Küçük gelin
Annesi onu bayram günü erken kaldırmaya kıyamazdı. On dört yaşında babası onu biriyle
nişanlamasına rağmen o daha başıboş bir kız gibi özgürdü, yatıp kalkmasında. Gittiği yerde
yeterince sıkacaklarını biliyordu. Az daha olsun yaşasındı çocukluğunu. Burada adı gelindi.
Zorunluydu erken kalkıp, ortalığı toparlayıp bir yandan da bayram yemeğini hazırlamaya.
Gerçi kaynanası o kadar çiğ bir kadın değildi. İşin başında o vardı. Her şeyi o ayarlar o da
yardımcı olurdu. Zamanından önce büyümek zorunda kalmıştı. Hali tavrı değişse de onun
ruhu hâlâ bir çocuktu. Evlilik oynadığı bir evcilik oyunuydu. Bayramdı. O bu yıl bayramdan
hiç bir şey anlamamıştı.Gelenler gidenler- elini öpen çocuklar ellerini öptüğü yaşlılar hatta
kendi yaşıtları. İçi kıpır kıpırdı, ailesini göreceği, bayramlaşacağı için ama kaynanasından
ses seda çıkmıyordu. Bir yandan gelip gidene hizmet ederken, diğer yandan içi içine
sığmıyordu. Ailesi şimdi güle oynaya sofradan kalkmıştı. Acaba köyden akrabaları, teyzesi
ya da yaşıtları gelmiş miydi? Herkesi çok merak ediyordu. Öğle olmuş, geçmiş kimse onu
düşünmüyordu. Kendi havasındaydı herkes. Etler kavruluyor, bir gürültü bir patırdı gelen
giden derken o unutuluyordu.Oysa onun da bir ailesi vardı,özlediği. Kimse onu düşünmüyor
ailesine gitmesi gerektiğini anlamıyordu. Odasına girip, ağladı bir süre. Onu göremeyen eşi
yanına gelip sordu.
" Ne oldu, ne var Müjgân, neden suratın asık?"
Müjgân bir süre sustu. Sonra:
"Annemgile ne zaman gideceğiz dedi."
" Ooo, dur bakalım, daha bir sürü işimiz var. Kurban etini, parçalayıp, dağıtacağız. Sonra
biraz, eş dost, akraba ziyaretine gideriz. Annengile akşam gideriz olmaz mı?"
" Yani ölme eşeğim ölme de, öyle mi?"
" Ne demek istiyorsun sen. Ağzımı bozduracaksın şimdi."
Müjgân sinirlendi. Belli etmek istemedi. Ağzını bozacakmış. Bozsan ne olacak sanki dedi
içinden. Kocası,gel hâdi içeriye. Annem merak eder şimdi derken O kararını çoktan vermiş
evden nasıl çıkacağının hesabını yapıyordu.
O sırada annesi Müjgânı merak ediyordu. Daha ilk bayramıydı onlardan ayrı geçirdiği.
Acaba n!apıyordu. Gerçi alışmıştı onlara. Sanki orada doğmuş, büyümüş gibi kaynaşmıştı.
Arkasında duyduğu sesle irkildi:
" Müjgân yavrum ne zaman geldiniz? Duymadım geldiğinizi? Hani, arkan nerede?"
" Arkam filân yok anne. Ben geldim, kabul ederseniz?"
Annesi ne diyeceğini şaşırdı, dondu kaldı. " Sen mi "dedi usulca.
Müjgân annesine sarılıp gözyaşlarını tutamazken:
" Ben geldim anne, kabul ederseniz." dedi..
29. 9. 2013 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Ne yazsam bilemiyorum.
Şaşırdım bu işe...
İlginç...
Genç gelinin duygularına gönülden katılıyoruz...
bayram sabahlarının acısı çok yaşamışlığımız vardır gurbet ellerde.
Umarız bir problem çıkmamıştır bu ziyaretin arkasından...
Eşini bırakmış gitmiş zira.
Bir tutam hayat tarafından 9/29/2013 5:51:07 PM zamanında düzenlenmiştir.