- 429 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Gök Bozumu
Balıkların çektiği bir fayton. Dere boyunca ilerliyor. Türlü çiçek ve ağacın arasından geçiriyor içindekileri.
Ben de o faytondayım. Şehir karmaşasından, gramafon sesinden, geceden, aklıma batıp duran iğnelerden ne vakit sıyrılmışım bilmiyorum.
Dirseğimi süslü kenarlıklardan birine dayamış öylece oturuyorum. Gözlerim yine perdeli. Manzarayı yalnızca duyabiliyorum. Kokuları renkleri anlatıyor bana masalcı.
Şimdi bir mermer yükseltinin yanından geçiyormuşuz. Az ilerimizde yol toprağa dönecekmiş. Sarsılabilirmişiz.
Hangi sarsıntı umurumda olacak bu saatten sonra? Bütün bütün eksiliyorum kendimden ve azalıyorum günbegün. Ayaklarım yerden uzakta, bulutları güneşe ödünç vermişken hangi sarsıntı?
Birden hızlanıyoruz. Balıklar huysuzlanıyorlar. Çok geçmeden karanlık oluyor her yan. Ben bile karanlığı sezebiliyorum. Karanlığımdan daha büyük bir karanlığı ilk kez hissediyorum. Korkularım yoluyorlar yüzümü, terliyor avuçlarım, gök bozuluyor ve saçlarıma değiyor yitik zayıf öykümsü ne varsa.
Uzuyor gece, kasvet giyiniyor insanlar, susuyoruz bir de. Söylememek için kimseye burada olduğumuzu, yalan söylememek için bir de susuyoruz. Kavlimiz duruyor orta yerimizde. Ve yol yontuyor benliklerimizi. Ama en çok ben yoruluyorum, ben bana doğru yontuluyorum...