PADİŞAHIM ÇOK YAŞA!
SEFERBERLİK VE CİHAT İLANI
’Tarih tekerrürden ibarettir, hiç ders alınsaydı tekerrür eder miydi?’ Öyle sözler vardır ki, söyleyenden ve söylenenden ötedir. Yaşanmışlıklar kalıcı kılar söyleneni. ’Mümin bir delikten iki kere ısırılmaz’ Hadisi Şerif. Kaç defa ısırılıyoruz bilemiyorum. Unvanımızın İslam olması bilge, arif kişi olmamız için yeterli mi? ’Bir ben vardır benden içeru’ diyen hakikat ehline mi kulak kabartmalıyız yoksa, ululemre itaati ölçüsüz ve de sınırsız kabullenip ’padişahım çok yaşa’ diyen çok bilen dalkavuk mu? ’Padişahım senden büyük Allah (c.c.) var’ diyen saygısız! kendini bilmez! mi olmalıyız? Sapla saman karıştığında, biraz edep, birazcık da tevazu ile sarrafa mı danışmalıyız? İbni Kemallere danışılıyordur mutlaka nereden bilebilirsin? Doğrudur inanırım ve de derim ki hadsizce ’Molla Kasımlar beri gelsin Yunuslara yol göstersin’. ’Sözün hükmü muhatabının anladığı kadardır’ der, ilim şehrinin kapısı. Babı Ali’den girelim en akıllıcası ve diyelim, dinleyen daha mahirdir umarım. Buyurun öyleyse dün, bugün bilmem ki var mı yarın?
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINA NEDEN VE NASIL GİRDİK?
İttihatçıların ve özellikle Enver Paşa’nın kanaatlerine göre, Cihan Savaşı’nı mutlaka almanlar kazanacaktı. Esasen alman-lar da Osmanlı’nın kendi yanlarında savaşa girmesini arzu etmek bir tarafa, Enver Paşa’yı bu konuda ikna bile etmişlerdi.
Padişah Sultan Mehmet Reşat “Halife-i Müslimin” unvanına dayanarak cihat ilan edebilmek için Şeyhülislam Mustafa Hayri Efendi’den fetva istedi. Kasım 1914 tarihinde Şeyhül-islam tarafından kaleme alınan fetva şöyledir:
“Bu mesele hakkında Hanefi İmamlarının cevabı nasıldır ki;
İslamiyet aleyhine düşmanların hücumu vaki olduğunda ve İslam memleketlerinin gasbı ve yağması ve müslüman nüfu-sun esir edilmeleri tahakkuk ettiğinde, İslamın Padişahı Hazret-leri umumi seferberlik ilan etmek suretiyle, cihad emretmiş ol-duğunda ‘İnfiru hifafen ve sikalen ve cahidu bi emvaliküm ve enfüsiküm’ Ayeti Celilesinin yüksek hükümleri gereğince bütün müslümanlar üzerine cihad farz olup, genç ve ihtiyar, piyade ve suvari olarak her taraftaki müslümanların malen ve bedenen cihada koşmaları farz-ı ayın olur mu? Beyan buyrula.
El Cevab: Olur. Allahütealâ daha iyi bilir.
Bu surette bu gün Hilafeti İslamiye makamı ve onun hi-mayesindeki memleketlere harp gemileri ve kara askerleri ile hücum etmek suretiyle, Hilafeti İslamiye’ye düşmanlık ve Allah korusun İslamiyet’in yüksek nurunun söndürülmesi ve yok edil-mesine gayret ettikleri anlaşılan Rusya ve İngiltere ve Fransa ile, onlara yardım eden hükümetlerin idareleri altında bulunan bütün müslümanların da, adı geçen hükümetlerin aleyhine cihad ilan ederek bilfiil savaşa koşmaları farz olur mu? Beyan buyrula.
El Cevap: Olur. Allahütealâ daha iyi bilir.
Bu savaştan geçmişin zararlarını gidermiş, şanlı ve sağlam bir devlet olarak çıkacağımıza eminim. Bu günkü savaşta birlikte hareket ettiğimiz dünyanın en cesur ve azametli iki ordusuyla silah arkadaşlığı ettiğinizi unutmayın.
