- 1093 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
RAKKASE
Akşam telaşlı başladı şu, bu, o derken bir düğündeydik, arkadaşlarım eşleriyle ve ben birde tanıdık bir kaç yüz. Neyse asıl yazmak istediğim saat 10.00 civarı karşılaştığımız çok farklı bir çift göz vardı, o insanları eğlendirmek için oradaydı. Eğlendirirken oynaması özellikle vede mesleği gereği şirin gözükmesi gerekiyordu. Uzak masalardaki insanları eğlendiğini görüncede daha iyi işini yaptığını düşünüyordu. Uzaklarda iken ve bize çok uzakken içimdeki ses ve dikkatli bakışlarımla yanıma gelmesini ve gözlerine sadece gözlerine bakmak istediğimin benim için en önemli şey olduğunu anladım. Neden mi? görünen bir çok gerçeği ve arkasında yatan bir çok nedeni de yansıtıyordu o ve orda bulunan bu durumdan hoşnut olan insanlar.
Evet! gözler insanların tüm ruh ve beden öyküsünü anlamamı sağlıyordu. Etrafta olan tüm insanlar vede düğün bile artık umurumda değildi. Toplumsal yapının ne kadar zevki sefa ve kadın arasındaki çarpık bileşkeleri vardı. Gözlemler, sonuçlarda neden? Niçin? soruları beni artık rahatsız ediyordu. Oturanlar haklıydı eğlenmeye gelmişlerdi. Eğlenmek içinde gencecik bir bedenin belli bir para karşılığı fiziğiyle onlara hitap ediyor oluşuydu. Herkes mutlu alabildiğine bakanlar ve bakışlardaki farklılıklar. Birde çocuklar vardı ona eşlik eden acaba vede şaşkın bakan çocuklar. Acaba kaç kişi yazık dedi, o pis bakışlara diye merak ettim. Çok az maalesef.
Yıllar önce bir kadınlar matinesinde bir dansözü de izlemiştim. Harikaydı dansı ve müziğe uyumu ve o güzellik, lakin yaşantı biçimiyle yine uyuşmuyordu. Ne garip şovlar ve sahneler kimbilir kimlerin canını yakmış bu insanların sırtından kimler ne çok imkan kazanmışlardı. Acı ama gerçek kadının ruhunu satın alamasalar da, fiziğini kullanabilen bir toplumda, hep böbürlenirler, bizim kültürümüz, bizim geleneklerimiz, bizim köylülüğümüz, bizim medeniyetlerimiz yani hep biz bizim ailemiz hep koruduğumuz bizler. Yani peki ya diğerleri diye haykırmak istedim. Neden bu koruyuculuk sadece bizim olana, toplumun sosyal yapının koruyuculuğu da bize yansıyorsa asıl olana neden boş vermişliklerimiz var. Öyle bir yaşam ki içindeki zararda ziyanda bize yansımakta. İllaki canımız mı acımalı yakınlarımızda mı görmeliyiz ders çıkartmak için.
Evet galiba Rakkase anlıyordu tüm duygularımı sonunda istediğim olmuştu adı bile söylenmeden oynamaya başlayan Rakkase.. Tam yanımda gözlerimiz kilitlendi oynuyordu ama almadı gözlerini benden ona sadece gözlerine takılı kalmıştım. Sanki o bana beni anlayansın diyordu, bana bakmıyorsun sadece anlıyorsun. Evet onu anlıyordum 3-5 dakika oynadı sadece gözümün içine bakarak. Oysa başkaları gibi alkışlamıyor gülmüyor, tepki dahi vermiyordum, hüzünle içim acıdı ve onda bir çok genç kızımızı gördüm.
