- 956 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Montesquieu vari Esintiler
POLİTİKACI
Politikacıyı motive eden şey nedir hep merak ederim. Temsili demokrasinin temsilcisi konumundaki bu kişileri, temsilci olmaya iten bir neden olmalı.
Politikacı diyecektir ki şimdi “içinden çıktığım halka daha iyi hizmet götürmek için bu işe soyundum.” Naiflik yapıp inanalım.
Politik arena (parlemento), kariyer ve rahat yaşam sunmayıp da ülkenin ve halkın sorunlarını politikacının da yaşadığı bir arenaya dönüşse, şu andaki politikacıların ne kadarı hala politikayla uğraşır?
Ülkeyi yöneten politikacıların, ülke gerçeğini algılayabilmeleri için maaşlarını asgari ücretle çalışan işci-memur düzeyinde tutmak lazım ki; o zaman açlık sınırının altında yaşamak ne demektir anlasınlar. Burada asıl sorun, ülkenin ve halkın çıkarlarını savunmak için parlementoya gelenlerin kendi kişisel çıkarlarını ülke ve halkın çıkarlarının üzerinde görüp, kendi kişisel çıkarları için bulunduğu konumu kullanmasıdır.
Politikacının bu uğraşısı sırasında kendisinin ve çevresinin ekonomik varlığı artıyorsa doğru olmayan bir şeyler vardır.
DÜĞÜN
Ülkenin panoramasını görmek için o ülkenin düğünlerine bakmak yeter. Düğünler toplumun yaşantısını yansıtan birer ayna gibidirler.
Bir düğün. Davetliler listesine bakın; bütün bakanlar kurulu, başlarıyla beraber, sanayiciler, tüccarlar,diğer ulusları temsilen ülkelerin büyük elçileri. Nikah şahitlerinden birisi ise bir Avrupa ülkesinin devlet başkanı. İş görüşmeleri ve bağlantıların yapıldığı, uluslararası çıkar ve beklentilerin iletildiği; gösteriş ve güç gösterisi bir düğün; gazetelere manşet, televiyozlara ilk haber.
Bir diğer düğün türü ise, iktidarlara yakın durup onların adaletsizliğini kendilerine çıkar sağlamak için kullanan yeni türedi zengin-mafya- düğünleri. ’Kasaphavası’ eşliğinde havada uçuşan dolarlar. Düğünü şenlendirenler yerel politikacılar, halkın güvenliğinden sorumlu amirler memurlar...
Bir davul , bir zurna. Evin önüne takılı bir bayrak.- Bu bayrak niye takılı kimse bilmiyor.- Eş- dost, konu- komşu bir arada.
Ve düğün yapamayanlar.
Düğünler arasındaki farklılıklar, toplum içindeki farklılıkları kristalize edip görünür hale getirir. (Gören gözler için)
ZENGİNLİK
Burjuva ideolojisinin insanlara empoze ettiği zenginlik, parasal zenginlik anlayışından başka bir şey değildir. Para, insanın insan olarak gelişmesine hizmet etmiyorsa, hatta onu kendisine esir etmişse o zaman paranın varlığının verdiği zenginlik gerçekten insana zenginlik verir mi? Zengin olan para mı yoksa ona sahip olan mı?
Artık , paranın kendisi görünmüyor. Ekonomik soyutlamanın üst düzeylerinden birisi olan paranın yerini, küçük bir kart aldı. Soyutlamanın soyutlanışı. O bir rakam olarak bankada, banka kartının dijital göstergesinde.
İnsan kim ve nerede duruyor? Daha doğrusu nerede duruyor olmalı, diye sormak, soruyu doğru sormak olur.
DİN
İnsanlığın tarihi dinin tarihinden daha eskidir. Çünkü onu yaratacak ve inanacak insan olmadan onun inanç sistemi de var olamazdı.
İnsan neden bir şeylere inanmak ihtiyacı hissetmiş?
Kendisi dışında birşeylere sığınma ve güvenme ihtiyacından mı?
İnsanlık tarihine bakıldığında, her dinin doğuşunda özgürleştirici ve kurtarıcı bir işlevi olduğu görülür. Fakat, bu işlevi süreç içerisinde, dini otoritenin başına gelenlerin değişimiyle değişim geçirmiş ve din köleleştirici olmaya başlamıştır.
İnsanlar dinin bu dönüşümüne neden yeterince direnmemişler, kendi boyunlarına boyunduruk bir doktirin olmasına seyirci kalmışlardır?
Toplumsal yaşamın boyun eğdirici, kabul ettirici etkisinden kurtulamadıkları için mi, toplumsal yaşamı etkisine almış dine karşı boyun eğici olmuşlardır?
ULUSALCILIK
Milliyetcilik ya da nam-ı diğer ulusalcılık, insanlık tarihinde insanların açmazlarından birisi olarak yerini alıyor. O da aynı din gibi gericileşip, kendinden olmayan herkese ve herşeye düşman bir anlayışa dönüştü. Ve ‘ Bana yoktur benden başka dost’ düşüncesinde kendini buldu .
Aynı ulustan olmak sorunları çözüyor mu?
Evinin kirasını ödeyemeyen, evine ekmek götürmekte zorlanan, açlığı yaşayan insanlarla; şunu ya da bunu ithal yada ihraç ederek milyarları kasasına indiren, arkasına devletin de gücünü alan insanların sorunları bir ve aynı mıdır?
Bazı durumlarda, toplumsal bazda, siyasi arenada ulusal düşmanlık körüklenirken, o ulusun ekonomisini elinde tutanların, düşman sayılan uluslarla ekonomik ilişkilerini sürdürmeleri; ulusalcılık kimin ve ne için sorularını sordurtmuyor mu?
Dünya da ekonomik ilişkilerin ulaşmış olduğu boyutta bağımsız ulusal ekonomiden -eğer kastiyet yoksa-, bahsedilemiyor. Uluslararası ekonomik ilişkiler içinde bütün ulusların ekonomileri bir ve aynılaştı. Ayrılamazcasına birbirine geçmiş ekonomik ilişkilerin içerisinde ulusalcılık nereye düşüyor?
PUTLAR VE KABE
İslamiyet putlara karşı mücadele içerisinde doğdu,
Mekke’de bir büyük yapı, içi putlarla dolu. Putlar insanların tanrısı. Bir dini yıkmadan (inanış sistemi) yenisini nasıl kuracaksın? Kursan da nasıl hakimiyet sağlayacaksın her zaman bir rakip var.
İnsanların kendi elleriyle yaptıkları heykeller (sanat eseri) nasıl tanrıları olurdu. Heykeller parçalandı, un ufak edildiler. (Dinin oluşum aşamasındaki bu rakibi bertaraf etme yönteminden mi kaynaklı acaba islamiyetin sanat eserleri karşısındaki dostane olmayan tavrı?)
Dinin işi insanların tanrıya ibadet etmelerini sağlamak. Her dini öğretinin de bu konuda kendine özgü bir yöntemi var. İslamiyette bu yöntemlerden birisi de namaz.
Öğretiye göre, Allah’ın varlığı bir yerde değil her yerdedir. O, metadan bağımsızdır.
Eğer öyleyse içindeki putları kırdıkları binaya doğru yüzlerini dönüp namaz kılma zorunluluğu neden?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.