- 1730 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dualar Kalıcıdır (Düşüngülü Eleştiri)
D U A L A R K A L I C I D I R
( DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ )
‘Birini mahkûm etmeden,
dualarını dinlemek lazım…’ Kitaptan.
Yaşamı ile gündemde kalmasını bilen Tuna Kiremitçi’nin ‘Dualar Kalıcıdır’ son romanı.
Bir Orta Avrupa ülkesinde öğrenci olan Pelin, gazete dağıtımı yaparken ‘Türkçe bilen eleman aranıyor’ ilanını okur. Bayan Rosella bu ilanı Türkçesini hatırlamak için verir. Pelin annesini, Rosella ise kızı Tanya’yı kaybetmiş, anne kız gibi, kaderleri de birbiriyle örtüşen iki kadının sohbet seansları dile getiriliyor.
Romanın iki anlatıcısı Roselle ve Pelin geriye dönüş tekniğiyle anılarını anlatıyor. Parçalanmış bir Yahudi ailesinin İkinci Dünya Savaşı esnasında yaşadığı öyküler, ilgi çekici değil. Söyleşilerde kadınsı, bilecen deneme oylumu yaratılmaya çalışılmış. Diyalog oranı yüksek olduğu için roman atmosferi oluşturulamamış. Ayrıntının da yazıya işlevsellik kattığı söylenemez, zayıf kalmış. Yahudi’lerin üstün bir sınıf olduğu imajı yaratılmak istenmiş gibi bir izlenim ediniyor insan...!? Birinci Dünya Savaşı sonrası Berlin’deki Yahudi’lerin yükselişi Alman ırkçılığını tetikler. Bu oluşum Hitler’i diktatör yapan faktörlerin başında gelir. Şimdiki Ortadoğu ile bir benzerlik olabilir mi?!..
Daha önceki romanında cenaze namazı kılanları rükuya götüren Kiremitçi, ‘Dualar Kalıcıdır’ romanının kahramanı Rosella’ya, Berlin’den ‘Mart başında kızımla trene binip yola çıkacaktık’ (s.49) dedirttikten sonra, İstanbul Sirkeci Garı’nda inmemişler gibi, ‘O vakte kadar Ada dışında sadece Haydarpaşa Garı’nı ve Aldo’nun ailesinin yaşadığı Galata’yı görmüştüm.’ (s.79) diye konuşturmuş. Ayrıca, kırklı yıllarda (1945 - 46 gibi) yaşanmış bir öykü için Pelin’e ‘üzerinden neredeyse bir asır geçmiş.’ (s.120) diye konuşturmuş.
‘Dualar Kalıcıdır’ romanının 96.4’ü (17.6)* (52.3)** bir tiyatro oyunu gibi diyaloglarla geçiyor. Sayfada ortalama 0 (4.6)* (5)** paragraf yapmış.
İçerik olarak Abdullah Ayata’nın ‘Son Ermeni’ romanıyla benzerlikler var, her ikisi de semavi dinlerin kardeşliğini öne çıkarmış. Her iki romanda da diyalog oranı oldukça yüksek. İki yazar da kitaplarına albenili adlar vermeyi seviyor. Kitap kapağının iç atmosferi yansıttığı söylenebilir.
Roselle’yı yaşadığı zamana uygun konuşturabilmek için Arapça ve Farsça sözcüklere yer vermiş. Bu da kolay okunabilen dili dallı budaklı zor anlaşılabilen bir dil haline getirmiş. Dilde yenilikçi olmayan Kiremitçi’nin, alımlı çalımlı güzel söz yazma gibi bir çabası da görünmüyor. Atmış yıl kadar önce yaklaşık beş altı yıl İstanbul’da yaşayan yaşlı Rosella’yı o dönemin diliyle konuşturan Kiremitçi, üniversiteyi yurt dışında okumakta olan Pelin’i ‘kök söktürdünüz doktora…’ (s.161) ‘Evet, dibi delindi.’ (yağmur için) (s.94) ‘Yine gamlı baykuş moduna girdiniz’ (s.167) ‘üzülmeyin dedim. Mukadderat.’ (s.15) diye konuşturmuş. Yaş ve kültüre uygun düşmemiş. Bu romanını da okuduktan sonra iki şiir kitabında başarılı bulduğum Tuna Kiremitçi için keşke şiire devam etseydi, diyorum.
