Kâmil-i İnsan
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bugün öyle yazmak geliyor içimden. Sanki öylesine dertleşmek bu benim yaptığım. Anlatacak kimse bulamayınca alırım kalemi öylesine elime.
Bazen denizin duru hali olur, bazen hırçın hali. Fırtınalar kopar, şimşekler çakar, gök gürler, yıldırımlar düşer. Sanırım bugün yine denizin o hırçın hali hakim.
Hani; insan güne öyle hüzünlü başlar. Ya da öyle bir his hasıl olur. Bugün sanki öyleydim. Arkadaşımdan gelen bir mail ve Mevlânâ’dan bir rubai. Hemen yazmalıyım bu kafamda oluşanları dedim ve acele cevap yazmak için bilgisayarımın başına oturdum. Öyle doluydum ki koyuldum yazmaya.
Daha giriş bölümünü bitirmiştim ki, başladı gözlerim dolmaya ama devam ettim, ta ki tuşları artık göremez hale gelene kadar.
Ben dayanamam kaldırmaz yüreğim, çok ağır şeylerdi yazdıklarım, bir dönem öyle yaşananlar... Yapılan adilikler, duyarsızlıklar, çıkarcı insan ilişkileri, şerefsizlikler ve benim bitmeyen öfkem vardı.
İşte bunları yazarken, ya da ben öyle çok nadir olan sevdiklerime anlatırken kötü olurum, öyle hırçınlaşırım, isyan ederim, bağırmak gelir içimden, o kötü insanların yakalarına yapışmak ve gözlerinin içine bakmak gelir.
Öyle o insanlar benim gönlümdeki dostlarım gibi güzel olabilseler. Lakin iyi insan ne de az. Yalanın, dolanın, çıkar dostluklarının ne kadar da fazla olduğu bir dünyada yaşıyoruz. İki yüzlüler, hep kendini düşünen insanlar ne de fazlalar. Düşen birine bir tekme de onlar atarlar. Ölsen bakan olmaz.
Bir kez gönül kırdın ise, bu kıldığın namaz değil.
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil.
Bir gönül yaptın ise, er eteğin tuttun ise.
Bir kez hayır ettin ise, birine bin az değil.
Ne de güzel demiş Yunus Emre. Nûruyla yüzyıllardır nasıl da ışık oldu insanlara. Hep boynunu büküp; ’kin bilmeziz’ diyerek. İnsanlara diyar diyâr, dağ bayır geze geze, nasıl da anlatmış;
Ben gelmedim dava için
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdi
Gönüller yapmaya geldim
Seni algılayabilenler, seni yüreğinde yaşatanlar biliyorum çok mutlu hissettiler yüzyıllardır kendilerini ve hep daha da okuyanlar öyle hissedecekler. Sen hep insanların gönlüne şırıngayla sevgi verecek, onlara mutluluğu göstereceksin. Onlar hiç kendilerini yalnız hissetmeyecekler. İşte şu an şimdi benim öye hissettiğim gibi.
"Sevenlerimiz bizi toprakta aramasınlar.. Bizim mezarımız dostlarımızın gönlündedir.." Mevlânâ.
Şimdi daha iyi anlıyorum onları ve daha da okudukça, onları araştırdıkça daha da iyi anlayacağım. Artık biliyorum. Onlar ölümsüzler. Hep gönüllerde yeniden doğuyorlar, benim gönlümde doğdukları gibi.
Anlatayım biraz onları fakir hallerimle;
Öyle hoşlar ki, öyle güzeller ki. Onlardan sevgi alırsız. Hep gülen yüzlerini görürsünüz. Nûrlar saçarlar yüreğinize.
’Kin bilmeziz bütün âlem, kim olursa olsun bizim dostumuz’ derlermiş.
Onları eşeledikçe sihirli bir cevhere elim değdi. Dünyam değişti. Hayata bakışım değişti.
Şimdi daha huzur veriyor hayat bana, insanları daha iyi tanıyorum, bazı değerleri de daha iyi algılıyabiliyorum. İyiyi de kötüyü de daha net görüyorum.
İnsanlarda onların vasıflarını arıyor insan. Günümüzde mâneviyat yerlerde sürünüyor. Maddeyi baş tacı yapmışız. Dünya malı önde geliyor. İşte böyle bir ortamda, bu gibi değerlere ilgi duyuyorsanız, ya da bu düşüncede insan arıyorsan; işiniz bir hayli zor...
Çok azlar, hem de çok az.
Gerçekten işte bu insan benim dostum diyebileceğimiz kaç insan olur yaşamımız süresince. Kaç insan?.. Bilemiyorum. Derinlerde bir sızı oluyor... Bu çakan şimşekler ondandır. Ondandır bu baş kaldırı.