Şehit olanlarınız önceki şehitlerimize zafer müjdeleri götürsün. Gazi olanlarınızın da savaşı mübarek, kılıcı keskin olsun.
Mehmed Reşad Bunun arkasından Başkumandan Vekili olarak Enver Pa-şa’nın mesajı okunuyordu:
“Arkadaşlar!
Muhterem Başkomutanımız Yüce Halife Efendimiz Haz-retlerinin yüksek buyruklarını bildiriyorum.
Peygamber Efendimizin manevi yardımları, ve Padişah efendimizin hayır dualarıyla, Ordumuz düşmanla-rımızı perişan edecektir. Bugüne kadar karada ve denizde subay ve er kardeşlerimin gösterdikleri kahramanlıklar, düşmanlarımızın kahrolacaklarına en büyük delildir.
Ancak her subay ve er unutmamalıdır ki; savaş alanı fe-dakarlıklar alanıdır. Savaşta hangi asker daha ileri atılır, hangi asker düşmanın şarapnel ve kurşunla-rından yılmayarak sebat eder, sonuna kadar dire-nirse savaşı o kazanır. Tarih şahittir ki, Osmanlı Askerlerinden şanlı, Osmanlı Askerlerinden feda-kar, hiçbir milletin askeri yoktur. Hepimiz düşüme-liyiz ki, başımızın ucunda Peygamber Efendimizin ruhu dolanıp duruyor. Şanlı atalarımız yine başımı-zın ucunda bizim ne yapacağımıza bakıyor. Eğer onlara, gerçek oğulları ve torunları olduğumuzu ispat etmek, bizden sonra gelecek nesillerin lane-tinden kurtulmak istiyorsak, çalışalım.
Zincirler altında inleyen üç yüz milyon müslüman ve eski yurttaşlarımız, hep bizim muzafferiyetimiz için dua ediyor. Ölümden kimsenin kurtulması mümkün değildir. Ne mutlu ileri gidenlere, ne mutlu din ve vatan yolunda şehit olanlara!
İleri! Daima ileri, ki zafer, şan, şehitlik, cennet hep ilerde, ölüm ve zillet geridedir. Mübarek şehitlerimizin ruhları şad olsun!
Padişahım çok yaşa.”
CİHAD HEYECANI
Padişahın Cihadı Ekber ilanı, bütün yurda dalga dalga yayıldı. Hatta dünyada ilgi ile karşılandı. İlan edilen cihadı tüm müslümanlara duyurmak için çeşitli görevliler islam ülkelerine gönderilmiştir. Bunlardan bir tanesi de “Çanakkale Şe-hitlerine” isimli meşhur şiiri yazmış olan Merhum Mehmet Akif Ersoy’dur. Kendisi Cihad fetvasını müslümanlara ilan et-mek üzere Hicaz bölgesine gitmiştir.
Sonradan Bediüzzaman olarak anılacak olan ünlü alim Said-i Nursi de, bu fetvayı müslümanlara duyurmak üzere Ku-zey Afrika ülkelerine gitmişti.
İtthatçıların ve özellikle Enver Paşa’nın kanaatlerine göre, Cihan Savaşı’nı mutlaka Almanlar kazanacaktı. Esasen Alman-lar da Osmanlı’nın kendi yanlarında savaşa girmesini arzu etmek bir tarafa, Enver Paşa’yı bu konuda ikna bile etmişlerdi.
2 Ağustos 1914 tarihinde, Enver Paşa ile Almanya’nın İstanbul Büyükelçisi Von Wangenheim, yapmış oldukları gizli görüşmeler sonunda Osmanlı Devleti’nin, başlayacak olan Al-manya – Rusya savaşında, Almanya’nın yanında savaşa girmesi kabul edilmişti. Gizlice yapılmış olan bu antlaşmadan Enver Paşa’nın yanında, Dahiliye Nazırı Talat Paşa ve Meclisi Me-busan Reisi Halil Menteşe Bey’in haberleri vardı. Sadrazam Sa-id Halim Paşa’nın ve Padişah Sultan Reşad’ın daha sonra haberleri olmuştu. Hatta antlaşmanın bir nüshası Alman İmparatoru Wilhelm’e gönderilmek için Padişah’a imzalatılması zorunlulu-ğundan dolayı, kendisine haber verilmek zorunda kalınmıştı.