Masamdakileri unutmuştum onların çarpık bakışları davranışları vede alaylı gülüşlerine de öfkeliydim galiba onun bunu anladığını sanıyorum ki onca ona ilgi ve tepkilerden sıkılmış olsa gerek, toplumdaki saygısızlıklara aldırış etmeden onu ciddiye almadıklarını farkederek onlara dahi bakmıyordu. Yaşanılması zor bir anı yaşıyorduk onunla. Anlaşılan her ikimizinde huzursuz olduğu açıktı. Bak ve tanı saygın dediğin onca insanın farklı bakış açılarında bana değil asıl kendilerine saygısı yok dediğini hissettim.
Üzülme artık istemeden başladım ama oynuyorum kimin ne düşündüğü umurumda değil ve birden masumca gitmem gerek daha eğlendireceğim çok insan var der gibiydi. Bütün salonda izledim kimseyle böyle bir göz kontağı yaşamadı. Oda farkındaydı bende konuşmadan rakkase ve ben gözlerimizle anlaştık. Üzgünüm dedim senin için yapabileceğim çok şey yok. Üzgün vede çaresizim. Ne varki bir çoğu horlar insanları isteyerek yaşadığını düşünür ve savunur. İçinde olmazsa olmaz, yok sahipsiz yok daha neler, isteyerek yada istemeyerek düştüğü haller de hiç mi suçumuz yoktu. Bana neciliğimizin ve vurdum duymazlığımızın eseri olmasın.
Yok yok hem öyle değildi demek istediğimi ne çok isterdim. Sebepler belkiler, düşündüren nedenler niçinler birbiri ardına sıralanırken düşünceler, ya aileler, ya toplum, ya yanlış genler, ya insanca hataların affedilmemiş yaralarıyla, yargısız infazlar, infaz bedelleri, çarpık şehirlerde kayboluşların çaresizlikleri olmalıydı bu gözlemler.
Adeta her geçen gün çoğalan , yalnızım yalnız kalmak istiyorum çığlıkları evet aslında öylemi bilinmez insan kendini kendi yanlışları ve yalnızlığıyla parçalanmakta. Sonraları değer mi sorusunun yanıt ya evet ya hayırın da. Korkunç bir şey kimsenin kimseyi direk algılamıyor, inanmıyor, güvenmiyor, beğenmiyor olması klasik ilişkiler ise hep özlem ve hasretle algılarda kalıyor. Yaşama gelince hep takılıyor insan kendine bencilliğiyle. El atanı yok el tutanı yok, çıkar ve menfaat dünyası diye diye öylede oldu yaşam.
Galiba adımız ne olursa olsun kadınsak (kadınsı duygularla) çevremizde en saygın İNSANLAR olsa da bizlere verilen tepkiler her iki dip uçta, saygıda, sevgide, görülen muamelede davranışsal hakkedilen insani saygınlık nerede.
Kadın dediğin ağır ve uslu olurdu.
Kadın dediğin eşine evine ve çocuğuna bağlı ve evcimen olurdu.
Kadın dediğin görev ve sorumluluklarını bilmelidir.
Kadın kadındır kadın kalmalıdır denmekte.
Meydan okumak isterdim kadına bakan pis gözlere, beyni vardı, anneydi o, belki bir çocuktu kadına verilmeyen tek şey neydi biliyor musunuz, aklını kullanmasına müsede edilmemesiydi. Kadının aklını kullanması belki kimilerin işine gelmiyordu.
Sevgili RAKKASE sana acımadım sana seni bu hale getiren ve sonra da ortaya sunanlara acıdım. Yeni gençlik yalnız ve çaresiz zaman zaman ailelerle konuşamıyorlar. Toplumsal güvensizlik ve olumsuzlukların evde bir kadına maliyetleri ağır. Bu maliyet aslında kendilerine, ruhsal bunalımlı insanlar olarak döndüğünü unutmaktalar.
Üzgünüm kendim, kendim gibi olanlara da!
Sebepse çözümün çözümsüzlük oluşu vede değişmesi değiştirilmesi şimdi değişmeli diyecek daha çok insanım diyecek olana ne çok gereksinim var bir bilseniz.
Yazan/ Hülya COŞKUN
Fotoğraf/ Metin YAĞCI