- 723 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Söz Ağrısı ; Ağrı Dağı Ağırlığında Şiirler
Nasıl ki hayatta en değerli şey, Allah’a hakkıyla kulluk yapmak ve bunu başarmak için, kötü ahlâktan arınmaya çalışmaksa, şiirde de iyi’yi yakalamak için sözün fazlasını atmak, ve noksanlıklarını tamamlamak ile, binnetice kâmil anlamda iyi şiiri yakalamayı gaye edinmek gerektir.Tıpkı insanın kulluk bazındaki tasviye hareketine benzer bir gayreti, titizlikle şairin şiirinde sürdürmesi gerektiğini söyleme ihtiyacını, Kenan Yaşar’ın şiirleri üzerine kafa yorma kararım sebebiyle duydum.
Şiiriyle, Mor Hırkalı Aşk ve Marasanta adlı şiir kitaplarıyla tanıştığım Kenan Yaşar’ın üçüncü şiir kitabı Söz Ağrısı için bu yazıya koyduğum isim bazılarına abartılı gelebilir. Oysa, bunun böyle olmadığını kitabı okuyunca görecektir böyle düşünenler.
Kenan Yaşar’ı, şiiriyle neredeyse bütünleşmiş bir şahsiyet olarak nitelemek sanırım yanlış olmaz. Nezaketli, kibar, ağırbaşlı, zeki ve zarif; kendisi de şiiri de Kenan Yaşar’ın.
Kimi şairler vardır birikimini şiire bir seferde döker ve çoğu zaman bunu yeterli görür. Dönüp de şiirini bir kez daha inceleyip üzerinde çalışma ihtiyacı hissetmeden üretir şiirini.Yaşar’ın şiirinde ise bunun tersine bir durum olduğuyla karşı karşıya olduğumu algılıyorum. Söz ağrısında mükemmeli yakalamaya çalışan, çoğu dizelerinde bunu başaran, titiz, hassas, dengeli bir şiirle buluşturuyor şair bizleri.
Birinci türden şiir inşad eden şairlerimizde sıklıkla rastlanılan durum, şiirlerindeki savrukluktur. Kenan Yaşarın şiirinde ise, böyle bir sakınca görülmediği gibi aksine, oldukça iyi kurulmuş dizelerle başbaşayız. Fakat böylesi titiz çalışmayla ortaya çıkan şiirlerde olabilesi sakınca, kuşkusuz, bu tür şiirlerdeki mekânikî, sûnî havadır. Oysa Kenan Yaşarı özellikle bu noktada tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum; kendisi şiirlerinde böylesi bir titizlik sergilemesine rağmen şiirleri oldukça tabii duruyor. Baştan sona samimi bir akışkanlık, baştan sona sürpriz çıkışlar alıp götürüyor okuru şiirin zengin dünyasında.
Bilmiyorum siz, şiir okumaktan ne umuyorsunuz? Bendeniz şiir okumaktan, ‘şiir okuma zevki’nden başka bir şey beklemeyenlerdenim. Fakat yine de, biraz tasavvuf, biraz aşk, biraz felsefe hatta biraz yeni şeylerin bilgisi şiir okuma zevkine eklenince ne kadar iyi olur değil mi? İşte Söz Ağrısı’nda durum böyle.
Kenan Yaşar, bazı şiirlerinde kelimelerle tehlikeli biçimde oynuyor. ‘Şairdir elbette kelimelerle oynar’ deyip geçemiyeceğimiz derecede dikkat çekici bir yoğunluk arzediyor bu kitabında şairin bu özelliği.Kelimelerin mânâlarıyla olduğu kadar, şekilleriyle de şaka boyutunu geçen bir etkileşim rahatlıkla gözlemlenebiliyor şiirlerinde. İşte şu dizeler kitaba da adını veren ‘söz ağrısı’ adlı şiirden:
“Göğü çevirme yüzüne/kardüşenler açsın/aynılarda görüp kendini/serendip yolunda yürürken/aşkı gözümse en baştan”
Bir bentte altı bu anlamda çizilesi kaç kelime bulunuyor görüyorsunuz: ‘kardüşen’, ‘aynılarda’, ‘gözümse’.
Böylesi bir edim, şiirde yerliyerinde ve ihtiyaç nispetinde kullanılırsa şüphesiz düşünceye küçük bir ufuk açabilir ve Türkçeyi zenginleştiren bir fonksiyon kazandırabilir şiire. Fakat bu yoğunlukta olması, şairin bunu bir zekâ ispatlama girişimi olmasa bile şiirinin akışını sekteye uğratan bir arıza olup çıkıyor.
Aynı değer yargıları şiirde imge kullanımı için de geçerli kuşkusuz. İmge de yerli yerinde, ihtiyaç nispetinde kullanılmalıdır. Kenan Yaşar’ın şiirlerinde imge kullanımı açısından bir tutarlılık gözlemlenebilir. Fakat yine de ‘belindeki uçak’ gibi bir tabir anlamlandırılması güç bir imge olarak bu şiirde arıza oluşturuyor kanaatimce.
