- 973 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Oğlumuz iftara gelecek !...
Yaşlı adam bahçe kapısından girdiğinde eşi onu karşılamak için balkonun kapısına çıkmıştı. Yaşlı adam yavaş yavaş bahçeyi geçti,merdivenlere geldiğinde eşi elindekiler aldı.
-Hoş geldin bey dedi. Sana bir müjdem var diye devam etti.
Yaşlı adam bir elinde bastonu,diğer eliylede merdiven korkuluklarına tutunarak merdivenleri çıkarken gözlüklerinin üstünden eşine baktı
-Hayrola hatun dedi.
-Hayır !.. hayır !.. dedi yaşlı kadın.
Yaşlı adam merdivenleri çıkıp balkondaki çekyatın üstüne otururken elindeki bastonu duvara dayadı. Cebinden çıkardığı mendili ile terini silerken,
-Söyle bakalım hatun nedir hayırlı haberin ?
-Oğlumuz iki gün sonra iftara gelecekmiş !..
-Yanlızmı ?
-Yok canım,gelinimiz ve iki torunumuzla tabi..
-İnşallah ! Hadi hayırlısı ! dedi yaşlı adam.
-Neden öyle konuştun ? dedi kadın.
-Sanki bilmiyorsun dedi adam.
Kadında balkondaki çekyatın üstüne eşinin yanına oturdu ve başınıda kocasının omzuna dayadı. Birlikte çok ama çoook gerilere gittiler.
Evlendiklerinde adam devlet memuru idi.
Birkaç yıl sonrada tek çocukları olan oğulları dünyaya geldi. İlkokul,ortaokul,lise derken oğlan Petrol Mühendisliği okudu.Okulu birincilikle bitirdi. Amerika’dan doktora yapmak için başvurduğu okula kabul edilince Amerika’ya gitmek tahsiline orada devam etmek istedi.Annesi,babası tek çocukları olduğundan pek rıza göstermediler ama çocuklarının israrları üzerine kabul etmek zorunda kaldılar.Ellerindekileri satıp,bankadan da kredi alarak epey borçlanıp tek oğullarını Amerika’ya tahsilini tamamlamak için gönderdiler.
Doktorasını bitirdi . Orada mükemmel bir işteklifi aldı. Ailesinin onayını düşünmeden teklifi kabul ettikten sonra ailesine bildirdi. Artık ailesinin de kabul etmekten başka çareleri kalmamıştı.
Anne ve babası habu sene ha gelecek sene derken oğullarını bir daha dünya gözüyle görme fırastını bulamadılar. Oğulları anne ve babasına haber vermeden okuldan tanıştığı biri ile evlendi. Birkaç yıl sonrada iki adet oğulları oldu.
Zavallı adam ve eşi o kadar üzerlerine titredikleri,varlarını yoklarını heba ettikleri çocuklarının bu yaptıklarına çok üzüldüler ama yapabilecekleri bir şey yoktu.
Daha sonra zaman zaman oğullarının eşi ve iki çocuğuyla Antalya’ya tatil için eşinin ailesinin yanına birkaç defa geldiklerini duydular. Belki çok önemli bir şey olmuştur da bize hem haber verememişler,bize de uğrayamamışlardır diye düşündüler.
Şimdi Hiç görmedikleri gelinleri ve hiç görmedikleri,kendi hesaplarına göre biri oniki diğeri onbeş yaşında olan iki torunlarının iftar yemeği için geleceklerine ne kadar sevinmişlersede o kadarda geleceklermi acaba diye de düşünmeden edemiyorlardı.
Yaşlı adam başını omzuna dayamış yaşlı eşine,
-Sence bu sefer geleceklermi ? Oğlumuzu, hiç görmediğimiz torunlarımızı ve gelinimizi görebilecekmiyiz acaba ? dedi.
Yaşlı kadın eşinin omuzuna dayadığı başını kaldırdı yaşlı adama baktığında gözlerinde sessizce yaşlar akıyordu. Konuşamadı .. Sadece iki elini iki yana açarak omuzlarını hafif kaldırmakla yetindi.