Dostlarım... ah canlarım, iyi ki onlar varlar. Hep sararlar kollarını onlar boynuma... Gurbet ellerde yalnız değilim... Onlarla hep sohbetteyim onların ne anlattıkları biter, ne de ben dinlemeye bıkarım...
İnsanlar televizyonda magazin seyrederken, ben öyle onlarla sohbetteyim. Öyle; ’az sonra’ diye bir sürü şarlatanlığı millete gösterirlerken, ben öyle onları araştırırım. O kalitesiz sanatçı bozuntularını, o beş para etmez dizileri seyrettiremezler bana.
Geçen bir kardeşim yazmış... Öyle anlamlı bir söz. Peygamberimiz şöyle demiş;
" İnsan ilim yaparsa âlim olur. Alimim derse cahil olur."
O ilim yapan ve yücelerde duran insanları okuyorum. Hiç’im diyen Mevlânâ’ yı.
"Çok insanlar gördüm üstünde elbise yoktu. Çok elbiseler gördüm içinde insan yoktu." diyor ya Mevlânâ, bunları ilk okuduğumda aylarca etkisinden kurtulamadım .
"Bir şey var bildiğim o da bir şey bilmediğim."Sokrates
Ne güzel bir altın söz bu. Yücelerde asılmış kalmış.
Yaşayıp iz bırakan insanları düşündürdü bu sözler bana. Binlerce sene gecmiş o insanların akıl dolu buluşları, fikirleri, insanlık adına yaptıkları hep insanlara ışık olmuş. Hep fikirleri, yaşarken yaptıkları böyle taktirle anılmalarına sebep olmuş. 2500 sene önceki uygarlıklar... Akıl dolu insan Pisagor. Akedemiyi ilk kuran âlim insan Platon.(Eflatun) Ya da onlardan yüzyıllar öncesinde yaşayan inanışlar ve insanlar. Zerdüşt ... Ah o neydi öyle. Hayatımda okuduğum en değerli kitaplardan biri. Nietzsche beni son derece etkiledi. Böyle buyurdu Zerdüşt.
Hayatı anlatılır ; Amin Yalom yazmış; ’ Nietzsche Ağladığında’ o da harikaydı .
Bunlar işte böyle iz bırakanlar günümüze ulaşanlar.
Yine öğrenmek istediklerimi okudukca öyle mutlu
olacağım.
Mevlânâ’yı okuyacağım . Mesnevide; İnsan-ı Kâmil´i arayacağım. Tasavvuf felsefesinin daha derinlerine ineceğim...
.../Eyy D o s t...!!
Bir gece sahilde, ay ışığında gümüş parıltılarda yakamozları seyredeceksin.
Deniz kıpır kıpır.
Sessizlik...
O gecenin güzelliği çıldırtacak adeta seni.
Sonra bir gün belki benim gibi dağların doruklarında olursun...
Sıra sıra dizilmiş, birbirine yaslanmış öyle dimdik duran dağlara bakar iç geçirirsin.
Ben de böyle dimdik, onurlu, şerefli duracağım
yaşayacağım böylesine güzel bu hayatı dersin.
Hey! hayat...! Bekle beni .. Ben de varım..Ben de....
İşte buradayım..!
FIİKRET ŞİMŞEK
YORUMLAR
"Çok insanlar gördüm üstünde elbise yoktu. Çok elbiseler gördüm içinde insan yoktu." diyor ya Mevlânâ, bunları ilk okuduğumda aylarca etkisinden kurtulamadım .
Bu söz çok doğru bir söz, hele şimdi günümüzde daha da doğruluğunu kanıtladı.
Güzel bir yazı ve büyük emek verilmiş, kutlarım Fikret Bey.
Saygımla...
ŞİMŞEK KARDEŞİM,
Benim yazmak isteyipte yazamadıklarımı yazmışsınız. Şiirler, özlü sözler yerli yerine oturmuş. Yazınızın anlamını pekiştirmiş. Başarılarınızın devamını dilerim.
Hiç unutmam, Dicle köy enstitüsü beşinci sınıf öğrencisiyim. Yaz tatilinde genel olarak okulda kalır, çeşitli tarım, el sanatları işlerinde çalışırız. Edebiyat öğretmenim NURİYE ÜSKÜDARLI: ''164 ŞAHİN'' diye toplantı alanında yürürken beni çağırdı: ''BU YAZ TATİNİNDE SENDEN ÜÇ KİTAPCIK HAZIRLANI İSTİYORUM. YUNUS EMRE, MEVLANA, MEHMET AKİF ERSOY, kısaca hayatları eserlerinden seçilmiş parçalar.'' Aradan 54 yıl geçmiş, hazırladığım kitapcıkları saklarım, faydalanırım. O zamandan beri okurum, okurum, okudukca onları daha çokm severim.