Dilemma’da, “senle olmuyor, sensiz de”vari bir aşktan söz açıyor şairimiz. ‘Beni sende tutan bir şey var’ ama bu öyle kolayca tasvir edilebilecek bir şey değil der gibidir muhatabına. ‘Sen Git’ derken, aşkın aşk olmaktan çıkmasından doğan bir ağrıyı yansıtıyor dizelerine. “Virüs kapmış bir aşkı paralıyorum sen git”. Yine ‘mesela’ şiirinde dilemmaya dönmüş bir aşkın betimlenişi var yine.
Kenan Yaşar şiirinde aşk, ölçülüdür, dengelidir. Öyle aman aman yandım bittim kül oldum fantazyaları bulunmaz. Ama, aşkın nerdeyse tüm verilerini yine de barındırır içinde. ‘gittiğini taşımak içinde’ ‘ben yürek kapısını iki kere çalarım’ yani öyle ölümüne beklemem gerçekçiliğinde. Olmuyorsa israra ne gerek var der gibidir.
Aşkta ne kadar temkinli ve kabulleniciyse, hayatta da böyle rahat ve doğru bir tutumu öneriyor: “hapiste adımlar ha hızlı olmuş/ ha yavaş” demesi bundan olsa gerek ‘çekme’de. Aşkta ayrılık ve bunu kabulleniş doğal bir unsur gibi durur:
“geçen zaman getirir sandım seni/oysa uzakta kaldın/gün tutarken ellerimi”( gün tutarken ellerimi)
Aşkta ve beraberliklerde ruh âşinalığı önem taşır:
“ruhumu biliyorsun yüzümü görmesen de” dizesi hem aşk, hem hayatın bütün diğer unsurları için bir anahtar, bir formül mahiyetinde tebarüz eder ‘eskisi kadar’de.
Bazen, ölüm, aşk, hüzün, hicran bütünleşir Yaşar’ın bir dizesinde:
“ben çok kere öldüm bir kere de sen öldür gülüm” böyle bir dizedir
Aşkın olduğu yerde, elbette hüzün, elbette ayrılık acısı olacaktır. Bir de hayal! Lâkin vuslatı hayal etmek vuslatın yerini tutamayacaktır, sonuçta ‘hayaller sürgün’ olur.
Şair duyarlılığıyla hayatı omuzlamak ‘sabır’ gerektirir şüphesiz. Hem ‘eyyüb’ün adıyla anılan’ cinsten bir sabır. Sonuç sabra bağlanınce tepkisellikler hayatı örselemeden konur ortaya. Muhatabına ‘esen kal’ diye selamet dileyerek gidilir:
“kuşlar mahzun tedirgin olmasın sonbahardan/ben kendimle gideyim sen kendinle esen kal”
Olumsuzluklar için insana verilen en güçlü silah sabır ama en iyi savunma mekânizması şair dikkat çektiğidir :
“insan unutmayı bilmeli/unutabilmeli yeri geldiğinde her şeyi/…/saplanıp kalmamalı bir mermi gibi/yaşadıklarının gövdesinde”
Belki bir dram, trajedi ya da eğitim sistemimizin hoyratlığıdır, ülkemizde kimse yeteneklerinin elverdiği bir işi yaparak para kazanamaz. Şairsinizdir ama geçiminiz için gerekli kazancı başka işler yaparak elde edersiniz. Şairsinizdir ve normal insanın göremediği bir duyarlılık sizin normal halinizdir. Bu durum meslek hayatınıza aksetmeyecek midir? “Bir masumun gözyaşını” şair bir ‘avukat’ olarak en acıtıcı biçimde siz göreceksiniz bu durumda:
“çıkarınca bir gün/ kırmızı yakalı siyah cübbesini/ haksızlığın kalbine hançer gibi girecek” diye bilenen siz olacaksınız.
Evet! Bir nebzesini duyumsatmaya çalıştığımız Söz Ağrısı, titizlikle yazılmış mısralar, orijinal kelimeler, benzersiz şiirlerle örülmüş kitap boyunca, şairin içtenliğini, hayata bakışındaki dürüstlüğünü, haklı kızgınlıklarını, kendini eleştirirkenki samimiyetini ister istemez siz de hissediyor yaşıyorsunuz.
“bunca başka arasında başkalar yetmez aşka/insanın sonsuzlukta aradığı bambaşka” gibi hayata dair toplu hüküm cümleleri ve ontolojik sorunlara kapı aralayan cümlelere de rastlayarak kendinizi şairin çağrısına kendinizi kaptırıp gidiyorsunuz. İnsanın var oluş serüveninde kendi yerini arayandır şair ve “sufiler nazarber kadem önerir/ ille de sakal der ben” gibi yol gösterici dizelerle buluşuyorsunuz.
“kuş kafeste/iki kere hapiste” diyor şairimiz. Nasıl olur demeyin; oluyor ‘hayvansever mahkumun kanaryası’ ise.
Her iyi şairin şiiriyle yeniden yorumlarız hayatı ve öteleri. Bu kez Kenan Yaşarın şiiri yeni bir göz oluyor gönlümüze. Ve gözlerini gönlünü bizlere emanet veren şaire söz ağrısı için Ağrı dağı ağırlığında bir teşekkür ve tebrik sunuyoruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.