Yazının gülen yüzü, güzel alımlı sözlerdir. Aşk ‘sekse giden yolu kısaltmak için keşfedilmiş iğrenç bir kestirme.’ (s.67) ‘aşk bu kadar hakir görülecek bir his değildir.’ (s.108) Şiirsel dil: ‘ne zaman canım sıkılsa Aşiyan’a’ (s.64) ‘ne vakit evden çıksam peşime takılıyormuş.’ (s.141) Okurun içini burkan hoş olmayan sözler: ‘Gazeteler komünist vatan haini şairin Rusya’ya kaçtığını yazdılar’ (s.171) Medyatik bir görüntü veren Kiremitçi, sayfada ortalama 31.7 (37.6) (34.1) kez yabancı sözcük kullanmış. Topal cümlelere neden olan yabancı sözcükler: ‘zaman sepyalaşıyor, mazi esas renklerine avdet ediyor.’ (s.80) ‘bedbin mektuplar’ (s.97) ‘Kendime cebretsem’ (s.112) ‘bu letafeti vermezdi’ (s.148) ‘Dualar Kalıcıdır’ romanının yüzde 19.8 (15.7) (17.8) oranında yabancı sözcük kullanılmış.
Yazın hayatına şiirle başlayan Kiremitçi, okur toprağını sulayan imge selini sayfada ortalama 3.3 (2.4) (1.1) kez kullanmış. ‘Musiki çok zalim…’ (s.96) ‘Gözlerinden fışkıran husumet beni olduğum yere mıhlıyor.’ (s.140)
Çapkınlığıyla ünlenen yakışıklı Kiremitçi, bir kanıt türü olan betimlemeyi sayfada ortalama 1 (8) (9) satır yapmış. ‘Siyah deri mantomu ve çizmelerimi giymiştim. Saçlarım dalga dalga akıyordu. Başımda bir kovboy şapkası…’ (s.94) Ruh çözümlemesini sayfada ortalama 0.1 (0.4) (0) kez yapmış. ‘zaten derin bir vicdan azabı yiyip bitiriyordu ruhumu… Bir de yakışıklı bir beyle aylardır her hafta buluştuğumuzu mu söyleyecektim?’ (s.141)
Milliyetçi, muhafazakâr yazar Abdullah Ayata gibi kitaplarına albenili adlar veren Kiremitçi, rol verdiği kahramanların içsel seslerini dile getiren modern romanın olmazsa olmazı içmonolog ve bilinççakımını hiç kullanmamış.
Geriye dönüş tekniğiyle anılara yaslanıp insanların kendilerini irdelemesini sağlayan Kiremitçi, parça tesiri yapacak Yahudi öyküleri yazmamış. Yazın diline işlevsellik katan ayrıntılar diyaloglar arasında eriyip gitmiş. ‘Ben de bağırmaya başladım. Tahmin edebileceğiniz gibi zaten ıssız olan sokak biz boğuşmaya başlayınca daha da ıssızlaştı.’ (s.156)
Okuruna sözün şehvetini yakalatamayan Kiremitçi, anlatımda pekiştirmeye güç katan benzetmeyi sayfada ortalama 1.1 (1.4) (0.8) kez kullanmış. ‘nebatat gibi yaşayıp’ (s.96) ‘Filhakika, Enver Rigan gibi revaçta’ (s.137) Eğretilemeyi ise sayfada ortalama 0.4 (0.4) (0.3) kez kullanmış. ‘devlerin gözyaşlarından insan çok şey öğreniyor…’ (s.164)
Kültürlü bilecen karakterler yaratan Kiremitçi, genel kural taşıyan sözvarlığımız özlü sözleri romanlarında hiç kullanmıyor. ‘Kartallar Kafese Sığmaz’ın her atmış üç sayfasında bir kez atasözü kullanılmış.
Köşe yazarlığı da yapan Tuna Kiremitçi, zekânın bir ürünü olan gülmeceyi her on yedi (0) (elli üç) sayfada bir kez kullanmış. “siyasetçi ne vakit ‘güzel bir sual’ derse bu esasında ‘Allah müstehakını versin, soracak başka şey mi yoktu’ manasına gelir.” (s.52)
Bölüm aralarını abartılı şekilde boş bırakarak yirmi bir sayfa kazanan yayınevinin yazarı Kiremitçi, sosyal içerikli sorular yöneltmiş. ‘o zaman niye evlendi ve çocuk yaptı? Babam yerine kırlarda yan yana kelebek gibi sekebileceği beyaz atlı prensesi niye bulmadı? Niye beni doğurduktan sonra şu iğrenç dünyanın ortasında tek başıma bıraktı?’ (s.77) Sayfada ortalama 6 (1.4) (1.5) kez soru sormuş. Yüzde 96.4’ü diyaloglarla geçen bir romanda bu kadar soru çok mu?