Bayramlarda öğretmenime telefon eder, o günleri anımsayınca, ikimizde göz yaşlarımızı akıtırız.
SEVMEK EN BÜYÜK KUVVETTİR. OKUMAK İBADETTİR.
Ne kadar güzel, gerçeği işittiren sözler
Ne kadar ince bir yüreğin anlamlı sesleri
Ne kadar yakin
Mekanı zamanı (tayyi mekan, tayyi zaman) aşabilen O yüreklerdir ki
kamil olur ruhları yüce
Varlıklarıdır dünyaya hakikatları yayan
Umut
Sevgi
Gerçek...
Tebriklerim her daim
güzel gönlünden kalemine düşenlere
Sevgili dost
değerli dostum şu bir gerçek ki kapılmışız bir şiir yarışına gidiyoruz....zamanında bu nefis yazınızı okuyamadığım ve tebrik edemediğim için çok özür dilerim...beni şiir ve yazılarımda hiç yalnız bırakmıyorsunuz...çünkü bunun nedeni yüreğinizin asil ve güzel olmasındandır...sizi ve güzel yazınızı yürekten kutlarım...haz alarak okudum...teşekkürler...sevgi ve saygılarımla...
GÜLÜNEYMİŞ
Eli mühür,alnı nûrdur.
Benzi sarı,kalbi nârdır.
Her sözünde hikmet vardır;
Gülzâr sundu,gülü neymiş !
Tutmaz olur cenâhlarım,
Viran olur penâhlarım.
Hatalarım,günahlarım
Himmetiyle silineymiş.
Huzurunda el bağlayıp,
Keremiyle öz dağlayıp,
Ağlanırsa ben ağlayıp;
O`nun ile gülüneymiş.
Gören gözler yaşarası,
Harâmîdir dışarısı.
Dervişânın başarısı,
Mürşîd ile bilineymiş.
Esat ANIK
Yukarıda bahsetmeye çalıştığım zat, İnsan-ı Kâmil (Mürşid) idi.Güzel dinimizin daha iyi anlaşılmasının Tasavvuf yolu ile olacağını düşünenlerdenim.Hala daha, cehenneme gideceksiniz, bittiniz, yandınız söylemlerinin dışında bir din kültürü daha var; tasavvuf.Fakat ne yazık ki, dinimizi çıkarlarına alet edenler gibi bu muazzam okulu da çıkarlarına alet edenler var.Ama, bu gerçeği değiştirmiyor.Gerçek bir İnsan-ı Kâmil'le karşılaşan kiminle muhatap olduğunu anlıyor.Bulduysanız Allah Mübarek etsin.Arıyorsanız kolaylaştırsın.Çünkü Yüce Rabb'imiz bizlerden KENDİNE rücu edişimizde kâmil (olgun) bir dönüş istiyor.Bu dünya cehennemindeki imtihan da bu yüzden.Uzattığımı biliyorum.Ama ilgi alanımda olduğu içindi.Affınızı istirham ediyorum.
Çok etkilendim ve faydalandım.Tebrik ve teşekkürlerimle...E.A.
Hey! hayat...! Bekle beni .. Ben de varım..Ben de....
İşte buradayım..!
........
sayın zerre
sizi okumaktan bıkmayacağım....çok güzel işlenmiş...resmen hayat dersi...
"''Bir şey var bildiğim o da bir şey bilmediğim.''Sokrates"
çok severim bu sözü...
Mevlana ummanımız....
saygılarımla...sevgiler size efendimmm.
-
NEREYE BÖYLE
Sesinde hüzün,gözlerinde yaş,
Bunca yıl didin,bunca yıl uğraş,
Yüreğinde acı,sırtında taş,
Nereye böyle.
Bilinmez ne kadrin,ne kıymetin,
Ömür kısa,hayat çetin,
Yaşamak kolay mı zannettin,
Nereye böyle.
Başını dik tut,sakın eğilme,
Her yüze güleni dost bilme,
Kendini vermeden ilme,
Nereye böyle.
Varsın olmasın ağacın,
Elinde asa,başında tacın,
Yüzünü güldürmeden muhtacın,
Nereye böyle.
Yoksula hak vermeden,
Hak yoluna ermeden,
Gönül bağı dermeden,
Nereye böyle.
Nereye ey fani,
Hiç ölmeyecektin hani,
Ölüm kapına dayanmış ani,
Nereye böyle.
Mehmet çetin
Yeşilköy