- 1080 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
neden sosyalizm?
Bilinmeyen bir coğrafyanın bilinmeyen bir köyüne doğru yol alıyorum.
Burada ki bilinmeyen bu halka bir şeyler anlatmak için geldim. Ve onlara kendi ülkemde olanları anlatarak onların aydınlanması sağlamaya çalışacaktım. Tabi onların da kendi bilinmez ülkesindeki bilinmez mücadelesini anlayamaya çalışacaktım.
Yalnız bir sorun vardı.
Bu bilinmeyen halk bilinmeyen bir dilde konuşuyordu. Bundan dolayı Anlaşmakta ciddi sorunlar yaşıyordum.
Neyse ki bir tercüman buldum.
Önce ben anlattım. Taksimdeki gezi olaylarıyla başladım anlatmaya.
Tuhaftır ki bu bilinmez ülke sakinleri taksim gezi olaylarını daha önce benzer bir şekilde yaşamışlar.
merak etmiştim yaşadıkları benzer olayı ve tercümana olayı anlatmalarını istediğimi söyledim.
şimdi onlar olayı tercümana, tercümanda bana anlatıyordu.
Olay birkaç yıl önce yaşanmış. Olay sırasında Ciddi bir muhaliflik hâkim olmuş bu bilinmeyen ülkede. Yalnız bu bilinmeyen ülkede yine bir şey değişmemiş.
Neden? Diye sordum. Onlar da söyle cevap verdi: Önce kitlesel değildik. Burada ki güvenlik güçleri aşırı şiddet uygulayınca sayımız bir anda arttı. Ve yeni yeni kendilerine sosyalist diyen zümreler geldi. Sayıları fazla değildi ancak çok farklı fraksiyonlardı... Önce birbiriyle didiştiler. Sonra başka bir sosyalist fraksiyon konser verdi.
Güya eylemde tutuklananlara destek amaçlı…
işin aslı ise çok farklıydı.
her biri kendilerine insan örgütlemek için böyle ucuz hamleler peşine düşmüştü. Sonra düzen siyasetleri yığıldı buraya.
sonuç mu?
Biz öldük, biz yaralandık....
Kendilerine sosyalist diyenler ise ucuz siyaset peşinde iken düzen siyaseti kaptı her şeyi. Eee sonra değişen bir şey olmadı. Her şey unutuldu. ölülerimiz bile unutuldu.
olay karşısında biraz şaşırmış birazda bozulmuştum aslında. çünkü sosyalistleri bu kadar hakir görmeleri içimi acıtmıştı.
neyse
Bu bilinmez ülkenin bilinmez insanları kendi yaşadıkları olayları bilinmez dilde anlatırken ben dinledim.
Çünkü
Olay bizim ülkedeki olaylara ve özellikle taksim gezideki olaylara o kadar çok benziyordu ki bana sadece susup dinlemek kaldı.
ve konuşmalarını şu sözle tamamladı:
Aziz nesinin dediği gibi:" sistem baktı ki sosyalizmle başa çıkamayacak sahte sosyalistler yarattı bu sahte sosyalistler sosyalizmi bombok etti."
konuşmalarının bitmesine rağmen ben halen susuyordum. tercüman gözlerimin içine bakıyordu. beni anlamaya çalışıyor gibiydi.
sonra iyi misin diyebildi.
bende aslında pek iyi olmadığımı söyledim. buradaki sosyalistlerin böyle bir hata yapmalarını kabullenememiştim.
tercüman tebessüm ederek şöyle devam etti: açıkçası bende sosyalistim ve bu anlatılanlar ne yazık ki doğru. bizde bundan dolayı ssmd kurduk.
ssmd mi? ne demek olduğunu sorduğumda şöyle cevap verdi: sözde sosyalist ve komünistlerle mücadele derneği.
yüzümde bir tebessümle karşıladım söylediklerini. ve yavaş yavaş anlamıştım aslında olanları.
ve son bir soru da tercümana sormak istemiştim.
neden sosyalizm? yani neden sosyalist oldun?
tercüman derin bir nefes aldıktan sonra söyle cevapladı:
İtiraf etmeliyim ki yaşamımın hiçbir döneminde hiçbir etnik kimliğe tam olarak bürünemedim. Zaman zaman babamın etkisinde kalarak türküm dedim. zaman zaman annemin etkinde kalarak kürdüm dedim. Sonra babaannemin bambaşka bir dilde konuştuğuna şahit oldum. Türkçe veya Kürtçe değildi.
Babaanneme “bu hangi dil” diye sorduğumda kulağıma ince bir sesle ve geçmişin tüm gizemliliğiyle” Ermenice” dediğini hatırlıyorum. Neden sessizce ve sanki utanırcasına söylediğini anlamamıştım. Tarihin gizli sayfalarında ne olduğunu bilmediğimden o gün bu kısık sesle söylenen sözcüğün anlamını daha sonra öğrenecektim. Ancak benim nezdim de yeni yeni öğrendiğim bir etnik kimlik su yüzeyine çıkmıştı. Başka biri olmak çevrede özel kılınır diye ermeni ligim tutmuştu bu defa. Artık etnik kimlik meraklıların sorduğu soruya farklılık yaratmak adına ermeni olmuştum. Bu olaydan fazla zaman geçmemişti ki dayımlara gittik. Bir yaz günüydü. Mardin sokakları yanıyordu adeta. Havanın sıcaklığından dolayı sokağa çıkmamızın yasaklandığı bir gün anneannemle geçireceğim bir gün demekti. Anneannemle aramızda tuhaf bir ilişki vardı. Anlattığı değişik hikâyeler çocuk aklımı alır bambaşka diyarlara götürürdü. O gün anneannemle konuşmamızda Anneanneme “ermeni” olduğumu söyledim o da başka bir dilde bir şeyler söyledi bana.
Türkçe veya Kürtçe değildi. Ermenice sandım. Ve anneanneme sende Ermeni misin? Diye sordum.
Güldü. Ve hiçbir şey söylemedi. Sonra öğrendim ki Arapça bir şeyler söylemiş. Anneannemde Arap çıkmıştı. İşte o zaman anlamıştım artık hiçbir etnik kimliğe neden bürünemediğimi. Çare yok böylece sosyalist oldum. Uzun yıllar sosyalist siyasette örgütlü kaldım. Sorgulama devam ediyordu. Her şeyin o kitaplarda yazılı olduğu gibi olmasını umuyordum. Yok değildi. Kitaplarda ki yoldaşlık kitapların sayfasında saklı kalmıştı. Uçkur sevdalılığı, ayak oyunları ve toplumsal yaşamda var olamamışlığın verdiği eziklikle örgütlenmiş zavallı insan yığınları ile muhatap kaldım. Gerçek devrimciler de bu olaya şahit oldukları halde çaresizce suskunluğuna şahit olmuştum. Bu daha da yaralamıştı beni. Sonra ayak oyunu beni buldu. Yıkıldım, yenildim bir avuç soysuza.
Ama yine de sosyalisttim.
tercümanın anlattıkları bitmişti. anlattıklarını sanki bir kez daha yaşamıştı.
artık benimde gitmem gerekirdi. tercümanla sarılıp vedalaşıyoruz. gözlerinin içi gülüyordu ancak ben ne hissettiğimi bilmeden ardıma bırakıyorum bu bilinmez ülke sakinlerini.