Kitapları çok satanlar listesine giren Kiremitçi, çağrışım gücü yüksek sözvarlığı deyimi sayfada ortalama 1.3 (1.6) (0.19 kez kullanmış. ‘Toprağı bol olsun vardır’ (s.76) Sonradan dilimize giren deyimler: ‘bir flört hayatınız var’ (s.90) ‘bence gayet geyik’ (s.46) ‘konuşsun diye çocuğu gaza getirdiniz’ (s.158)
Romanında mezarı yurt dışında unutulan Nazım Hikmet’in hayatını anımsatan Şair Enver Rigan’ı kahraman olarak yaratan Kiremitçi, terimi sayfada ortalama 1 (2) (1.4) kez kullanmış. ‘Endokrinolog Matmazel…’ (s.35) ‘Elektrikli yoğurt makinesi’ (s.98)
Romanına geniş açılımlar vermeyen Kiremitçi, dilin anlatım gücünü artıran ikilemeleri sayfada ortalama 0.1 (0.4) (0.1) kez kullanmış, oldukça düşük bir oran. ‘evde fısır fısır konuşulanlar’ (s.142) ‘Böyle pönçük pönçük…’ (s.155)
Gayrimüslimlerin askere alınması ve Varlık Vergisi’ne de kısaca değinen Kiremitçi, bir tür ikileme olan pekiştirmeyi sayfada ortalama 0.1 (1.4) (0.1) kez kullanmış, düşük bir oran. ‘Yüzünüz bembeyaz.’ (s.73) ‘yüksek sesle abuk sabuk konuşmaya’ (s.147)
Romanındaki kültür çıtasını yüksek göstermek için Kurt Cobain, Mihail Barışnikov, Jak Nickholson, Travolta gibi adlara yer veren Kiremitçi, sözcüklere olduğundan farklı anlamlar yükleyen mecazı sayfada ortalama 1.1 (2.6) (0.4) kez kullanmış. ‘antenlerini en ufak ihtizazlara bile açık hale getiriyor insan.’ (s.56) ‘İçim şişti Bayan Rosella…’ (s.128)
Romanında kutupluluk yaratmayı unutan Kiremitçi, bezemenin vazgeçilmezi sıfatı sayfada ortalama 2 (6) (3.1) kez kullanmış. ‘Sahipsiz bir çocuğa, eski bir yara izine ya da dikeni eline batmış bir çiçeğe bakar gibi…’ (s.82)
Betimlemeyi sevmeyen Kiremitçi, her elli dokuz sayfada (0) (yüz atmış) sayfada bir kez montaj tekniğinden yararlanmış. “Hatta Kudüslü bir şair ‘Tanrılar gelip geçer, dualarsa kalıcıdır’ demiş.” Tanrı’nın semavi dinlerine inanmayan bir şairmiş. Ne Tanrı gelip geçicidir, ne de dualar kalıcıdır. Sadece felsefik bir söz...!
Tuna Kiremitçi, sanki ‘Dualar Kalıcıdır’ı geleceğin romanının arayışı içindeymiş gibi yazmış. Yazınsal dili iyi alımlayan, okuru mutlu edecek hiçbir yenilik yapmamış. Kitabın kapağına ‘Türk Edebiyatı’ yazılması, romanında çok satması sadece ticari amaçlıdır. Donanımlı, kaliteli bir ürünün bilgiyle görüleceği, zamanla ölçüleceği bilinmelidir. Yukarıdaki değerlere bakacak olursak kalitedeki düşüşü görürüz, zaten roman da çok satanlar listesinde uzun süre kalamadı. * * * Dualar Kalıcıdır / Tuna Kiremitçi / Doğan Kitap / 177 s. * * * * Türkiye gibi edebiyat da muhafazakârlaşıyor mu?!.. Yoksa, nabza göre şerbet veren bir ulus muyuz?!.. * * * * * Kayseri Büyükşehir Belediyesi yedi sekiz yıldır ilan yoluyla Merkez ve Gevher Nesibe Kütüphane’lerine kitap almıyor. Ancak, yandaş şair ve yazarların kitapları 20 – 750 adet arasında alınıyor. Bu keyfi bir işlem değil mi?.. Alınan kitaplardan birer adeti bu iki kütüphane rafına konuluyor. (Şikâyetim üzerine 30 – 40 adet kadar konmuş) Diğer kitapların akıbetleri meçhul?!.. Yoksa, geleceğe yatırım için eşantiyon olarak dağıtılıyor mu?.. Türkiye’deki kütüphaneler neden tek elden yönetilmiyor?!..
* - Tuna Kiremitçi’nin ‘Git Kendini Çok Sevdirmeden’ romanının değerleri.
** - Abdullah Ayata’nın ‘Kartallar Kafese Sığmaz’ romanının değerleri.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.