FAHİŞEYİ ANLAMAK - 1.BÖLÜM
FAHİŞE İLE İLK TANIŞMA
Işık yok ki...bir bana yok...
Yazar, penceresinde yükselen ayın, ilham perilerini doya doya besleyecek kadar zarafetli olduğunu bilmesine karşın elini saten altın kaplama kalemine doğru uzatmadı. Biliyordu,bir kere ölmüştü ilham perisi...
Yaşadığı zorluklar her geçen gün artıyordu!...artıyordu!...artıyordu! ve...
Ve kalemini yere fırlatıyordu. Bunu her gece yaptığından bir sürü çizikle dolmuştu kalemi.Utanıyordu. Her çizik mesleğine bir kara leke gibi görünüyordu. Ağlıyordu. İçiyordu göz yaşlarını,söz verdirtmişti çünkü ’’o’’... yaşarken.
O...Berfin...Eşi. ’’Erkek sözü ver,bir gün bu hastalık ilerlerse ve ben ölürsem göz yaşların hiç değmesin yere...’’demişti hastane odasında. Yazar bir anda göz yaşı döktü öylece. Berfin; ’’Hani söz vermiştin.’’ deyince yazar diliyle dudaklarının etrafına akan göz yaşlarını emiyordu ve ’’Ama bak içiyorum,değmiyor ki yere...’’ demişti.
Yazar toparlandıktan sonra askılıkta asılı tüvit türü ceketini alıp dışarı çıktı. Karanlıkta sadece yolun karşısında her sabah simit aldığı Bahri dayının küçük simit arabası görünüyordu. Şu sabahları tüm yorgunluğunu alıp götüren simitlerde olmasa...
Yağmur yağıyordu. Düşen damlaların çıkardığı seslerin bu geceki bilinmez yollarda ona eşlik edeceği müzik olduğunu anlamıştı. Biraz ıslak olsa da... Sahil yolundan gitmeyi tercih etti. Sahili pek sevmediği gibi suyun kayalıklara çarparken çıkardığı sesten de hoşlanmazdı. Banklarda yağmur altında uyuyan dilenciler vardı.
Sahil yolunun bitiminde sabahları on bir sularında çok kalabalık olan Yakarı caddesine geldi. Şimdi sessizdi ama. Tıpkı kendisi gibi. İnsanlar ve arabalar Yakarı caddesi için neyse Berfin’de onun kalabalığı ve de sessizliğiydi....
Damlaların yerdeki su birikintilerinde oluşturduğu halkalara bakarak kaldırımdan devam etti. Kaldırımda bir kaç insan vardı. İleriye daha çok baktığında yirmi beş yaşlarında bir kadının, kaldırımın eşiğinde bekleyen arabanın şoför camına doğru küfürler saçtığını gördü. Arabadan hızla inen adam, elindeki levye ile kadına şiddetli bir şekilde vurup suratına doğru tükürdü. İlk darbenin ardından yere yığılan kadın daha kendine gelmeden levyenin ayaklarına doğru bir kez daha indiğini gördü. Adam en sonunda ’’* kızı *!’’ diye bağırarak elinde ki levyeyi yerde baygın halde yatan kadına doğru fırlattı ve arabasına binerek hızla uzaklaştı.
Yazar,ne yapacağına karar veremedi. Şaşkın ve telaşlıydı. Önce diğer insanlara bakındı,fakat kimse kadına bakmıyordu bile. Yazar adımlarını hızlandırarak kadına doğru hızla yürüdü. Birden karşı kaldırımdan kadına doğru yürüyen üstü başı yırtık olan bir adam gördü. Kırklı yaşlarda görünen adamın kendisinden önce kadına yetişebilmesi yazarı sevindirmişti. ’’Nihayet bir insan çıktı’’.
Fakat adam yerde baygınlık geçiren kadının önünde durdu. Yazar müdahale etmesi gerekirken kadını öylece seyreden adamı şaşkınlıkla izledi. Sonra adam kadına doğru eğildi ve kadını sırılsıklam elbiselerinin arasından eliyle okşamaya başladı. Önce bacaklarını bir müddet okşayan adam daha sonra kadının üzerine doğru uzanmaya çalışacaktı ki ’’LAN!’’ diye bir ses yankılandı caddede....
Yazar tüm gücüyle koştu ve adamın yakasına yapıştı.Yere düşürdüğü adamı tekmeledikten sonra,kadının yanına geldi. Başını ellerinin arasına doğru tutup kalbini kontrol etti. Yaşıyordu...
Ambulans çağırmak kötü bir fikir gibi geliyordu. Ülkede pizzanın ambulanstan önce geldiğini komik makaleleriyle meşhur bir İstatistikçiden okumuştu. Kadını kucağına alıp eve doğru yürüdü.Yağmur dinmişti ve çok garip bir yük taşıyordu...hemde çok garip...
Yazarlık içgüdüleri ona bu olayı kaleme almasını söylüyordu.
Kim bile bilirdi ki bir gün ilham perisinin bir f*ahişe olacağını...
Evvah