- 613 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
İb Adet
İb Adet
Adeti, ibadete çevirmek mi; ibadeti, adete çevirmek mi; hangisi kıymetli?
İbadet, gönülleri ve fikri tanrıya çevirmek içindir!
Adetin majisi, sihri vardır! Yani adetler, bir enerji yayar. Her yapılan işte ya da düşüncede negatif veya pozitif bir açığa çıkış olur… bu nedenle ilkel bir kabile büyücüsünün bile ritüeli vardır. Geleneksel bir ibadet şekline benzer kuralları vardır. Bunun amacı maji, sihir elde etmektir. Eski zamanda bu çok işe yaramış. Günümüzde de yarıyor ama ayrıntıya dikkat ediniz. Günümüzdeki öğretiler genel olarak eski zaman öğretilerinin taklidi şeklinde olunca din öğretisi şeklinde yansır. İdeolojik öğretiler de bu tesiri yapar, elbet yaşam şeklinin bir amaca yönelik düzenlenmesi bir sihir, maji üretir. Bu nedenle sloganlaşır bazı şeyler. Ya da ibadet şeklinde yerleşir. Şimdi sıkı durun; bu ritüeller, adetler; eğer ibadet şeklinde belli bir amacı karşılayabilirse faydası vardır. Yok içi boşalmış sadece dış kalıp kalmışsa o zaman istenen amaca ulaşılmaz! Adet ibadete döner ise fayda sağlar, rutin olur ama içerik bozulmaz ise fayda sağlar! İçerik bozulduğunda, ibadet adete döner ki başka bir anlama hizmet etmeye başlar! Bu şöyle olur; insanlar, eski zaman öğretilerini ezbere taklit etmeye başladığında ibadet olan öğretiler adete döner ve şeytana gider yapılan tüm ibadetler! Bu nedenle literatürde vardır yüzüne çarpılacak ibadetleri bazılarının şeklinde. Çünkü maksadını bulmayan ibadet adetten olmuş demektir, bu da maji sihir alanına kayar. Bu alanın şerli temsilcisi olan şeytana gider yani. İbadetin adetten yapılması şeytana yaradığı için (bunları sembolik düşünün, felsefe yapıyorum çünkü) şeytan kişiyi ibadete sevk eder. Ne kadar şuursuz ibadet olursa şeytan açısından o kadar fazla sihir elde edilir. Şaşırdınız değil mi? Şaşırmayın evrende israf olmaz! Bu nedenle kuranda bahsinin geçtiğini ilahiyatçılar söyler ki ibadet eden bazıları şuursuz ibadetleri yüzünden hesap verecek ama hiç ibadeti olmayan bu hesabı vermez ama o da başka hesap verir! O halde ibadet etmeyelim demiyorum, şuurlu ibadet edelim diyorum. Yani şuursuz ibadeti fazlaca olsun kim ister? Şeytan ister. Günümüzdeki şuur katsayısını da siz bilirsiniz. Yani ibadetler nereye kayıyor, kişi kendi bilir bunu, ben bu alanda sadece felsefe yaparım. Şeytana hizmet eden bir şuursuz ibadeti, yani adete dönmüş ibadeti yapan kime hizmet ediyor düşünün. Bu anlamda şuursuz ibadeti kim ister düşünün! Bu kadar açtım kafa karışmasın…
Mesela insanlara faydalı olmak adeti, güzeldir değil mi? Bu nedenle ibadetten olmuş. Bu eylemi gösteriş için yapan için ise adettendir ki fayda yerine zarar getirecektir. Adetten sayılırsa bir sektör ortaya çıkarır ki Allah korusun. Hayır alanında aracılar malı götürür. İnsanlara faydalı olan adetler ibadet hükmünde, insanlara zararı dokunan ibadetler de adet hükmünde olacaktır! Ne zaman? Ahir zaman! Yani Bediüzzaman’ın anlatımı harika; “………zaman olur zıd, zıddını saklarmış. lisan-ı siyasette lafız, mananın zıddıdır. adalet külahını, zulüm başına geçirmiş; hamiyet libasını, hıyanet ucuz giymiş.” Sözler | Lemeât | 647 Yani zıtlar aslında birbirine yol açar!
Eğer adet ibadete dönerse maksadına ulaşır; yok ibadet, adete dönerse maji, sihir etkisi vardır!
Bunu açmalıyım!
Güzel adetler, tekrar edildiğinde meleke haline gelir ve ibadete döner ise güzel olur ve önce bireye, sonra topluma faydası olur! Bu adetlerin de zaman ve mekan göreceliliğinde farklılaşması kaçınılmazdır. Bu farklılaşmaların bireylerin ve toplumun gelişimiyle direk alakası var. Farklı toplumlardaki yaşam tercihleri farkını da göz önünde bulundurmak gerek bu adetin ibadete dönmesi konusunu anlamak gerek. Eski zamanda yapılmasında sakınca olmayan bazı adetler, günümüzde suç kapsamında bile olabilir! Mesela küçük yaştaki kızlarla evlenme adeti günümüzde suç kapsamında. Buna benzer olan diğer kölelik ve cariyelik konusu da aynı şekilde. Bu değişim konusunda fazla ayrıntıya gerek görmüyorum.