Bir müddet sonra yaşlı kadın,
-Kalkayımda iftar vakti yaklaşıyor hazırlık yapayım dedi ve kalktı.
Yaşlı adam cebinden cüzdanını çıkardı.İçinden oğlunun fakülteden mezun olurken birlikte çektirdikleri resme uzuun uzuun baktı. Daha sonra bahçenin en uzak köşesindeki dut ağacına başını çevirdi bir müddet öylece kaldı.
-Heeey gidi günler heeey dedi. Küçükken şu ağaca çıkmak isterken düşmüştü de iki bacağını kırmıştı. Günlerce onu sırtımda bazen ben bazen de annesi okula götürüp,okul dağılımında da sırtımızda eve getirmiştik. Bir keresinde Cumhuriyet bayramı için yavrukurt olmak istemişti de oğlumuzun boynu bükük kalmasın diye yavrukurt elbisesini borç harç almıştık.Ne kadar sevinmişti yavrum. Ya bayramlarda yeni elbise, yeni ayakkabı aldığımızda onları yatağının baş ucuna koyardı. Sevincinden nasılda hem bana hem annesine;sizleri çok seviyorum diyerek öpücüklere boğardı.
Yaşlı adam elindeki resmi büyük bir itina ile tekrar cüzdanına koydu.
Cebinden çıkardığı mendille sessizce akan göz yaşlarını kimseye göstermeden silerken eşi kapıda göründü,
Kadın eşine sesleneceği zaman onun göz yaşlarını mendile sildiğini görünce sessizce içeri girdi.
Adam bastonunu dayadığı yerden aldı,bastonuna dayanarak kalktı ve yavaş yavaş içeri girdi.
Bu gün oğulları,hç görmedikleri gelinleri ve torunları iftara gelecekti. Yaşlı kadın erkenden kalkmış,“yavrum mantıyı,yaprak sarmasını, güllaç’ı çok severdi” diye soluk almadan hazırlıklara başlamıştı. İkindiden sonra her şey hazırdı. İki yaşlı insan büyük bir şevkle balkona sofrayı hazırladılar.
-Bu zamana kadar gelmeleri gerekmezmiydi ? dedi kadın.
Umutsuz olmakla beraber yaşlı adam,
-Merak etme gelirler,gelirler dedi.
Vakit artık akşam ezanına yaklaşmıştı. İki yaşlı insanın gözlerinden akan yaşları birbirlerine göstermemek için,kadın bir şeylerle meşgul oluyor,adamda kafasını çevirip bahçeye bakıyordu.
Tam top patladığında telefon çaldı. Kadın hızla telefonu alıp açtığında oğluydu;
-Anneciğim size bu gün iftarda yemeğe geleceğimizi söylemiştim ama kusura bakmayın,Amerika’ya dönmek zorundayız. Şu an Amerikaya gitmek için Apron dayız. Fazla konuşamıyorum. Artık başka zaman sizi rahatsız ederiz inşallah. Babama da çok selam söyle,her ikinizide öperim. Dedi ve telefonu kapadı.
Yaşlı kadın hiçbir şey söylemeden telefonu masanın üzerine koyarken iki yaşlı insan birbirleriye yaşlı gözleriyle konuşmuşlardı.
Adam,
-Tamam!.. hanım!.. Tamam !.. Hadi şu orucumuz bozalım artık dedi.
Her iki yaşlı insan suyla oruçlarını açıp dirseklerini, büyük umutlarla yaptığı yemeklerle donatılmış masanın üzerine koyarak bir müddet masanın üzerindeki yemeklere daha sonra da yaşlı gözlerle bir birlerine uzuun uzuun baktıktılar.
Yaşlı kadın hıçkırıklarla,
-İnşallah bir gün belki dedi.
-Allah acılarını duyurmasın.Ömrümüz varsa İnşallah diye ekledi yaşlı adam…
Mustafa Arif Razgartlı