- 1076 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
KIRK YILLIK HATIR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sabahın erken saatleriydi.. Hazırlanıp işime gitmek için evden çıktım. Bir sokak aşağıda,otobüs durağına vardığımda; seksen yaşlarında yaşlı bir amca durakta oturuyordu...Birini beklediği belliydi. Sürekli yola bakıyordu.. Yaklaşık on dakika bekledik. Ben otobüsü bekliyordum,amca başka birini...
Az sonra yine aynı yaşlarda bir teyze göründü yolun karşı tarafında.. ’Hah’ dedi amca usulca.. Anladım ki; beklediği O’ydu...Büyük ihtimalle de eşiydi..
Teyze durağa vardığında; on dakikadır halim selim gibi görünen amca,birden bire huysuz bir ihtiyara dönüştü.
’Nerde kaldın..? Kaç otobüs geçti..? ’ Dedi..
Halbuki ben de bekliyordum. Hiç otobüs geçmemişti..
Teyze nefes nefese kalmıştı; ’geldim,geldim işte’ diyebildi sadece..
Tebessümle katıldım onların çocukça kavgalarına...Özgürlük bu olmalıydı..? Canının istediğini, istediğin yerde yapmak...Kimseyi umursamadan...
Teyze; tebessüm ettiğimi görünce,benden tarafa geçti ve kendince dertleşmeye başladı..
Tam da onun lisanıyla anlatıyorum: ’Kimliğini evde unutmuş.. Ben gittim almaya.. Sanki ben de on beşlik değilim amma yine ondan iyiyim,o hiç gidemeya..Hastaneye götürüyon.. Sabaha kadar uyumaya.. Götümesen tavır edeya.. Nidelim kızım..? Kırk yılın hatırı var işte...’
Kırk yılın hatırı...Uzun uzun düşündüm kendi kendime...Bizim sadece bir fincan kahvede sandığımız,çoğumuzun onu bile saymadığımız hatır...Kırk yılda kaç fincan kahve içilmişti kim bilir..?
Teyze: ’Senin adam var mı kızım..? ’ Diye sordu.. Benim adam..? Eşimi soruyordu.. ’Hayır, yok..’Dedim sadece..
Az sonra otobüs geldi...Benimde yardımımla,güç bela amcayı otobüse bindirdik.. Çaprazıma oturmuşlardı.. Yol boyunca onları izledim. Ara sıra amcanın sözlerine tebessüm ettiğim de oluyordu;
’Bana bu yaşlı adam kıyafetlerini ne diye giydirdin sanki..? ’ Teyze alışmış olmalıydı onun sözlerine.. Cevap bile vermiyordu çoğu zaman...
Ben asıl; kırk yıllık hatırı düşünüyordum...Derin Kuyular vardı,ikisinin de yüzlerinde.. Söylenmesi gereken çok şey olduğu belliydi, ellerindeki kırışıklıklara bakıldığında.. Kim bilir kaç acı, kaç sevinç birlikte yaşanmıştı..? Yılları benimsemek, özümsemek ve hatta tenine kazımak bu olmalıydı..? İşte o kırk yılın hatırı bu izlerde saklıydı.. Her birinin bir anlamı, bir hatırası, kimsenin bilmediği bir hikayesi vardı mutlaka...
Son durağa vardığımızda; yine yardımımla amcayı otobüsten indirdik.. ’Allah senden razı olsun kızım, Allah sana da uzun uzun ömür nasip etsin..’ Amcayla,teyzenin duası buydu..? Uzun uzun ömür.. Ben otuz küsür senede çok uzun yaşamıştım zaten.. Her şeyi ikiye katlayarak, her yılı ikiyle çarparak.. Ve hatırla yürüyeceğimi umduğum yolu,daha başında bitirmek zorunda kalmıştım.. Şimdi tekrar aynı yokuşu yürümeye cesaretim var mıydı..? Onu da bilmiyordum...
Onlar; ele ele tutuşup hastaneye doğru ilerlerken, arkalarından baka kaldım bir süre.. Yorgunlukları adımlarının yavaşlığından okunuyordu...Ne de olsa; beraber yürüdükleri kırk yıllık uzun bir yoldan geliyorlardı.. Yolların,yılların kaptanıydı onlar...Şimdiki adıyla ihtiyar bunak...
’Sevelim sevilelim ’diyordu Yunus; boşuna demiyordu.. Kırk yılın hatırasını yaşatan hep o sevgiydi.. Sevgisiz yürünecek yol değildi bu..
Kim bilir..? Bizim de böyle küçük birer çocuk olduğumuzda, elimizden sevgiyle tutacak birileri olacak mıydı..?
YORUMLAR
sevgili sibel..gecenin yorgunluğuyla okudum, yorumluyamadım ..şimdi bir daha okudum ve tebessüm ettim içeriği itibariyle büyüklerimizin hayatı canlandı gözümde ..eski ve yeni nesil canlandırdım gözümde.. :)) Ve ve,Dedem canlandı gözümde tıpkı anlattığın gibi yaşlandıkça çok daha huysuzlaşıyorlar ve nenemin sesini çıkaramayışı, sinirlenince kızıp bir şeyler söylediğini..sen karışınca siz susun size laf düşmez deyişini..Rabbim rahmet eylesin seninde geçmişlerine.. çok güzeldi ve bu uzun ömür dileyişinde bundan böyle hayatın güzel geçmesi dileğimle
esen kalınız..tebriklerimle
"Elimizden tutacak birileri olacak mıydı.."