Adetin ibadete çevrilmesi bireysel ve toplumsal alanda pek çok öğretiyi de korumuş ve yayılmasını sağlamıştır. En yerleşik olanı Adem’e secde konusundaki “Salat” tır. Bu konu kuranda “Salat” olarak geçer ve “Namaz” şeklinde yerleşmiştir. Kuranda kapsam olarak geçer yani “Salat” denir bunun manası da geniş olarak Allah’ı anmak, yüceltmek, yardım, selam, vb. “Namaz”, kuranda geçmez ama “Salat” yapmanın bir şekli olmasından dolayı “Salat” olarak namaz yerleşmiştir! Bunu şöyle anlayalım; “Meyve” dendiğinde elma, kaysı, şeftali, muz, vb. Akla gelir değil mi? “Meyve” dendiğinde sadece “Elma” anlaşılır ise mana kısılmış olur. İşte kurandaki her “Salat” çevrilirken “Namaz” diye çevrilirse salat, namaz ile kısıtlanmış olur. Namaz, salat değil midir? Evet namaz, salattır ama salat, sadece namaz değildir! Denmem o ki kuranda “Salat” yazan yerlerin tamamını çevirirken “Namaz” diye çevirmek iyi niyetli bir çabadır ama “Salat” manasını “Namaz” ile sınırlamaktır! Uzatmayayım…
İbadet adetten olunca yani şuursuz, şeytan hesabına kayıyor demiştim. Bu önemli bir durumdur. İlmihallerde yazar; ibadet şartlarından ilki şuur sahibi olmak. Yani kişi ne yaptığının farkında olmalı. Şuursuz ibadeti iyi niyetle savunanlar bilmeli ki şuursuz enerji şeytana doğru yol alacaktır. Kontrolsüz güç, güç değildir. Zarar verir. Dinsel alanda en ileride olduğunu söyleyen geri toplumlar neden o kadar çok ibadet ettikleri halde hayrını görmüyor hatta şerrini görüyor acaba, düşündünüz mu? İbadetlerini içi boş şekilden ibaret yaptıkları için olabilir mi, ne dersiniz? Ben felsefeciyim, herkes kendi fikrini üretsin bu alanda bu benim fikrim.
Son tahlilde; “Ben” O’ndan üflenendir. Ben O dur! Ben, ruh yazılımını beden donanımına bindirip yol alır. Bu yolu da “Zat”tır. Bakın dört unsur var.
1- “Ben”: “Bir ben var, benden içeri” tek ben var.
2-Ruh: Adı “Adem” olan bir insan yazılımına ruh diyebiliriz! Tüm insanların yazılımı aynı kaynaktan. Kaynak tek ama yazılımın bozulması olarak görünen hal ise bu boyutun zaman ve mekan izafiyetinde öncesine dairdir. “Elest anı” yazımın konusuna giriyor. Zaman ve mekan izafi. Ruh yazılım olduğundan Dünya boyutuna da sıkışmaz, beden yüzünden sıkışsa da bunu aşanlar olmuş, oluyor, olacak!
3-Beden: Topraktan evrilip, Bediüzzaman’ın da tabiri ile cisim açısından hayvandan addedilen yani sayılan mahluk. Topraktan nasıl oluştuğunun nasıl izah edildiği başka konu. Oraya takılmayalım.
4-Zat: O’ndan üflenen “Ben” in ruh ve bedeni kullanarak açığa çıkardığı yaşamsal verilerdir. Zat “Ben”in üretimidir. Esmanın yansımasıdır aslen.
O halde zatımıza dikkat edelim şuursuz bir zat nereye gider siz bilirsiniz. Şuurlu bir zat da Cennet’e aday. Sembolik de düşünebiliriz. Sorun çıkmaz."Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm"
Nisa ;159 “Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır.” kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#4:159
“Şimdüçbuçuk okuyan derin Danışman olur” Yunus Emre
Peygamber yerine geçen hocalar
Bu halkın başına zahmetli oldu” Yunus Emre
İnsanlık gelişim sürecinde; her şeyin bir ilki, aslı vardır!
“Ey sözlerin aslın bilen, gel de bu söz kandan gelir
Söz aslını anlamayan, sanır bu söz benden gelir
Söz karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil
Bu yürüyen halktan değil, halık avazından gelir” Yunus Emre
Bu kadarı yeterli bu konu daha ileride fazlaca açılacak, inşallah!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.