- 1046 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GİTTİ PARACIKLARIM !
Apartman günü için toplanan komşular ve güne katılan yan apartman komşuları hep birlikte koyu bir sohbete dalmışlardı.
Her iki binanın da temizlik işlerini yapan Sevim Hanım’ ı çekiştiriyorlardı.
Apartmana yeni taşınan bu kişi, kira vermeme şartıyla binanın görevlisi olmayı kabul etmiş kendi halinde iki çocuklu eşinden ayrılmış maddi sıkıntıları olan sessiz bir kadındı.
Toplanan aidat paralarının az bir kısmı da maaş olarak veriliyordu.
Sürekli insanların arkasından konuşmayı artık huy edinen bir kaç komşu görevlinin temizliğini eleştiriyorlardı.
"Kaplumbağa gibi yıkıyor binayı, çok uyuşuk. Çöpleri de vaktinde almıyor. "
Bu ve buna benzer sözlerle konuyu lastik gibi uzatıyorlardı. Diğer komşular sıkılmış bir halde konunun kapanmasını bekliyorlardı.
Aralarından en genç olan ve yine binaya yeni taşınmış komşunun kızı ilk defa katıldığı bu gün toplantısında kendini çok yabancı hissetmeye başlamıstı.
" Size bir kaç sey söyleyebilir miyim? "
Bu durumdan rahatsız olanlar hemen onay verdiler hep bir ağızdan.
"Söyle Semra kızım , herkes fikrini özgürce dile getiriyor sen de konuşabilirsin elbette. "
"Sevim ablanın olduğu bir gün konuşalım lütfen. Kendisine şikayetlerimizi bildirir ve ikaz ederiz. Şu an burada olmadığı için kendini savunamaz. "
Gayet nazikçe tek tek kelimelerini şeçerek konuşmaya özen gösterdiği halde dedikodu nasıl yapılır konusunda level atlamışlardan birisi hemen ikaz etti.
"Tamam da biz gerçekleri söylüyoruz gıybet etmiyoruz ki! "
Kadının cümlesi biter bitmez konuşmaya devam etti genç kız.
"Ben söylemiyorum teyzeciğim Allah bize bu sözlerle yol gösteriyor. Anlatmayım mı Kuran’da nasıl mesajlar var bizlere? "
Devam etmesini bekleyenler homurdanmaya başlamışlardı. Dedikodu konusunda ihtisas yapmış kadına ters ters baktılar.
"Bir kısmınız diğerlerinizin gıybetini yapmasın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi?
" Hucurat, 49/12 "
Baktı ki pür dikkat dinliyorlar genç kız anlatmaya devam etti.
"Hiç kimse üstüne alınmasın demiyorum, alılınmak lazım aslında...Hepimiz inanan insanlarız. Bir nasihat olarak değerlendirebiliriz bu ayetleri. "
"Müminler ancak kardeştir. İhtilaf ettikleri zaman, iki kardeşinizin arasını düzeltin; ve sakının ki, merhamet olunasınız."
"Hucurat suresinden 49/10 "
"O günah bu günah , hocam sizi dinleyince hayattan soğuyorum. "
Semra gülümseyerek baktı, sesin sahibi orta yaşlarda akça pakça biraz tombulca bir hanımdı .
"Ben hoca değilim Füsun abla. Konu gıybetten açılınca ben de bir kaç ayet ve hadisle örnekler vererek kul hakkından bahsettim sadece. "
"İyi ama siz hocalar herşeye günah diyerek bizi dinden iman dan soğutuyorsunuz. Olmaz ki ama böyle. "
"Sürekli cehennemden korkutuyorsunuz. Sanki siz sütten çıkmış ak kaşıksınız. Ne çıkarsa aslında hacıdan hocadan çıkıyor.
Semra yine gülümseyerek cevap verdi.
"Ablacığım günah kelimesini bile kullanmadım konuşurken...
"Ayrıca hoca falan değilim. Tekrar söylüyorum, ben de sizin gibi misafirim burada. "
Tekrar kaldığı yerden devam etti orta yaşlarda ki kadın. Aldı sazı eline bırakmıyor.
"Ateşlerde yanacakmışız. Kabir azabı varmış. Allah taş edermiş. Kuran çarparmış. Mış mış mış... "
Sohbetin gidişatı bir tartışmanın ayak seslerini haber veriyordu.
Ağzından tükrükler saçarak devam ediyordu konuşmasına Füsun Hanım.
"Cenneti anlatın biraz da yahu! "
Semra şaşkınlık içinde sadece dinliyordu artık. Kadın susmak bilmiyordu ki...
" Hocam cenneti kendinize parsellediniz galiba. Hocalar cennetlik bizler cehennemliğiz. "
Aralarında yaşlı bir teyze vardı. Dikkatle dinliyordu kadının söylediklerini.
Birden lafa girdi. Biraz tez canlı birine benziyordu. Heyacanlı bir şekilde çıkıştı.
"Kızım olur mu öyle şey cennet iyilere ödül. Cehennem ceza cekme yeri. Cehennem olmadan olur mu? "
Semra’ ya dönüp tasdik bekler gibi göz ucuyla işaret etti; yardım bekliyor gibiydi. Durdu duramadı genç kıza attı topu.
"Hocam öyle değil mi? "
Semra’ ın sinirleri bozulmuştu. Gülerek baktı sesin sahibine. Teyzenin öfkeden elleri titriyordu pek bi hararetlenmisti...
Semra, yaşlı teyzenin yardım isteyen bakışlarına dayanamadı. Çok sevimli pamuk gibi yumuşacık yanaklarını mıncıklamak istedi bir an.
"Teyzecim ben hoca değilim. Ama çok haklısın kötülükler cezasız kalmamalı. Ben de senin gibi düşünüyorum.
Füsun Hanım, hocalara takmıştı bir kere kafayı. Yine atıldı atmaca gibi. Semra’nın konuşmasına izin vermiyordu bir türlü.
"Hocam cahil ile cahil olmayın. Siz okumuş insansınız. Sizlere saygım sonsuzdur. Ama cehennemden bu kadar korkutmak hiç dogru değil. Allah affedici değil mi? Biraz da bu güzel şeylerden anlatsanız diyorum.
"Ya sabır, " çekti içinden Semra. Tam bu sırada kapının zili acı acı çaldı.
Evin küçük kızı koşarak girdi salona. Nefes nefese kalmış biraz da korkmuştu
" Anne kapıda iki polis var.
Evin içi oldukça kalabalıktı. Uğultulu bir sesin içinde ’ hırsız girmiş ’ cümlesi uçuştu havada ...
"Füsun Teyze seni soruyor polisler!"
"Sizin evin kapısı kırılmış, apartman görevlisi Sevim Teyze polisi çağırmış hemen! "
Füsun Hanım ’ın yüzu kül gibi olmuş eli ayağı titriyordu. Telaşla ayaga firladı.
"Allah sizi Taş etsin! "
"Kahrolun cehennemde yanasıcalar. Elleri kırılasıcalar! "
"Kuldan utanmaz Allah’ tan korkmazlar. Rabbim sizi cehennem zebanilerinin eline versin.
"Günah değil mi ? Gitti altınlarım gitti paracıklarım ....
Saçını başını paralıyor bas bas bağırıyordu zavallı kadıncağız.
"Anlat Hoca Hanım !
"Cehennem hak! Evime hırsız girdi bak !
"Cehennemin dibini boylayın emii! "
"Hırsızlık günah değil mi ? Ellerini kesmek lazım bunların.
"Anlat Hocam anlaaatt ! "
--
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.