- 1152 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANDRE BRETON
Fransız şairi ve düşünürü Andre Breton, 1896-1966 yılları arasında yaşadı. Orta halli bir ailenin çocuğu olan Breton, Birinci Dünya Savaşı sırasında, tıp öğrenimini yarıda bırakarak hastanelerde görev almıştır. 1916 yılında Nantes’ da bulunduğu sırada . Jacques Vache ile tanışmış ve topluma karşı duyduğu sonsuz küçümsemeyi her vesileyle dile getiren ve hayatını bir masal haline dönüştürmek için inanılmayacak davranışlara girişen bu efsanevi kişiliğin etkisi altında kalmıştır. Genç şair bu arada, Rimbaud ve Lautreamont gibi şairlerin, Freud gibi bilginlerinde etkisinde kalarak, yepyeni bir hayat ve dünya görüşü edinmeye başlamıştır. 1919’da ilk şiir kitabını çıkaran Breton, yine aynı yıl arkadaşları Louis Aragon, ve Philippe Soupault ile birlikte Litteratüre adlı bir dergi çıkarmış ve burada, Tristian Tzara tarafından 1916 yılında Zürih’te başlatılmış olan Dadaizm akımının görüşlerine uygun yazılar yayınlamaya başlamıştır. Toplum hayatının kalıplaşmış değerlerine ve sanata karşı, hiç bir kayıt tanımaksızın mutlak bir şekilde cephe almış olan Dadaizm hareketinden Breton, 1921 yılında ayrılmıştır. 1924 yılında , gerçek üstücülüğün manifestosu adlı eseri yazan Breton , bu yeni akımı şöyle tanımlıyordu:
’ Gerçeküstücülük, sözle, yazıyla,yada başkabir biçimde, düşüncenin gerçek işleyişini ortaya koymak için kullannılansaf ruh otomatizmidir. Aklın hiçbir denetlemesi, hiçbir ahlaksal ve estetik tasa olmadan düşüncenin kendini ortaya koymasıdır.Ayrıca gerçeküstücülük düşüncenin çıkar göz etmez oyununa ; düşün sınırsız gücüne ve bu güne kadar bir yanaatılmuş belli çağrışım biçimlerinin üstün bir güce sahip olduklarına inanmaktır. Gerçeküstücülük, bütün öteki ruhsal mekanizmaları kökünden yıkmaya ve hayatın belli başlı sorunlarının çözülmesinde onların yerini almaya yönelir.’
Görüldüğü gibi,gerçeküstücülük yalnızcabir şiir yadasanat anlayışı değilamadevrimci birhayat biçimi olmak ve hayatı değişikliğe uğratarak yeni bir gerçeğe ulaşmak iddiasını taşıyan bir akımdır. İnsanların içinde yaşadıkları çıkar gözetir ve dar hayatın yerini; tutarlı, özgür ve gerçek bir insan hayatının alması, bu akımın amacıdır. İnsan ruhunda, toplum hayatı tarafından baskı altına alınmış ve bilinç-dışına itilmiş olan güçler boşaltılacak olursa, aklın denetlemesi olmadan zihnimizde kendi kendine ortaya çıkan düşüncelerin saptaması demek olan ’otomatik yazıya’ bir metod olarak büyük önem vermişler ve yapıtlarında bu metodu kullanmışlardır. Yine bundan ötürü, düş, fantezi,alaycılık, hayal gibi ögelerede önem vermişlerdir. Ayrıca, toplum hayatının geleneksel baskılarınıve kısıtlamalarını ortadan kaldırmayayönelmiş bütün siyasal hareketleri desteklemişlerdir,
Rimbaud’un ’ hayatı değiştirmek sözüyle, Marks’ın ’ dünyayı değişikliğe uğratmak’ sözü arasındabüyük bir yakınlık olduğuna inanmışlardır. Ne var ki, daha sonra, gerçek
üstücülerden bir kısmı solcu partilerde görev alarak bu akımdan uzaklaşmış, ama gerçeküstücülüğün bağımsızlığını korumak gerektiğini ileri süren Breton, bir aralık Fransız Komünist Partisi’ne girdiği ve özellikle Troçki gibi solcu liderlere hayranlık duyduğu halde daha sonra bu siyasal ilişkilerden uzaklaşmış ve gerçeküstücülüğün özü bakımından ’ manevi bir devrim ’ olduğunu, siyasal eylem karşısında dikkatli davranmak gerektiğini ileri sürmüştür.
Gerçeküstücülük, özellikle şiir ve sanat alanında etki gösterecek,yirminci yüzyılın estetik anlayışını köklü bir değişikliğe uğratmıştır. Breton, bilinç-dışının bize sunduğu ve birbirleriyle hemen hemen hiç ilintisi olmayan kelimelerin bir araya getirilmesiyle,şiir alanında, çarpıcı görüntüler elde edildiğini ve bunun şiir sanatına temel oluşturduğunu göstermiştir. Aynı teknik,resim ve sinema gibi öteki sanat dallarında da kullanılarak, çağdaş, estetikte ’ imaj ’ ögesinin daha önce görülmedik bir biçimde önem kazanmasına ve işlenmesine yol açmıştır. Bu bakımdan, gerçeküstücülüğün, bütün yirminci yüzyıl şiirini, doğrudan doğruya ve çeşitli şekiller altında etkilemiş olduğu söylenebilir.
