- 399 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Deli Camızın Ettiği
DELİ CAMIZIN ETTİĞİ
Boğazlıyan Ortaokulu’nda öğrenciyiz.O zamanlar köyle ulaşım bu günkü gibi değil.Köye gidiş-gelişlerimiz tabanvayla.Eğer yükümüz olursa köyden gelen arabalardan birine yüklüyoruz.”Araba” dediğim otomobil,kamyon değil at arabası...Ya da atıyoruz eşeğin sırtına mitilimizi,yanı sıra biz yayan yapıldak düşüyoruz yola.Boğazlıyan-Oğulcuk l7 km.Ha babam,de babam üç saati aşıyor yolculuğumuz.
Şikayetçi değiliz yine de.Katlanıyoruz.Katlanmak zorunda olduğumuzu biliyoruz.
Yol neyse de Karakoç’un deli camızı yok mu? O bizi korkutuyor.Hani bir türküde geçer ya:
“Gara camışları (camız) saldım bayıra
Dövüşe dövüşe indi çayıra
Deyin güveğiye gele ayıra
Siz gidin gardaşlar ben de giderem
Dudu gumru gibi durmaz öterem”
Türküdeki gara camızların soyundan Karakoç’un deli camızı.Karakoç’un altından savışırken ellerimizde yüreklerimiz.Deli camız ha şurdan çıktı,ha şurdan çıkacak...Aman camıza dalanmayalım.Uzaktan dolanalım...Tedirgin...Telaşlı...Endişeli gözlerle etrafı tararız.Uzaklarda bir karaltı görsek deli camız korkusu sarar benliğimizi.
Yarıyıl tatili başladı.Köye geliyoruz.Kimimiz pürneşe.Kimimiz üzgün...Tedirgin...Keyfi yerinde olanların karnesi iyi.Firesiz...Karnesinde kırığı olanlar endişeli.Sigaya çekilecekler.Hesap vermek zor.
Hani bir öğrenci karneyi alır.Derslerin çoğu zayıf.Ailesinin bulunduğu yerde değil bir başka kentte okuyor.O zamanlar telgraf en hızlı iletişim aracı.Anasına telgraf çeker.
Der ki:”Babamı hazırla.”
Anasından cevabi telgraf gelir:”Baban hazır.Sen kendini hazırla.”
Okul arkadaşlarımızdan Niyazi (Karaca),İbrahim (Fidan),Mustafa (Kahraman) düşerler Oğulcuk yoluna.Tam Karakoç’un orda deli camız çevirir bunları.Mustafa’nın eşekte yüklü yorganı var.Deli camızı görüce bunlar perem perem olurlar.Camız eşeğin üstündeki yorgandan alır hırsını.Yorganı burnuyla param parça eder.Hallaç pamuğu gibi atar...Bir süre sonra da çekip gider.
Bizimkiler kaçıştıkları yerlerden çıkıp gelirler.Bir taraftan camızın saldırısı,öte yandan karnedeki kırıklar, morallerini sıfıraltı etmiştir.Her kötü olayın bir de iyi tarafı vardır.Bizimkiler camız olayını kullanmaya karar verirler.
Köye gelirler.Memet emmi (Çona’nın Memet) sorar Niyazi’ye:
“Oğlum karne nerede? Karneyi görelim.”
Niyazi üzgün bir tavırla:
“Karneyi deli camız yedi baba...”
Aynı diyalog İbrahim’le babası Mustafa Fidan(Gara Mısdafa) arasında geçer.
Çona’nın Memet ve Gara Mısdafa deli camızın karneleri yediğine inanmazlar.Ama bozuntuya vermezler.İnanmış görünürler.
Memet emmi zaman zaman:”Garooç’un (Karakoç) deli camızı yiyecek bir şey bulamamış.Bizim çocukların garinnesini (karne) yemiş...”der,gülerdi.