- 589 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İnSaNıN BiR ŞeKLi oLMaLı
İnsanın bir şekli olmalı... Girdikleri kabın şeklini alan sıvılar gibi olmamalı insan...
Kendini bir yere ait hissetmek bir statü veya grup mensubu olmak için toplumsal ve insani değerlerden ödün vermemeli...
İnsanın bir şekli olmalı... Doğruları ve yanlışları, kabul edebilecekleri ve edmeyecekleri, kuralları olmalı ve bunlar doğrultusunda şekkilenmiş bir kişiliği...
Kişilik evrensel değerler üzerine inşaa edilmiş olmalı... Eğer insan evrensel değerlerden sadece bir tanesini bile içinde barındırmıyorsa bu noktada bir kişilik sorunundan bahsetmek mümkündür... Eğer saygıdan yoksunsa bir sorun var demektir... Eğer sevgiden yoksunsa bir sorun var demektir... Eğer ahlaktan yoksunsa yine bir sorun var demektir...
Ahlak anlayışını toplumdan topluma değişebileceği söylensede temelde ortak değerler vardır. Bazı toplumlarda bir takım değerlerin dejenerasyona uğramış olması ahlak anlayışının evrensel olmadığı anlamına gelmez. Nasıl ki insanlarda kişilik bozuklukları varsa toplumlarda da toplumsal bozukluklar vardır, bir hastalık gibi. Bir anlayışın doğru veya yanlış olması onun herhangi bir toplumda kabul görme veya görmemesi ilgili değildir. Toplumun sağlıklı birşekilde devamlılığın sağlanması noktasındaki gerekliliği bir değerin evrensel olup olmadığını belirler. Bu değerleri korumak adına koyulmuş kurallar her toplum ve kültürde farklılık gösterebilir. Bu yöntemlerin doğruluk ve yanlışlıkları da tarışılabilir. Ancak değerin kendisi tartışılmazdır.
Örneğin terkedilmiş, annesi ve babası belli olmaya çocukların sayıları ve bu çocukların işledikleri suçların oranları giderek artıyor ve toplumsal huzursuzluluğa yol açıyorsa evlilik dışı ilişkiler ‘kişisel özgürlükler’ adına savunulamaz. Eğer kişilerin hatalarını toplum ödemeye başlamışsa burada kişisellikten bahsedilemez.
Eğer her türlü basın organındaki yayınlar cinselliği ön plana çıkarıyor ve çocukların cinsel açıdan vaktinden erken olgunlaşmalarına, çocukluk dönemini yaşamadan ergenlik çağına girmelerine dolayısıyla zamansız ve sağlıksız gelişmelerine yol açıyorsa bu noktada ‘basın özgürlüğü’ savunulamaz. Eğer basının şuursuzluğunun bedelini toplum ödemeye başlamışsa bu noktada özgürlük nağmeleri atmak yersiz ve komiktir...
Bu gün insanlar evrensel değerlerden çok uzak temeller üzerine oluşturulmuş ve her nasılsa kendilerini ayrıcalıklı ve üstün gösterebilmeyi başarmış bir takım sosyal gruplar içinde anılabilmek için öz benliğinden ve değerlerinden taviz vermekte hatta bu değerleri küçümsemektedirler. Bunun en çarpıcı örneğini okullarda görebiliyoruz. Okullarda kuralları tanımayan öğretmenlere karşı saygısızlığı bir marifet gören ve alkışlayan grupların varlığı ve bu grupların kendilerini farklı ve ayrıcalıklı görmeleri ve diğer öğrenciler arasında özenti uyandırıyor olmaları oldukça ilginçtir...Bu gruplara kendilerini kabul ettirmek için onların maskelerini takmaya hazır insanların sayısının gittikce artıyor olmasıda...
Aynı şekilde sanatçı(!) diye anılan ve insanların gıptıyla baktığı hertürlü evrensel değerden yoksun yaşantılar içinde aynı şeyler geçerlidir. Ve bu değersizliğe talip insanlarının sayılarının gün geçtikçe artmasıda...
Evet insanın evrensel değerlerle yoğurduğu bir şekli olmalı... Olmalı ki değersiz yaşantıların toplum nazarında değerli hale gelmesine izin vermeden, sayıları artsada ayrıcalıklı gibi gösterilselerde bu grupların şeklini almayıp kendi şeklini koruyabilsin...
YORUMLAR
çok yerinde tespitler.. gözlem gücüne ve kelimeleri sıralayış şeklinde hayran kaldım.. bu yazıyı yazan insan onurlu insandır..
gençliğin bu hale gelmesinde gerek medya gerek çevre, gerekse anne babanın payı çok büyüktür. eğer gençlikten bahsederken "bizim zamanımızda ahlak vardı terbiye vardı, ülkeyi onurlu bir şekilde savunmak vardı" şeklinde geçmiş zaman cümleleri kuruyorlarsa, bunda en büyük gençleri yeterince yetiştirememediklerindendir.
artık büyüklerimizden bize ahlak miras kalmıyor.. şımarıklık, cinsel açlık terbiyesizlik en büyük mirasımız..
biz babalarımızdan bunu devraldık ama çocuklarımıza bunu devretmeyeceğiz..