Aslında antlaşmanın imzalanmasından sadece bir gün ön-ce; Almanya, Rusya’ya savaş ilan etmiş bulunuyordu. Böylece fiilen olmasa bile, hukuken savaşa girilmiş bulunuluyordu. Bu antlaşma gizli olduğundan, Almanya’nın dışındaki diğer devletlerin haberleri yoktu.
Antlaşma ilan edildiği gün Enver Paşa sınırlarımızdaki sa-vaş tehlikesini sebep göstererek umumi seferberlik ilan etmişti.3
İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenleri Almanya ile gizli bir ittifak antlaşması imzaladılar. Bu sırada İngiliz donanması önünden kaçan Goeben (Goben) ve Breslau (Breslav) adlı iki Alman gemisi Çanakkale Boğazı’nı geçerek Osmanlı Devleti’ne sığındı. İngiltere bu iki gemiyi istedi. Osmanlı Devleti bu iki gemiyi satın aldığını Osmanlı donanmasına katıldığını bildirdi. Adlarını Yavuz ve Midilli olarak değiştirdi. Bu iki gemi Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını topa tuttu. Bu gelişme üzerine itilaf Devletleri de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Osmanlı Devleti de Birinci Dünya Savaşı’na girmiş oldu.
Osmanlı Devleti’nin Almanya Yanında Savaşa Katılmasının Nedenleri:
* Osmanlı Devleti’nin diplomatik yalnızlıktan kurtulmak istemesi,
* Osmanlı yönetimini elinde bulunduran ittihat ve Terakki Partisi yöneticilerinin Almanların savaşı kazanacağına inanmaları,
* Almanların da desteği ile yakın zamanda kaybedilen yerleri (Kıbrıs, Mısır, Trablusgarp vb.) geri alma düşüncesi,
* Almanya desteği ile Rusların Boğazlar üzerindeki isteklerini engelleme isteği.
OSMANLI DEVLETİ VE I. DÜNYA SAVAŞI
1913 Yılında gerçekleştirilen bir darbeyle yönetime el koyan İttihat ve Terakki
Cemiyeti, hemen akabinde diğer siyasi partilerin faaliyetlerini engelledi ve en önemli siyasal
rakibi olarak görünen Hürriyet ve İtilâf Fırkasının ileri gelenlerini İstanbul dışına göndererek
ülkede fiilen bir “Tek Parti Yönetimi” oluşturdu.
Yaklaşmakta olan bir Avrupa savaşının farkında olan yönetim, bu hesaplaşmada
yalnız kalmamak için müttefik aramaya çaba harcamıştır.1915 yılı sonlarında iki yeni unsurun ortaya çıkması Anadolu’nun paylaşılması
konusundaki görüşmeleri hızlandırdı. Bunlardan birincisi Rusya’daki gelişmelerdir.
Çanakkale savaşlarının başlamasından sonra, müttefiklerin uğradığı başarısızlık bu ülkede
rejime karşı hoşnutsuzlukları artırdı. Rusya bu durumu ortadan kaldırmak için Doğu
Anadolu’dan toprak istedi. İkinci unsur Fransa’ya aittir. 1915 yazından itibaren İngiltere,
Araplarla anlaşarak Ortadoğu’ya yerleşmek için faaliyete geçmiş ve görüşmelere başlamıştı.
İngiltere, bu gizli görüşmelerden Fransa’yı son anda haberdar edince, Fransa durumu kabul etmedi ve Suriye ile Adana üzerindeki ısrarlarını sürdürdü.
Rusya, Bağımsız bir Arap devleti veya Arap Devletleri Konfederasyonu’nun kurulmasını ve Suriye, Adana ve Mezopotamya’nın İngiltere ile Fransa arasında paylaşılmasını kabul etti.
Buna karşılık Erzurum, Van, Bitlis vilâyetleri ile Van’ın güneyinde Fırat nehri ile Muş ve Siirt arasında kalan toprakları ve Trabzon’un batısında sonradan tesbit edilecek bir noktaya kadar Karadeniz kıyılarını alacaktı.
Fransa; Aladağ, Kayseri, Akdağ, Yıldızdağ, Zara, Eğin ve Harput arasında bulunan Anadolu topraklarını alacaktı. Kesin sınırlar sonradan tesbit edilecekti.
