- 745 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Kimseyi Beklemiyor Hayat!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Nice sonralar anladım ki ben aslında kendimi tanımıyormuşum.
Kendi fikirlerimi, nelerden hoşlandıklarımı sorduklarında o an için verdiğim cevapları şuan sahici bulmadığımı anlıyorum. Mesela vapura bindiğimde can simitlerine en uzak yeri seçtiğimi, simit sarayına girdiğimde canımın kumru çektiğini, otobüs beklerken oturduğum duraktaki kalabalığa aldırmadan çantamdaki ufak not defterime yaşlı bir amcanın boşluğa bakıp da gülümsediğini not ettiğimi...Saati saatine geçtiğim güzergahları, indiğim otobüslerdeki insanların kurgulanmış hayatları, girdiğim kitabevindeki tahmini kitap sayıları...
Saniyelerden daha hızlı bir şekilde beynimin çevirdiği oyunlara yetişemiyorum bir an. Gülümsüyorum kendi kendime. Koşarayak yetişmeye çalışıyorum. Sanki karanlık basınca evime giden bütün yolları kaldıracaklar ve ben o gece yalnız hayaletlerle sabahlara kadar yürüyeceğim, sanki bütün sokak ışıkları sönecek ve bilmediğim bir el omuzuma dokunacak tam döneceğim ki
...
Son zamanlarda nedendir bilmiyorum sol elime kalemi her aldığımda titrediğini fark ediyorum. Oysa ki günlerdir yazmıyorum. Ufak bir tıkırtı duyuyorum;anlıyorum.
Demlenmeye başlayan çayımı koyuyorum masama. İki misafirim var yarın. Her zamanki gibi tahminlere başlıyorum. Sabah uyanıyorum, esmer kurabiyelerimden yapıyorum sonra şerbetine banıp hindistan ceviziyle süslüyorum, yanına da soğuk limonata;
geliyorlar. Oturuyoruz. İkisini de davet ediyorum şirin mi şirin küçücük evime. Kabul ediyorlar. Mutlu oluyorum. Sonra fırladıkları öyküye yetişiyorlar koşarayak...
Boynumu büküyorum. Önümden geçen genç, kız arkadaşına bağırıyor, koluna dalıyor sonra çekiştiriyor, gözlerine bakıyorum kızın; başını sallıyor. Yanlış yapıyor, canı yanıyor.
Sonra beynimin o hınzır oyunlarından biri geçiyor önüme film şeridi gibi; O genci sokak ortasında pataklıyorum sonra kızın az önce incinen bileğini kaldırıyoruz birlikte; şiddettin her türlüsüne lanetleyerek...
Boş gözlerle baktığım bir yüzü farkediyorum. Gülümsüyor. Sahi insanlar neden gülümsüyor hep? Ağlamak çok mu zor, anlıyorum,
-"hayır ağlamasınlar", istemiyorum. Yanıma yaklaşıyor, farkediyorum ki gece yarılarından kalma bir ağlama nöbeti gözlerinde. Panzehiri gülmek diyor; gözyaşının... Yüzüne dokunuyorum, iyileşiyor.
Yeni bir film başlıyor sonra; neden ağladığını soruyorum, onu ağlatanı buluyoruz birlikte. Değmez diyorum; değecek biri için sakla gözyaşlarını; Öğreniyorum ki gülüyor değmeyenlere...
Olmaz diyorum, kimse yalnız yapamaz. Aslalar sıkıştırıyorum cümlelerime, imkansızlarla başlıyor nokta sonrası paragraflarım. Hep hiçler, hep mez-maz’lar...
anlıyorum, geç anlıyorum biraz.
Duygu dedikleri şeyleri anlatıyorlar şarkılarda. Aşk dedikleri şeyi fısıldıyor gitarlar, sazlar...
Zor günlerinde eli bırakılıyor bir şairin, dar günlerinde yalnız kalıyor şiirleri...Acımasız, köhne kapılarda zincirli düşler, tutsak aşklar.
Yemin ettim!
Hala beynimin o kakakiri gülüşleriyle dile getiriyorum aşk dedikleri şeyi. Gülüp geçiyorum; hayatın mavisine,beyazına.
Hey hat!
Kimseyi beklemiyor hayat! Zaman gençliğini çocukluğuna hasret bırakarak götürüyor duraktan durağa. Yenilgiler, galibiyetler alıyorsun farkında ya da olmayarak. Küçük bir çocuğun öptüğü yerden filizleniyorsun birden, güller açıyor yanaklarında.
Genç bir elin zulmü günahkar kılıyor nefsini. Zincirlerini kıramıyorlar kalplerindeki sevgiyle bile.
Onlar hep tutsak, onlar hep yalnız...
Toparlanın, gidiyoruz.
Hak kılınmayan yüreklerde bundan sonra olmayacağız...//
Nuray Kaçan- Şimdi Toprak, Şimdi Yığın, Şimdi Anı Onlar’dan...