Kerâmet diyorum, acaba yaşta mıdır, yaşlılıkta mıdır? Bu sözünü ettiklerinizden görüyorum ben de. Birlikte yaşıyoruz, tabii yaşamak denirse. Kar boran yollar, mevsim kış gözü kara.. Yalvar yakar on gün tutabilirsek yanımızda ne âlâ.. Dede gelmez. Nene nâçar, hasta.. Lâkin. O gelmeyince ben nideyim oralarda.. der durur. Rahatlık, şu an ilerde rahat olalım demelerimiz yüzünden sağlık komadığımız bedenin hasret bulduğu rahatlık ne boş bir hayâl..
Ayak uzatıp uyumak ya da gezilmedik yer bırakmamak.. O "elimizden tutacak.." dediğiniz kişi ya da kişiler olmayınca anlamı kalır mı.. Kâlb aslında.. Durulmayı bilmiyor. Bugün arzulanan ne ise yazınızdakilerin yaşına gelindiğinde de aynı olacak.. İş o yaşa varmadan tanımak kendini..
Bu hatır.. Bende yok sanırım. Varsa da haberim yok. Yeni kimsede yok aslında. Ben hiçbir dostumun eşiyle kırk yıl sonrasını hayâl edemiyorum. Hergün kavga gürültü; kırk yıl sonrası gelmeden bu cefâ ile başka şey gelecek sanki.. Sorsanız "biz birbirimizi böyle seviyoruz.." Eyvahlar olsun ben iyi ki sevmeyi bilmiyorum derim çoğu zaman. Hep "ben" demek.. Kimse huzur aramıyor gayret etmiyor, belki istiyor sadece o kadar. Hepsi o kadar. Gerek de yok, hak edecek bir dünya da kalmıyor zaten etrafta.
Hani duâ da var çok şükür.. Neden olumsuz düşünelim ki. Dedim ya kendimden haberim yok. O uzun yıllar umudunun sönmesi.. Daha diri bir umut için yitirmiş olmayalım sakın. İnşallah.
Yaşlı teyzeye üzüldüm.. "sanki ben de on beşlik değilim amma yine ondan iyiyim,o hiç gidemeya.." Ne de güzel konuşurlar değil mi.. Bayılırım aynı aksanla konuşmaya. Gülerler, gözlerinde diri bir târihe konuk ederler sizi.. Bâzen "demek bu yaşta gülünce insan bu kadar içten olabiliyor, hani çabuk geçse ya zaman.." dediğim de olmuştur.. Mukadderat, istense de istenmese de.
Güzel bir yazı idi. Paylaşım için teşekkürler.
Esen kalınız..
Eğer o yaşlı çifte yazı da belirttiğiniz 'Ben otuz küsür senede çok uzun yaşamıştım zaten.. Her şeyi ikiye katlayarak, her yılı ikiyle çarparak.. Ve hatırla yürüyeceğimi umduğum yolu,daha başında bitirmek zorunda kalmıştım...' kısmını söyleseydiniz, size 'he evladım, he kızım' der, söylenir geçerlerdi. Belli etmezlerdi ama içten içe size kızarlardı.
İnsanların tercihler, yanlış seçimleri, üstüne mukadderatta ona ne yazılmışsa yaşadıkları pek sıkıntılı geliyor. En önemlisi de tercih sanırım. Yanlışlar umutsuzluk doğuruyor. İnsan kendini sıkıntı gebesi olarak hissediyor. Çiğneniyor dişleri çürümüş dünya içinde. Ruh hali de hep bir yaşlanmışlık, bitmişlik, geçmişlik üzerine kuruluyor. Hayatlarımız da öyle değil mi? Çalışanlar emeklilik hayaliyle çalışıyorlar. Ne kadar ağız da dolaştırsalar, öyle söylemediklerini belirtseler de genci de, ortancası da yaşlanmak istiyor. Sanıyor ki böylece geçecek her şey, duracak, asıl olan belirgin halde soyutlanacak. Tam tersi o yaşlı çiftin yaşına gelince, dünyaya olan hırs daha da büyüyor. Elinden tutan olsun ya da olmasın, derdini paylaşan olsun ya da olmasın insan tekrar yaşamak istiyor. Yaptıklarını çevirecek güç diliyor Rabbinden. Ama bunu başarabileceği devreyi çoktan yitirmiş olduğu için de, kederle çürüyor.
Demek istediğim ne yaşanırsa yaşansın, eğer tercihler varsa hala ve yaşlılığın derdini çekecek duruma gelmediği sürece hala kendi kendini onurlandırabilir. Mutlu edebilir...
Eğer tercih yanlış sevgi olarak belirtiliyorsa, kabahat bu sözü söyleyene aittir. Sevginin yanlışı olmaz, sevmenin yanlışı olur...
Kırkı yıllık değil, adamakıllı bir gün bile olsa kırk yıllara bedel hatıralara sahip olmalı insan. Kırk yıl hatırın içinde kapanmamış ne çok yaralar vardır kim bilir...
Saygılar..