Osmanlı Devletinin savaşa girmesinden sonra, muharebelerin gün geçtikçe şiddetlenmesi ve “Cihat Fetvası”nın yoğun Müslüman nüfûsun yaşadığı İngiliz sömürgelerinde etkili olmaya başlaması ihtimali İngilizleri Haşimi ailesinden Şerif Hüseyin ile anlaşmaya itti. Çünkü, Şerif Hüseyin, Peygamberimizin ailesindendi ve O’’un İngiltere’’in yanında yer alması, İslâm Halifesi’’in nüfûzuna ağır bir darbe indirmekle kalmayacak; Irak-Suriye-Filistin cephelerinde de İngiltere’’i rahatlatacaktı. Şerif Hüseyin, bütün Arap Yarımadası ile Irak ve Suriye’nin tamamını içine alacak bağımsız bir devlet kurulmasını ve başına da kendisinin
getirilmesini istedi. 1915 yılındaki uzun müzakerelerden sonra İngiltere ile Şerif Hüseyin arasında 1916 Ocak ayında bir anlaşmaya varıldı. İngiltere, Şerif Hüseyin’in Lübnan hariç bütün isteklerini kabul etti (Şerif Hüseyin-Mc Mahon Anlaşması). Fransa, bu görüşmelerden ancak 1915 Kasımından itibaren haberdar olmuştur. Bu gelişme üzerine Fransa, Ortadoğu’nun da paylaşılması için ısrar etmeye başladı. Sonunda İngiltere ve Fransa arasında 9 ve 16 Mayıs 1916 tarihleri arasında karşılıklı olarak verilen mektuplarla bir anlaşma sağlandı. Buna Göre:
Suriye’nin Akkâ’dan itibaren kuzeye doğru Beyrut dahil olmak üzere bütün kıyı bölgesi, Adana ve Mersin Fransa’ya ait olacaktı. Geri kalan topraklarda bir Arap Devleti yahut Arap Devletleri Konfederasyonu kurulacaktı.
Sonuçları:
1.Avrupa ve Asya’da devletlerarası dengeler bozulmuş, Osmanlı, Avusturya-Macar imparatorluğu ve Rusya tarihe karıştı.
2.Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya ve Macaristan kuruldu.
3.yeni siyasi rejimler ortaya çıktı.
4.yenilen devlerin imzaladığı ağır antlaşmalar 2. dünya savaşına ortam hazırladı.
5.sömürgecilik isim değiştirerek "mandacılık" adı altında devam etti.
6.Osmanlı devleti parçalanmış Hıristiyan azınlıktan sonra Müslüman Araplarda bağımsızlıklarını ilan etti.
7.a.b.d. bu savaştan sonra Avrupa politikasına karışmaya başladı.
8.cemiyet-i akvam kuruldu.
Yenilen devletlerin imzaladığı antlaşmalar:
Almanya: versay antlaşması
Avusturya: st. germain antlaşması
Macaristan:riyanon antlaşması
Bulgaristan: nöyyi antlaşması
Osmanlı devleti: Sevr antlaşması
1.Dünya Savaşının Genel Sonuçları
1-Avrupa’daki mevcut dengeler değişti
2-Rakiplerini etkisiz hale getiren İngiltere ve Fransa en kazançlı devletler olurken; galipler safında yer alan İtalya ve Rusya hedefledikleri amaçlarına ulaşamamışlardır.
3-Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu parçalanmış; Çarlık Rusya’sı yıkılmıştır.
4-Türkiye, Macaristan, Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Letonya, Litvanya ve Ukrayna gibi yeni devletler kurulmuştur.
Açıklama:
Yugoslavya, Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, Makedonya ve Slovenya’nın birleşmesi sonucunda kurulmuştur.
5-Cemiyet-i Akvam kurulmuştur(1920)
6-Sömürgecilik yerini Manda ve Himayeye bırak-mıştır.
7-Barış Antlaşmalarında milliyetçilik prensibine dikkat edilmemesi azınlık sorununun ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
8-Merkezi İmparatorlukların parçalanması sonucu Avrupa ve Orta Doğu’da denge boşlukları ortaya çıkmıştır.
9-Komünizm, Faşizm, Nazizm gibi, demokratik ol-mayan, totaliter rejimler ortaya çıkmıştır.
