Çocukluğumuzdaki bayramlarda
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onun evi bizim evle yan yanaydı. Annem, bütün mahalleli ona topal Halime derlerdi arkasından, o bunu bilir miydi bilmiyorum.
O zamanlar Çubuk çok küçük bir yerdi. Biraz büyükçe bir köy gibiydi. Halime teyzenin evi
aynı zamanda bir handı. Köylüler hayvanlarıyla gelir orda kalırlardı. İlk bakışta tek katlı gibi görünen ev aslında iki katlıydı. Evin bir bölümünün altı ahırdı. Ahırın üstünde bir oda
ve yine diğer tarafta üste ayrı bir oda hanın odalarıydı. Perşembe pazarına gelen köylüler
Halime teyzenin onayından geçtikten ve kalış ücretlerini verdikten sonra evin dışından çıkılan merdivenlerden çıkarak yatarlardı burada. Tabii ahırda kalan hayvanlara da ayrı
bir ücret alırdı.
Halime teyze sanki yurtdışından gelen biriymişçe, gümrük memuru gibi işlem yapardı. Kim
olduğu, hangi köylü olduğu, kimlerden olduğu sorulurdu. Eğer beğenilirse handa yatardı..
Topal halime dul bir kadındı. Kocası genç yaşta ölmüş, o da bu handan aldığı parayla sağlar olmuştu geçimini.
O zamanlar biz çocukların ilgisini sadece bayramda bize şeker vermemesi çekerdi. Biz de
inatla gider onun kapısını çalardık. Çocukluk bu ya onun parası varmış, yokmuş; fakirmiş
bizleri hiç ilgilendirmezdi. Her seferinde kendimizi onun kapısının önünde bulurduk. O da
her sefer bizi eli boş çevirirdi. Aslında bizim yaptığımız bayram eğlencesi gibi bir şeydi.
Sokaklarda gezerken onu konuşur, gülüşürdük. Bayram günü hiç şeker alınmaz mıydı?
Bayram günü bir kaç kez uğrardık ona. Bakalım şimdi şeker almış mıydı? Neden bize şeker
vermiyordu? Cimri kadın. Bak bu sefer de kapıyı açmadı. O zamanlar buna bir türlü aklımız
ermezdi. Sanki mahsustan şeker yok diyordu. Şeker olmaz olur mu bayramda. Mutlaka vardır.
Daha sonraki zamanlar babama geldi gitti, askere giden oğlu için belediyeden para almak için. Her darda kaldığında eşik bir komşusu bize gelirdi. Babam ne işi varsa yapmaya
çalışırdı. Ne yazık ki evimizin önünü geren yine o oldu. Babam her zaman olduğu gibi yine
ona da iyi niyet gösterdi. Bu küçücük yere ev yapamazlar diye şikâyette bulunmadı. O da
amcamla birlikte yerlerini müteahhide verdiler ve bizim evin iki tarafını sardılar. Zaman geldi babamın dünürcü başı olarak evlenmesine yardımcı olduğu Hacıali kendini Hacıalibey
olarak gördü. Babamın karşısında el pençe divan durak silik adam, babamı küçük gören
haller takınarak adeta babama küfretti.
Nerden nereye geldim.
Çocukluğumuzdaki bayramları yazacaktım. Topal Halime öleli yıllar oldu. Evinin, hanının olduğu yere yapılan evi görmedi bile.
O evde şimdi oğlu ve gelini oturuyor.
Şimdi el öpüp şeker toplayan çocuklar azaldı. Annemin evi alt kat olduğu için çocuklar geldi şeker almaya. Çok hoşuma gitti. Ben yüzlerin göremedim kardeşimin onları kaplayan
gövdesinden. Çok küçüklermiş. Biri senin Duru kadar dedi.Elinde sıkı sıkı kabuklu bir şeker tutuyormuş. Sunulan şekerde iki tane alabilmek için bayağı bir uğraş vermiş.
Ah şeker seven çocukluğum!
Şeker bayramı değil ama, şeker pembesi mutlu bayramlar diliyorum,
Bayramınız kutlu olsun..
16. 10. 2013 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Sevgili Nazik, bütün samimiyetiyle yazmışsın çocukluk anını. Hangimiz böyle yaramazlıklar yapmadık ki?
Çocuk aklı varı yoğu bilmiyor ki, bayramsa şeker verilmeli diye şartlandırıyor değil mi kendini.
Benim dedemin de hanı vardı. Merdiveni senin bahsettiğin gibi avlu dışındaydı. Yalnız bizim han bedavaydı. yoldan geçenler, yolda kalmışlar gelip konaklar, atını, eşeğini de hanın altındaki ahıra bağlarlardı. Dedem rahmetli hem yolcuları, hem de bineklerini doyururdu kabri nurla dolsun inşallah.
Tebrikler, iyi bayramlar
Çok hoş bir yazı olmuş.
Keşke o son bölümü, sevimsizlikleri anlatan bölümü eklemeseydiniz diye geçti aklımdan.
Tebessümlerimize gölge getirdi biraz.
Güzel bir bayram yazısıydı ama.
Çok da akıcı kaleme almışsınız.
Şu zalim rahatsızlıktan sonra, sindirerek okuduğum ilk yazı oldu.
Alinize sağlık.