yaşadım… Demezler mi? Susup kalıyorum
YORUMLAR

Selam, ...
Ask diye bir sey "yok"
Sadece Ask var .
Hepsi O kadar.
Herkesin yukledigi anlam farkli olabilir.
Asktanda ustun bir var var Aslinda.
Sair Bir susarsa
Kainat dile gelir
Ask konusur.
Sorgulamak guzeldi kalemle. Keyifle okudum.
Tesekkur ederim .
Saygilar yazan yurege, sevgiler kaleminize.
eyvAllah .
YAŞAYANKELİME tarafından 12/3/2013 8:43:18 PM zamanında düzenlenmiştir.