10-Sivil savunma düşüncesi ortaya çıkmış; böylece cephe gerisindeki sivil halkın korunması amaçlanmıştır.
11-Barış Antlaşmaları devletlerin eşitliği ilkesine aykırı olduğu için sürekli bir barış ortamı sağlanamamış, bu yüzden II.Dünya savaşı çıkmıştır.
12-Bazı devletler ekonomik krizlere girdi.
13-Ümmetçilik ve Turancılık iflas etti.
14-Milliyetçilik güçlendi ve ulusal devletlerin kuruluşu hızlandı.
15-Deniz altı gemileri önem kazandı
16-ABD tekrar içine kapandı
17-İngiltere ve Fransa Orta Doğu kaynaklarını ele geçirdi
18-Suriye, Irak, Lübnan ve Hicaz Osmanlı’dan ayrıldı.
19-Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin’de mandater yönetimler kuruldu.
20-İttihat ve Terakki Partisi dağıldı.
Açıklamalar:
1-I.Dünya Savaşında ilk defa tank ve kimyasal silah kullanıldı
2-Savaştan sonra sınırlar çizilirken milliyetlerin dağılımı dikkate alınmadığından dolayı savaştan sonra da milliyet olayları devam etti.
3-İtalya savaş başlamadan önce Fransa ile gizli antlaşma yaptı
4-Paris konferansında Doğu Trakya Yunanistan’a verildi.
5-ABD I. ve II.Dünya savaşının bitmesinde etkili oldu.
6-ABD savaşa girerken uluslararası dengede yerini almak istedi.
7-ABD savaşa 2 Şubat 1918’de fiilen girdi.
8-Savaştan sonra; Almanya’nın güçlenmemesi İn-giltere ve Fran-sa için temel politika oldu.
9-Versay, Nöyyi, Sen Jermen ve Trianon antlaşmaları II.Dünya Savaşının çıkması ile yürürlükten kalktı
10-ABD ve Osmanlı savaşın başlamasında etkili ol-mamıştır.
11-Boğazların Osmanlı’nın elinde olması; Mustafa Kemal’e göre Osmanlı’yı savaşa sokabilecek stratejik bir etkendi.
12-Rusya’da Bolşevik ihtilali çıkınca; Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan bağımsız oldu.
13-Ukrayna 22 Ocak 1918’de bağımsız oldu
14-Savaştan önce İngiliz sömürgeleri kendisinin 104 katı; Fransız sömürgeleri ise kendisinin 20 katıdır.
15-Osmanlı’yı paylaşmak savaşın başlangıç sebeplerinden değildir.
16-Mağlup devletlerin bir daha savaşmaya cesaret edememesi için antlaşmalara ağır maddeler kondu.
17-I.Dünya Savaşı’nda Danimarka, Norveç, İsveç, İsviçre ve İspanya tarafsız kalmıştır.
18-Osmanlı, ABD, Yunanistan, Bulgaristan, Japon-ya ve Romanya savaşın başlangıcında etkili olmamıştır.
Ateşkes ile ilgili görüşme, Ege’de Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda yapıldı. Görüşmelere İtilaf Devletleri adına, İngilizlerin Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Calthorpe, Osmanlı Devleti adına Bahriye Nazırı Rauf Bey katıldılar.
27 Ekim’de başlayan ateşkes görüşmeleri 30 Ekim’e kadar devam etti. Türk heyeti, önerilen koşulların hafifletilmesini istediyse de Amiral Calthorpe bunun mümkün olmadığını belirtti.
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması 25 maddeden oluşmuştur.
Mondros Ateşkes Antlaşmasının Maddeleri
1- Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin temini ve Çanakkale ve Karadeniz istihkamlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacaktır.
2- Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevzilerinin yerleri gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için yardım edilecektir.
3- Karadeniz’deki torpiller hakkında bilgi verilecektir.
4- İtilaf Devletlerinin bütün esirleri ile Ermeni esirleri kayıtsız şartsız İstanbul’da teslim olunacaktır.
5- Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir.
6- Osmanlı harp gemileri teslim olup, gösterilecek Osmanlı limanlarında gözaltında bulundurulacaktır.
7- İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır.