Breton, 1928 yılında Nadja adlı şiir romanını yayınlamıştır.Gerçeküstücülüğün felsefi temellerini daha derinleştirerek gerçeküstücülüğün ikinci manifestosu,adlı yapıtında açıklamış ve her çeşit siyasal baskıya karşı olduğunu belirtmiştir. Bu arada Les pas perdus adlı eleştirme ve otobiyografi yapıtını surrealizme et la peinture incelemesini yayınlamış bulunduğunu belirtmek gerekir. Yineaynı yıllarda çevresinde Soupoult, Benjamin Peret,Aragon,Eluard ve Robert Desnos gibi geleceğin büyük ünlülerinin toplandığı Gerçeküstücü devrim adlı dergiyi yönetmiştir. Ne var ki, Breton baş yapıtı sayılan Nedja ile edebiyat çevreleri üzerinde ilk olarak gerçek ve geniş bir etki yapmıştır. Bu yapıtta Breton ile ruhsal hayatının derinliklerinde kendini yitiren ve hayaller gören bir kadın arasındaki aşk macerası büyük bir ustalık ve sezişle anlatılmıştır. Breton, 1932’de düş olayları üzerinde yaptığı araştırmaları içeren Les vases communicats adlı yapıtını yayınlamış ve iki yıl sonra gerçeküstücülüğün kuramsal sorunlarına yenideb dönerek Gerçeküstücülük nedir?adlı denemesini kaleme almıştır.Arkadaşlarından bir çoğunun ayrılması yada Breton tarafından akımdan çıkarılmasına karşın, Salvador Dali gibi sanatçıların gerçeküstücülüğe katılması ve akımın dünya çapında etkisini göstermeye başlaması bu yıllara rastlar.1941 yılında Kara mizah antolojisi adlı yapıtının Vichy hükümetince yasaklanması üzerine Amerika’ya giden şair, ancak 1946 yılında Paris’e dönmüş ve bir yıl sonra Uluslararası Gerçeküstücülük Sergisini açmıştır.
Gerçeküstücülük gibi önemli bir akımın yaratıcısı olduğu kadar, şairliği ve yazarlığı ile de, dünya edebiyatını etkilemiş olan Breton, özellikle imajlarının çarpıcılığı ve güzelliği; gerçeklerin karanlık ve sihirli yanlarını dile getirmesindeki ustalığıyla kendine özel bir yer yapmıştır. Breton’un yapıtlarında, Boudelaire, Rimbaud, Apollinaire gibi şairlerin yanı sıra, Alman ve İngiliz romantikleriyle Marquis de Sade’ında etkileri görülür.
1966 yılnda Paris’te ölen Andre Breton birbirinden güzel bir çok şiir yazdı.Yazımızı onun ’Olmak ’ adlı şiiriyle bitirelim:
Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Kanadı yok
umutsuzluğun, akşam vakti deniz kıyısında bir taraçada,
toplanmış bir sofrada kalayım demiyor. Umutsuzluk bu, o bir
sürü olayların dönüşü değil bu, tıpkı akşam karanlığında bir
karıktan öbürüne giden tohumlar gibi. Bir taşın üstündeki
yosun ya da su bardağı değil o. Kardan elenmiş bir gemi o, ya
da düşen kuşlara benzetebilirsiniz, ama kanlarının en küçük
bir kalınlığı yok. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
Başa takılan süslerle çevrilmiş küçük bir şey o. Umutsuzluk o.
Kopçası bulunamayan inci gerdanlık, bir ipe gelmez, böyle bir
şey işte umutsuzluk. Gerisinden, ondan hiç söz etmeyelim.
Başlamışsak bitiremeyiz umutsuzluğu. Saat dört sularında
avizeden umutsuzlanırım ben, gece yarısına doğru da
yelpazeden umudumu keserim, tutukluların cigaralarından
umutsuzlanırım. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
Yüreği yoktur umutsuzluğun, el umutsuzlukta hep soluk
soluğa kalır, umutsuzlukta kalır öyle aynalar, bize asla ölüp
ölmediklerini söyleyemezler. Beni büyüleyen umutsuzluğu
gördüm ben. Yıldızların türkü söyledikleri vakit gökyüzünde
uçan bu mavi sineği seviyorum. Şaşılacak, o uzun dolu
tanelerine benzeyen umutsuzluğu, o kendini beğenmiş o öfke
küpü umutsuzluğu büyük çizgileriyle tanıyorum. Her gün
herkesler gibi kalkıyorum, kollarımı çiçekli bir kâğıda
uzatıyorum, hiçbir şeycikler hatırlamıyorum, ama hep
umutsuzluğun yardımıyla o geceden koparılmış güzelim
ağaçları görüyorum. Odanın havası davul tokmakları gibi
güzel. Zaman içinde zaman bu. Büyük çizgileriyle tanıyorum
umutsuzluğu. Bana bir sırık uzatan perdenin rüzgârı gibi o.
Böylesi bir umutsuzluk akla gelir mi! Yangın var! Ah yine
geliyorlar... İmdat! İşte merdivenlere düştüler... Ve o gazete
ilanları, o kanal boyunca ışıklı reklamlar. Kum yığını, git, pis
kum yığını! Büyük çizgileriyle önemli değil umutsuzluk. Bir
orman yapmaya giden angarya ağaçlar, bir gün daha yapmaya
giden bir yıldız angaryası, ömrümü uzatan bir angarya günleri
daha.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.