- 1169 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Kara Yusuf
Annem mektep tatillerinde boşta gezmemem için beni daima her tatilde bir esnafın yanına çırak olarak verirdi. Çıraklık tatilin başladığı gün başlar,bittiği günün akşamıda biterdi. Birkaç tatilde berber dükkanında çıraklık yapmıştım.
Şehrin en iyi berber dükkanıydı. Kaymakamı,savcısı, hakimi velhasıl şehrin bütün ileri gelenleri buraya tıraş olmıya gelirlerdi. Ustamın lakabı Karam’dı . İlçede berber karam dediklerinde tanımayan yoktu. Ustam orta boylu,tıknazca,dudaklarının üstünde Ayhan Işık vari bırakılmış siyah bıyıklı, yerine göre çok şakacı biriydi.
Çalıştığım berber dükkanının ön cephesinde bir giriş kapısı olup,kalan ön cephede pencereydi. O zamanın pencereleride şimdiki gibi açılmıyordu. Pencerenin alt kısmını aşağıdan iki yanından tutarak üstteki pencerenin altına kadar kaldırılır, yanlarda bulunan iki adet kelebek adı verilen menteşeli demir kulakları pencerenin dışına doğru çevrilir yukarı kaldırılan pencerede bu demir kulakların üzerine yavaşça konurdu. Veya açılan pencerenin her iki tarafınada uygun uzunlukta birer adet tahta çubuk konurdu.
İşte o yıllarda çırak olduğum berber dükkanının önüne ilçenin pazarının kurulduğu günlerde haşaratlara ilaç satan biri gelirdi. Sabahleyin erkenden dükkanın camının önüne tezgahını açar tezgahının üstünede üzerlerinde çeşit çeşit haşaratın resmi bulunan küçük karton kutular ile küçük naylon torbalar içinde renk renk ilaçları sıralar sonrada yandaki kahveden çay söyleyip az ilerideki simitçiden de bir simit alır tezgahın arkasında kahvaltı yapardı.
Bu haşarat ilacı satan kişi ilçede 7 den 70’e herkes tarafından tanınan Kara Yusuf lakaplı uzun boylu,esmer iyi giyimli,ağzı oldukça laf yapan ve oda ustam gibi yeri geldiğinde şakacı biriydi.
Sabah tezgahını açıp kahvaltısını yaptıktan sonra bir başlardı ilaçlarını tanıtmak için bağırmaya sormayın gitsin.. Öğlen yemek molası bile zor verirdi. Zamanı olursa öğle yemeğini ekmek içi köfte,domates,biber yerdi. Üstünede birkaç bardak çay ondan sonra tekrar bağırmaya başlardı. İkindiden sonra ise tezgahının üstündeki malların çoğunu satmış olurdu. Akşam üstü ise bütün gün bağırmaktan sesi kısık olurdu.
Neler satmazdıki;Bit,pire,karasinek,sivrisinek,tahta kurusu,kene,karafatma ilaçlarının yanında fare ilaçlarıda satardı. Kutulu her ilacın üstünde hangi haşarat içinse o hayvanın resmi vardı.
Yazın Sıçaklarında bağırırken o kadar terlerdiki omzuna koca bir mendil asardı. Bu mendile zaman zaman yüzünün terini silerdi. Çok da efendi biriydi. Sattığı haşarat ilaçlarıyla iligi bir Allahın kulununda “Yahu Kara Yusuf senin sattığın ilaç bir işe yaramadı” dediğini duymadım.
-Abiiilerim,ablalarııım ,teyzeleriiim,halalarım,dayılarım ,amcalarım … Diye bağırmıya başladımı ustam müşteriyi tıraş ederken hafif açık cama doğru döner ;
-La.. Kara Yusuf anlaşıldı akşam gene kimbilir kaç tane yumurta içmişsin derdi.
Kara Yusuf omuzundaki büyük renkli mendille yüzünün ve ensesinin terini silerek ustama döner;
-Kazancımızı yumurtaya veriyoruz zaten ustam der satışına devam ederdi.
Uygun zaman oluncada ustamla Kara Yusuf şakalaşırlardı.
Bir gün vakit öğleyi geçmişti. Kara Yusuf’un tezgahıda o kadar kalabaılk değildi. Ustam tıraşını bitirdiği adama;
-Bak şimdi; şu Kara Yusuf varya şimdi onun tezgahının yanına gidip,kara Yusuf senden aldığım ilaç hiçbir boka yaramadı diyeceksin. Bak su koyvermek yok haaa !.. Dedi. O adamda dükkanın devamlı müşterisi ve şakacının biriydi.
Adam berber koltuğundan kalktı şöyle bir etrafa bakındı ve doğruca Kara Yusuf’un tezgahının başına.
-Bütün gün bağırıp durursun,tüm haşarata şöyle iyi gelir böyle iyi gelir diye ama geçen hafta aldığım toz bizim haşaratları yok etmesini bırak onları daha da semirtti,sülalelerini dahada kalabalıklaştırdı.Evin içinde dörtlü kol halinde dolaşıyorlar la…
Kara Yusuf bir adama baktı bir döndü ustama baktı… Olayı anlamıştı ama hiç bozuntuya vermeden başladı konuşmaya.
-Bak abeycim sen bu ilacı kullanmasını bilememişsindir. Nasıl kullandın söylede burada bulunan ağabeylerim,ablalarımda duysun..
-Nasıl olacak senin ilacını filit pompasının içine koydum üzerinede su döküp çalkaladıktan sonra evin her tarafına sıktım.
-Duydunuzmu ? abeyiiim nasıl kullanmış. Sayın abim sen benden ne ilacı aldın ?
Adam sıkışmıştı.
-Karafatmalar için almıştım.
-Bak işte… Sen sinek ve sivrisinekler için kullanılan ilaçlar gibi kullanmışsın,olurmu abim.
-Nasıl olacaktı ?
Kara Yusuf hafif dükkana dönerek kısık bir sesle ustama,
-Dinle karam dedi.
Müşteriler dahil pür dikkat onu dinlemeye başladık.
-Yanlış abim,yanlış… Bak abim sen bu ilacı karafatmalar için aldın dimi ?
-Heee !..
-İyi..iyi.. dinle ama… Şimdi,karafatmayı yakalıyacaksın.Yakaladınmı ? tamam!.. Onu sırt üstü çevireçeksin. Ağzını açtıraçaksın,eğer ağzını açmıyorsa karnını gıdıklayacaksın ve benden aldığın o tozu karafatma’nın ağzından içeri dökeceksin. Bak bakalım işe yarıyormu yaramıyormu ?
Kimde can kalır. Adam sessizce oradan ayrıldı.
Kara Yusuf ustama döndü ve,
- Berber la.. senin adam pek dayanıksız çıktı be,hemen pes etti !..
Ustam bunun altında kalırmı,
-Kara Yusuf… hadi fareler için ilaçların var,peki sıçanlarada ilaçların varmı?
-Evvelallah sıçanada sıçmayana her türlü ilaçlarım var abim. Lazım mı ? Vereyimmi?
Kimde can kalır.
Akşam üstü tezgahını toplayan Kara Yusuf dükkana gelir camın kenarındaki tahta sandalye ye oturur,bacak bacak üstüne atar hepimize çay söyler helalleşir giderdi.
Hey gidi Kara Yusuf,hey gidi berber Karam…
Mustafa Arif Razgartlı