- 758 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
NAZIM'IN YÜREĞİ
Bambaşka bir insanım ben,
hem çalışkan
hem tembelim,
bir amacım var ama amaçsızım yine de!
Elim her işe yatmaz öyle,
beceriksizim,
utangacım, kabayım,
hem kötüyüm
hem iyiyim.
Kutuplar birleşir içimde
Doğu’dan Batı’ya kadar,
kıskançlıktan sevince kadar.
Bilirim, böylesi sevilmez insanım,
ama asıl değerli olan
bana kalırsa kutuplardır!
Saman yüklü bir kamyon gibi
yüklüyüm ben de.
Sesler arasında uçarım,
dallar arasında uçarım,
gözlerim kelebeklerle dolu,
samanlar taşar her yanımdan.
Bütün canlıları selamlarım!
Tutkuluyum, ateşliyim, coşkunum!
Sınırlar dikilmiş önüme;
bilmiyorum Buenos Aires’i, New York’u
bilmek isterim;
Londra sokaklarında gezmek
ve kırık dökük İngilizcemle
canım kimi çekerse
onunla konuşmak isterim.
Çocuklar gibi asılıp bir tramvaya
dolaşmak isterim sabahları Paris’te.
Sanatın da, benim gibi,
çeşitli yanları olsun isterim;
yorsa da beni sanat,
canımı çıkarsa da,
kuşatılmış olmak isterim sanatla.
Her şeyde kendimi görürüm biraz;
yakınlık duyarım Yesenin’e,
Walt Whitman’a,
Bütün çalgıları avucunda tutan
Moussorgski’ye,
Ve el değmemiş çizgisini götüren Gauguin’e.
Kayak yapmayı severim kış gelince,
uykusuz gecelerde şiir yazarım;
sevmediklerimle alay etmeyi
ve tutup bir kadıncağızı
derenin bir kıyısındaa öteki kıyısına
geçirmeyi
severim.
Kitaplara dalarım, çalı çırpı taşırım;
umutsuzluğa kaptırırım kendimi bazen,
ne istediğimi bilmez olurum.
Ağustos’un kavurucu sıcağında
buz gibi bir karpuz dilimini
kemirmek hoşuma gider.
Ölüm aklıma bile gelmez,
şarkı söylerim, içki içerim,
kollarımı açıp çimenlere uzanırım,
bu koskoca dünyada bir gün ölürsem
dünyanın en mutlusu olarak öleceğim.
Başlarken paylaştığım ’Öndeyiş’ adlı şiirinde kendini böyle anlatıyor Rus şair Yevgeni Yevtuşenko. O, Partizanlara şeflik etmiş, Kızıl Ordu Tugay generali olduktan sonra, 1938’de ki ’temizlik’ hareketi sırasında kurşuna dizilmiş bir köylünün torunudur. Anası ve babası jeolog olan Yevtuşenko 1933 yılında Zima’da doğmuştur. Moskova’da başladığı çalkantılı bir yüksek öğrenim dönemi sırasında şiirler yazmaya koyulmuş ve bunları ilk olarak Sovyetski Spor gazetesinde yayınlamıştır. Gene o sıralarda Yevtuşenko, geleceği parlak bir futbolcudur. Ama çok geçmeden edebiyatı futbola tercih edecek, günlük gazetelerde günlük olayları işleyen şiirler bastıracaktır. 1952 yılında ilk şiir kitabının yayınlanmasıyla birlikte Edebiyat Enstitüsü’ne girecek ve Sovyet Yazarlar Birliği’ne kabul edilecektir. Stalin’in ölümünden sonra Yevtuşenko’nun gittikçe artan bir sevgi çemberiyle çevrildiğini ve gençliğin gerçek liderlerinden biri haline geldiğini görüyoruz. Şiirlerinde Sovyet gençliğinin özlemlerini cesur bir eda ile ve ustaca dile getiren şair, dünya çapında ününü ve başarısını devrimin hassas noktalarını iyi sezmesine de borçludur. Mayakovski hayranı olan Yevtuşenko, şiirlerini tıpkı büyük şair gibi uzun soluklu ve vurucu bir üslupla dökmektedir. Yevtuşenko Nazım Hikmet’ten de çok etkilenmiş ve ona ’Nazım’ın Yüreği’ adlı bir de şiir yazmıştır.
Usanınca gerçeklerin yalanından,
kaygan, yüzsüz baskıdan,
tunç Nâzım’ı anımsarım
ve sesini
biraz hançerimsi :
"Merhaba kardaşım...
Ne o, neden yüzün asık öyle
Boş ver!
Yoksa şiir mi takıldı bir yerde?
Gel, birlikte bitirelim.
Paran mı yok?
Bakarız bir çaresine, dert değil.
Kız mı?
Aldırma bulunur..."
Oysa asıl kendisinde var bir şey,
içini kemiren
yüz çizgilerinden dehşetle akan :
"Hepsi iyi de,
şu yürek ağrısı...
Adam sen de
ağrıyadursun, yaşıyoruz ya..."
Kimisi için şiir bir roldür,
Kimisine bir dükkân,
kazançtır.
Onun içinse ağrıdır şiir,
rol değil.
Nâzım’ın yüreği de ağrıdı durdu işte.
Üzerine titreyen doktoru bir gün,
hani pek de güvenemiyerek,
tenbih etmişti bana :
"Bakın" demişti,
"Keskin konulardan kaçının ki
ağrımasın Nâzım’ın yüreği..."
Hey gidi doktor...
Hastanız gitti.
Yaramadı çabalarınız.
Yüreğiyse onun
gizli gizli çarparak
sürdürdü ağrısını
ölümünden sonra da.
İçimdeki acı için ağrıyor,
Türkler için, Ruslar için ağrıyor,
kendisi gibi mapusta özgür olanlar için
özgürlükte mapus gibiler için
ağrıyor.
Hapisane acılarıyla yanan o yürek
- ölümden sonra bile -
dinlemiyor doktorları,
korkak olduğumuz zaman
ağrıyor.
neme gerek dersek
ağrıyor.
onun gibi açık yürekle :
"Merhaba kardaşım..."
diyemezsek ağrıyor...
Varsın ağrısın
hepsi için yüreklerimiz,
tek ağrımasın Nâzım’ın yüreği.
YORUMLAR
DÜnyada müslümanlara zulmedilirken; müslüman kanları oluk oluk akanken, sizler tutuyorsunuz bilmem neyin nesini yazıyorsunuz; nerede kaldı duyarlılık, haydi bir ve tek yürek olma zamanı gelmedimi kardeşim....Bırakın Nazım Hikmeti şimdi Suriyede, Filistinde, Mısırda, ırakta oluk oluk şiiler tarafından , hristiyanlar tarafından helal (!) düşünceyle kanları akıtılan müslümanların imdadına dua ve dileklerimizle destek verelim.....