8- Osmanlı demiryollarından İtilaf Devletleri istifade edecekler ve Osmanlı ticaret gemileri onların hizmetinde bulundurulacaktır.
9- İtilaf Devletleri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki vasıtalardan istifade sağlayacaktır.
10-Toros Tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacaktır.
11- İran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri, işgal ettikleri yerlerden geri çekilecekler.
12- Hükümet haberleşmesi dışında, telsiz, telgraf ve kabloların denetimi, İtilaf Devletlerine geçecektir.
13- Askeri, ticari ve denizle ilgili madde ve malzemelerin tahribi önlenecektir.
14- İtilaf Devletleri kömür, mazot ve yağ maddelerini Türkiye’den temin edeceklerdir. (Bu maddelerden hiç biri ihraç olunmayacaktır.)
15- Bütün demiryolları, İtilaf Devletlerin zabıtası tarafından kontrol altına alınacaktır.
16- Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’taki kuvvetler en yakın İtilaf Devletlerinin kumandanlarına teslim olunacaktır.
17- Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna teslim olacaktır.
18- Trablus ve Bingazi’de Osmanlı işgali altında bulunan limanlar İtalyanlara teslim olunacaktır.
19- Asker ve sivil Alman ve Avusturya uyruğu, bir ay zarfında Osmanlı topraklarını terk edeceklerdir.
20- Gerek askeri teçhizatın teslimine, gerek Osmanlı Ordusunun terhisine ve gerekse nakil vasıtalarının İtilaf Devletlerine teslimine dair verilecek herhangi bir emir, derhal yerine getirilecektir.
21- İtilaf Devletleri adına bir üye, iaşe nezaretinde çalışacak bu devletlerin ihtiyaçlarını temin edecek ve isteyeceği her bilgi kendisine verilecektir.
22- Osmanlı harp esirleri, İtilaf Devletlerinin nezdinde kalacaktır.
23- Osmanlı Hükümeti, merkezi devletlerle bütün ilişkilerini kesecektir.
24- Altı vilayet adı verilen yerlerde bir kargaşalık olursa, vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkını İtilaf Devletleri haiz bulunacaktır.
25- Müttefiklerle Osmanlı Devleti arasındaki savaş, 1918 yılı Ekim ayının 31 günü mahalli saat ile öğle zamanı sona erecektir.
1.Sınırlar (madde 27-36): Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a, Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye’ye bırakılacak, İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak;
2.Boğazlar (madde 37-61): İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; Boğazlar’da deniz trafiği on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletler’in donanmalarını yardıma çağırabilecek;
3.Kürt Bölgesi (madde 62-64): İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecek
4.İzmir (madde 65-83): Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile sınırlı alanda Osmanlı İmparatorluğu egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan’a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan’a katılması için plebisit yapılacak;
5.Ermenistan (madde 88-93): Osmanlı Ermenistan Cumhuriyeti’ni tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecek (Başkan Wilson 22 Kasım 1920’de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a verdi.)
6.Arap ülkeleri ve Adalar (madde 94-122): Osmanlı savaşta veya daha önce kaybettiği Arap ülkeleri, Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecek;
7.Azınlık Hakları (madde 140-151): Osmanlı din ve dil ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarına eşit haklar verecek, tehcir edilen gayrimüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okul ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak, Osmanlı’nın bu konulardaki uygulamaları gerekirse Müttefik Devletler tarafından denetlenecek;
8.Askeri Konular (madde 152-207): Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri kuvveti, 15.000’i jandarma olmak üzere 55.000 personelle sınırlı olacak, Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesi’nde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenecek;
9.Savaş Suçları (madde 226-230): Savaş döneminde katliam ve tehcir suçları işlemekle suçlananlar yargılanacak;
10.Borçlar ve Savaş Tazminatı (madde 231-260): Osmanlı İmparatorluğu’nun mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek, Türkiye’nin Almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek; ancak Türk maliyesi müttefiklerarası mali komisyonun denetimine alınacak;
11.Kapitülasyonlar (madde 260-268): Osmanlı’nın 1914’te tek taraflı olarak fesh ettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak;
12.Ticaret ve Özel Hukuk (269-414): Türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda Müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek; sivil deniz ve demiryolu trafiği Müttefik devletlerarasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilecek; iş ve işçi hakları düzenlenecek.
KAYNAKÇA:
*www.ekremsama.com/su-bogaz-harbi/436-1dunya-savasina-nasil-grdk-.html*
*www.sorubak.com/blog/osmanli-devleti-1-dunya-savasina-neden-girdi.html*
* www.ait.hacettepe.edu.tr/egitim/ait203204/I6.pdf*
*www.diyadinnet.com/YararliBilgiler*
* www.ataturkdevrimleri.com/yazi-609-mondros-ateskes-antlasmasinin-maddeleri.html*
* www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/210512-1-dunya-savasinin-sonuclari-nelerdir.html#ixzz2eJwPiHIe*
** sevr-antlasmasinin-maddeleri.bunedir.org/**
YORUMLAR
Arkadaşım.
Bir tarih öğretmeni olarak öncelikle '' Kim bu Mustafa Kemal '' Başlıklı yazınız dikkatimi çekti. Sonra Baktım bir yazınız daha var tarihi olan. Yani Bu yazı.
Bu yazı ile ilgili olarak söyleyeceğim şu: I. Dünya Savaş, Goben ve Breslav olayı, İttihat ve Terakki Partisinin bu savaşa katılmamızdaki ve sonrasındaki yenilgimizdeki payı, Şerif Hüseyin'in ihaneti, Mondros Ateşkes Antlaşması...Bunlar tamam. Ancak Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra sıraladığınız maddeler?
Malum Mondros Ateşkes Antlaşması toplam 25 maddedir ve siz bu 25 maddenin tamamını yazmışsınız. Ondan sonraki yazdığınız maddeler? Siz açıklamazsanız bunların Sevr Antlaşmasının maddeleri olduğunu okuyanlar nereden bilecek? Oysa yazınızda Sevr Antlaşması diye bir ibare yok.
Sevr Antlaşmasının kağıt üzerinde kalan bir Antlaşma olduğu ile ilgili bir açıklama da yok.
Neyse...O kısım o kadar sorun değil...Sorun olan husus şu? '' Padişahım çok yaşa '' İle bu yazının ne alakası var?
'' Padişahım çok geber '' Denseydi bu savaşı kazanacak mıydık yani? Ne anlatmak istediğinizi daha açık bir şekilde ortaya koyun bence.
Öteki Yazınıza gelince:
Yani '' Kim Bu Mustafa Kemal?'
Mustafa Kemal'i sokmadığımız tek kalıp kalmıştı Alevi-Bektaşi olması..Sayenizde o da oldu:
Yahu...Hafız olsa ne ne olmasa ne? Dindar, hatta çok dindar olsa ne olmasa ne?
'' Bizim dinimiz en mantıklı, en mükemmel dindir. İşte o yüzden son din olmuştur'' Diyen de Atatürk'tür, '' Biz İlhamımımızı göklerden gelen emirlerlerden almıyoruz'' Diyen de.
Size bir soru madem?
Annesi çok sofu bir kadın, beş vakit namazına beş ilave eden bir insan olan Mustafa Kemal'in Nüfus Cüzdanını hiç gördünüz mü? Her hangi bir yerde en azından resmine rastladınız mı?
Atatürk niçin Annesinin ona koyduğu Mustafa Adına Nüfüs cüzdanında yer vermemiştir? Utanılacak, reddedilecek bir isim midir ki Mustafa ismi onu değil de öğretmeninin verdiği isim olan Kemal'i kullanmıştır. İmzasını Kemal Atatürk olarak atmıştır?
Dahası...İyice baktığınız zaman göreceksiniz ki Kemal de değildir Atatürk...Kamal dır.
Uzun sözün kıssası ... Atatürk'ü dinsiz olarak göstermek ne kadar yanlışsa onu neredeyse 12 İmamdan biri olan İmam Ali Rıza olarak göstermek de o kadar yanlıştır.
Atatürk, Atatürktür o kadar..O dindarlığı ya da dinsizliği ile değil bu ülke için, bu millet için yaptıklarıyla tarihe mal olmuş bir şahsiyettir.
Ona saygısızlık yapmayalım. Eyvallah..Ama putlaştırmayalım da. Bırakalım Anıt kabirinde huzur içinde uyusun.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları tarafından 9/16/2013 4:37:22 AM zamanında düzenlenmiştir.